kapat

23.07.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
RUHAT MENGİ(rmengi@sabah.com.tr )


Hülya'nın saçını kim yaptı?

Bir zamanlar "Ajda Pekkan'ın saçı" diye tuttururdu kadınlar. Ajda elinde beğendiği yabancı sanatçıların saç modelleriyle kuaförüne gider ve en frapan, en değişik renk ve kesimleri cesurca uygularken Türkiye'nin modasever hanımları da saçta "Ajda modası"nı takibederlerdi.

Sonra sıkıldılar bundan. Yavaş yavaş kendi kimliklerini bulmanın daha anlamlı olduğunu farkettiler. Şimdi birçok kadın orjinal saç rengi ve kesimine döndü. Gerçi arada sırada Meg Ryan, Cameron Diaz, Catherine Zeta Jones gibi yabancı sanatçıların saç modellerini örnek alanlar yine var ama o kadarı olacak artık.

Son günlerde ise bir sanatçının saç modelinin ilk kez "Ajda saçı" kadar gündemde olduğunu görüyorum. Genç kızlar, kadınlar Hülya Avşar'ın "Ah be güzelim" şarkısıyla birlikte uyguladığı yeni saç modelini pek beğendiler. Kuaförlerden "Hülya Avşar kesimi" sık sık istenir oldu.

Eh tabii bu arada hanımlar;

"Acaba Hülya'ya bu güzel rengi ve kesimi hangi usta kuaför yapmış" diye de merak ediyorlar.

Tesadüfen öğrendim ve onları meraktan kurtarayım dedim; Etiler Erdem Kıramer'den Özcan yapmış.

"Hülya Avşar saçı" isteyenlere bir de kolaylık; telefonu (0212) 257 53 90..

Bin yılın en güzeli...
Uzmanlar onu boşuna milleniumun en güzel mimarı eserleri arasında saymamışlar. O kadar güzel ki bakarken gözleriniz yaşarıyor, gurur ve mutluluk karışımı bir duygunun sizi sarıverdiğini hissediyorsunuz.

Sultanahmet Camii'nden söz ediyorum. Hani I.Ahmet'in Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa'ya "O kadar güzel olmalı ki Ayasofya'yı gölgede bırakmalı" dediği mimari hârikasından.

Gece saat 21.30 sularında ışık oyunları başlıyor Sultanahmet'te.. Mavi beyaz, pembe ışıklar yer yer aydınlatıyor büyüleyici bir zerafetle yıldızlara doğru uzanan kubbe ve minareleri. Yanıyor, sönüyor bir süre. Sonra aydınlanıveriyor pırıl pırıl ve kalıyor öylece.. Huşž içinde dalıp gidiyorsunuz bu güzelliğe. İnsan nedense seçme fırsatı kendinde olduğu zaman hep daha yakın ve alıştığı yerleri tercih ediyor. Bir başkası sizin adınıza "Armada" gibi bir otelin restoranını seçtiğinde ise neler kaçırdığınızı anlıyorsunuz. Teras bir bahçe gibi yemyeşil.. Şamdanlar ve fenerlerle romantik, hoş bir aydınlanma yapılmış.

Yemekler başka restoranlarda bulamayacağınız kadar bol çeşitli ve hepsi birbirinden lezzetli.. Fiyatlar normal birinci sınıf restoran fiyatları. İçkiye ve seçtiğiniz yemeğin özelliğine göre değişiyor tabii ama en azından size çok özel bir akşam sunulacağını bilerek gidiyorsunuz..

Armada'nın terasından Sultanahmet'i seyredin, bayılacaksınız.

Hatalı bir "reform"un peşinde..

Liberal Demokrat Parti'nin birçok konuda geliştirdiği çözüm önerileri genellikle hep doğrudur ama nedense kimse kulak vermez. En baştakiler hep en doğru (!)yu bildiklerinden farklı önerilerle ilgilenmezler bile..

LDP haklı olarak uyarıyor:
"Yaş sınırının 60'a çıkarılması, emekli aylıklarını mı arttıracak yoksa hastaneleri mi geliştirecek? Elbette hiçbiri.. Vatandaştan gelecekte kendisine doğru dürüst fayda sağlamayacağını bildiği bir sözde hizmet için zorla para kesmek, onu köle yerine koymaktır. Her kamu iktisadi teşebbüsünde olduğu gibi rekâbet yokluğundan dolayı kalitesiz ve pahalı hizmet verilecektir. Elbette paralar çar çur edilecek, günlük siyasi kaygılarla amaç dışı kullanılacaktır." Ve çözümü söylüyor;

"Devlet tekelinin ortadan kaldırılarak sosyal güvenlik sisteminin tam rekabete açılması.. İşçilerin kendilerinin seçeceği ve değiştirebileceği özel emeklilik sigorta şirketlerinin kurulması ve bunların devletçe denetlenmesi."

Böylece insanlar kaç yaşında emekli olacaklarına, ne kadar emekli aylığı alacaklarına ve bunun için her ay ne kadar ödeyeceklerine kendileri karar verecekler. Kısacası özgür olacaklar.

Gayet mantıklı bir çözüm.

Bunun dikkate alınmaması için ne gibi bir sebep var acaba?

Tantan yalnız kalacak gibi!
İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, DSP'nin muhalefet partileri FP ve DYP'nin yanına geçerek "Çete suçlarının DGM kapsamından çıkarılmasını" istemesine şiddetle karşı çıkarak "Millet bizden hesap sorar" demiş.

Şimdi milletin bir ferdi olarak ben düşünüyorum; Bir parti çete suçlarıyla ilgili olarak böyle bir şeyi neden ister? Hadi, hadi aklınıza geleni söyleyin; Kendi içinde de bir numarası vardır, bunun normal mahkemelerde çözdürülmesi (!) daha kolay olabilir.. Ondan herhalde. Başka ne için olacak ki?

Peki haydi DYP'yi anladık. FP 'nin onlarla her zaman aynı paralelde hareket etmesini de anladık.

Ya DSP'ye ne oluyor?
Vallahi DSP'nin bu kararının nedenini çok merak ettim. Keşke Tantan karşı çıkarken bunu da sorsaydı.

Sadettin Tantan'ın İçişleri Bakanı olması dürüstlük arayan halkı sevindirdi ama görünüşe bakılırsa sonunda Tantan iktidar partileriyle (ve hatta en sonda kendi partisiyle de) hemen her olayda ters düşecek.

Düzen onun gibilere göre kurulmamış ki. Olacağı bu!

İnşallah yanılırım.

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır