Bu kadarı da olmaz artık
Cumartesi gecesi Fenerbahçe Stadı'nda Fenerbahçe Galatasaray maçını izledim. Çok üzüldüm, çünkü görünen manzara, eğer herkes aklını başına toplamazsa bu yıl lig maçlarının çok kötü geçeceğinin kanıtıydı.
Önce, kendimizden, Fenerbahçe'den başlamak istiyorum.
Rekabet küfürle olmaz. Daha Galatasaray sahaya çıkmadan başlayan "galiz" küfürler maç boyunca sürdü. Üstelik artık unutmak istediğimiz "sinkaflı" biçimdeydi bu küfürler.
Fenerbahçe yönetiminin bu konuya mutlaka el atması, seyirciyi uyarması gerek. Güvenlik güçlerinin de kimsenin gözünün yaşına bakmaması gerek.
Şimdi ne derseniz deyin, Ali Sami Yen'de oynanacak ilk maçta aynı çılgınlığı Galatasaray seyircisi yapacaktır maalesef. Korkarım, böyle giderse, bugüne kadar karşılaştıklarında birbirleriyle heyecanlı tartışmalar yapanlar, yumruklaşmaya başlayacak. Stad önleri harp meydanına dönecek. Değer mi?
Galatasaray'a gelince. Üç yıldır şampiyon olan takımın artık daha ağırbaşlı olması gerek. Cumartesi günü Fenerbahçe Stadı'na gelen Galatasaray'ın, sahaya "ne pahasına olursa olsun yenilmemek" için çıktığı hemen anlaşılıyordu. Futbolcular garip bir sinirlilik ve stres içindeydi. Top oynamayı değil de "gururlarını kurtarmayı" düşünüyorlardı sanki. Bu nedenle maç çok sert geçti. Galatasaraylı bazı futbolcuların, Fenerbahçeli oyuncuları "düşman" gibi görüp inanılmaz fauller yapmalarına şaştım kaldım.
Ama asıl vahim olan maçın sonunda hemen hemen tüm Galatasaraylı futbolcuların tribünlere dönüp çok çirkin biçimde "geçirdik" işareti yapmalarıydı. Futbolcular sahada "sağır" olmak zorunda. Eğer futbolcular tribünlerin sesini dinleyip, ondan sonra da tribüne yönelik davranışlarda bulunurlarsa bunun önü alınmaz.
Fatih Terim, üç yıldır kazandığı haklı başarının gururunu yaşıyor. Ama bunu korumak için futbolcularını "yenilmeyin de ne yaparsanız yapın" motivasyonuna sokmaya çalışıyorsa zarar görür.
Ne Fenerbahçe'ye ne de Galatasaray'a kimsenin zarar vermesine izin verilmemeli.
Bu Fenerbahçe bu yıl zor yenilir
Geçen yıl "Bu Fenerbahçe berabere bile kalmaz" demiştim. Bu sözle başta Galatasaraylılar olmak üzere herkes dalga geçmişti. Tabii sonuçta Fenerbahçe başarısız olunca da herkes "haklı" konuma geçti.
O zaman da söylemiştim, bu söz bir iddia olduğu kadar mecazi anlam da taşıyor diye. Çünkü Fenerbahçe'nin geçen yıl kurduğu kadro gerçekten çok güçlüydü ve bu futbolcuların oluşturduğu bir takımın her maçı kazanması gerekiyordu.
İlk başlarda öyle de gitti. Sonra, iki yıl önceki gibi "ikinci yarı krizi" yaşamaya başladık. Her nedense takımın disiplini bozuldu, oyuncular bir tuhaflaştı, pek inanmamakla birlikte, şanssızlık da yakamızı bırakmadı.
Şimdi bu yıl kurulan takıma bakıyorum, içimden aynı ses çıkıyor; Ama bu kez tedbiri elden bırakmak istemiyorum. Bu nedenle "Böyle bir takım her maçı kazanır" diyorum.
Başkan çok iyi, teknik direktör çok hırslı ve kendini kanıtlamak zorunda, futbolcular çok iyi seçildiler ve formdalar.
Rıdvan'a herkes bir "avans" tanıyor, doğrusu da bu zaten. Ancak iki büyük maçta daha iyi sınav verebilirdi. Forvet eksikliği kesin. Ama Rıdvan "Boliç ve Moldovan'da" direniyor nedense.
Takım bütün olarak bana göre başarılı. Örneğin Beşiktaş maçında herkesin hatırladığı, üçü direkten dönen, üçü kalecinin kurtardığı, üçü de kıl payı avuta giden 9 gol pozisyonu var. Büyük maçlarda bu kadar pozisyon kolay değildir. Galatasaray maçı için birşey söyleyemiyorum, çünkü o maç normal değildi.
Sonuçta, "Fenerbahçe bu yıl şampiyon" olur. Arada zahmet edip de "yine hayal kurma" demeyin sakın, 9 ay sonra görüşürüz.
Bakandan resmi şikayet
Turizm Bakanı Erkan Mumcu, pazartesi günü medya kuruluşlarını ziyaret etti. Bakanlığı ile ilgili çalışmalar hakkında bilgiler de veren Mumcu, asıl amacının "bir şikayeti bildirmek" olduğunu söyledi.
Şikayet bu köşede de çeşitli kereler dile getirilen bir şikayet. "TV haberlerinde şiddet olaylarının tekrar tekrar verilmesi."
Erkan Mumcu "Bakan olarak sektörün bu konudaki sıkıntısını aktarmak üzere elçi olarak geldim" dedi ve ekledi: "Yabancı tur operatörleri rezervasyon iptallerinin birinci nedeni olarak bu yayınları gösteriyorlar. Açık açık da kanal ismi veriyorlar" dedi.
Bazı TV kanallarının terör ve şiddet olaylarını, aynı görüntüleri defalarca ve arka arkaya yayınlayarak "rating" almaya çalıştıklarını ve bunun yarattığı sakıncaları kimbilir kaç kere yazdım.
Ancak ne yazık ki değişen bir şey yok. Özellikle Star ve Show TV rekabet adına bu konuda hiçbir kural tanımıyor. Her bahanede bir olay filmini arka arkaya yayınlıyorlar. Oysa görüntülerin üzerine "arşiv" bandı konsa bile zarar bir parça hafifletilebilir.
Elbette turizmdeki krizin tek sorumlusu bu tür yayınlar değil, ancak önemli bir etkisi olduğu kesin. Televizyon kuruluşlarının bu kez "bakanın sesine" kulak vermelerini diliyorum.