Şimdi de Ermeni olayı!
14 Nisan 1999.. Türkiye gereksiz bir seçime sürüklenirken İngiltere'de Lordlar Kamarası "1915 Ermeni olayları"nı tartışıyor. Lordlar arka arkaya söz alarak Türkiye'de Ermenilere yapılanın Hitler'in Yahudilere yaptığından, Kosova'daki soykırımdan farkı olmadığını ve İngiliz Hükümeti'nin bunu bir soykırım olarak kabul etmesini istiyorlar. Aynen şu sözlerle;
"Sultan Abdülhamit zamanın Miloseviç'iydi. 1894-96'da yapılan ve 200.000 Ermeninin öldüğü katliamlar 20 yıl sonrası için provaydı. 1909 da Adana katliamında da 25.000 Ermeni öldürüldü.."
"Adolf Hitler bile kendi yapacağı temizliğin Ermenilere yapılanın aynısı olduğunu söylemiş. Hitler yüzyılın soykırım otoritesiydi. İngiliz Hükümeti böyle bir otoritenin doğruladığı olaya nasıl gözlerini kapatabilir?"
"Türkiye kendini geçmişin lânetinden kurtarıp demokrasi içinde gelişebilmek için önce Ermeni soykırımını kabul etmek zorundadır. Türkiye'nin AT'ye girmesi komşu ülkelerle güven ilişkisi içinde olmasına da bağlıdır. Türkiye tarihi gerçekleri yalanlamaya devam ederek bunu sağlayamaz. Biz de bu soykırımı kabul etmedikçe yeni bir yüzyıla ve milenyuma vicdanlarımızdaki bu lekeyle giremeyiz.."
Şimdi biz yine bu konuşmaların önemli olmadığını, Lordlar Kamarası'nın İngiliz Parlamentosunu etkilemeyeceğini söyleyebiliriz. (Önceleri PKK da küçümsenmiş "Bir kaç baldırı çıplak terörist" denmişti.) Oysa bu lordların arasında olduğu gibi İngiliz Parlamenterlerin içinde de İngiliz Ermeni Birliği üyesi politikacılar var. İngiltere'nin bugün olayı soykırım olarak tanımaması yarın bu fikri değiştirmeyeceğinin garantisi değildir.
Ayrıca aynı faaliyet diğer Avrupa ülkelerinde ve Amerika'da da sürmekte. Yabancı üniversitelerin Siyaset Bilimi bölümlerinde Ermeni olayı öğrencilere yüzyılın önemli soykırımları arasında öğretiliyor. Bu öğrenciler bir kaç yıl içinde çeşitli ülkelerin siyasetçileri veya bilim adamları olacaklar. Amerika'da ise birçok eyalette yoğun kampanyalar sonucu soykırım olarak tanınması sağlanmış bile..
Bozuk imaj
PKK'sı, Yunanı, Ermenisi bir yandan sessizce bu kampanyaları yürütür, bir yandan birbirine destek verirken biz içimize kapanmış kalmışız. Bir emeklilik konusunu halletmemiz bile aylar sürüyor.
Sonra da kritik anlarda ülkelerin sözbirliği etmişcesine aleyhimize dönmelerine şaşırıp kalıyor, boynumuzu bükerek "Ne yapalım imajımız bozuk" diyoruz.
Bu olayları tek tek izleyerek katliamdan, soykırımdan söz edenleri Osmanlı arşivlerini incelemeye davet etmek için ne bekliyoruz?
Birinci Dünya Savaşı'nda Ruslar Türkiye'nin doğusunu istilâ ettiklerinde Ermenilerin Müslüman sivil halka karşı savaştığını, Ermeni olaylarının sadece bu bölgeyle sınırlı kaldığını, Türklerin de öldüğünü, onun için de Nazi soykırımı veya Kosova'yla benzerlik olmadığını neden anlatmıyoruz?
Yurtdışındaki, yurtiçindeki binlerce Dışişleri görevlisi daha önemli neyle meşgul? Çok merak ediyorum doğrusu!
"Millenium" tartışması
Türkçe gönüllüleri Dil İzleme Grubu üyesi Abdullah Kovacı, yeni bininci yılın 01.01.2000'de değil, 01.01.2001'de başlayacağını, bunun ABD, Fransa, İngiltere ve İtalya tarafından da kabul edildiğini söylerek ben dahil birçok yazarın yaptığı bu hatayı düzeltmemi istiyor.
Verdiği İnternet adresinde "Beyaz Saray Millenium Konseyi" şöyle bir açıklama yapmış; "Roma'da M.S 526 yılında yapılan ve bugün dünyanın da tanıdığı takvime göre üçüncü bin yılın başlangıcı 1 Ocak 2001'de olacaktır. Bu takvim 0'dan başlamak yerine M.S Birinci yılın 1 Ocak tarihinden başlamaktadır. Buna göre, gelecek bin yıl resmen 1 Ocak 2001'de başlayacaktır."
Bu açıklamanın ardından ise, konsey 1 Ocak 2000'den 1 Ocak 2001'e kadar olan yılı "Millenium Yılı" olarak adlandırmış.
Beyaz Saray resmen "1 Ocak 2001'de başlayacak" diyor ama eğer dünya bunu benimsemiş olsaydı ülkeler trilyonlar tutarında Millenium tüketim ürünlerine ve kutlamalara bu kadar yatırım yapmazlardı.
Ama Türkçe Gönüllüleri Grubu hata oluyor diye bu kadar üzülmesin.
En azından tüketim açısından dünyanın Millenium'u 1 Ocak 2001'de tekrar kutlatılamaya razı edileceğine hiç şüphe yok.
Diyet Restoranı
Geçenlerde bir konserde Hıncal Uluç'u gördüm ve gözlerime inanamadım. Tığ gibi olmuş. Hayretler içinde "Nasıl bu kadar zayıfladın?" diye sordum, "Yazdığım rejimleri uyguluyorum" dedi. Onun için bu köşelerde diyet konusunda yazılanları yabana atmayın. Ciddi araştırmaların sonucudur.
Şimdi tüm dikkatinizi buraya rica ediyorum; şeker hastaları, kolesterolü olanlar ve vejetaryenler için ideal bir restoran anlatacağım size..
İstanbul Caddebostan'da bulunan Hay Cafe.. Restoranın birinci özelliği menüde her yemeğin altında kalori, yağ ve karbonhidrat miktarının yazması. Yani yiyeceğiniz yemeğin hem lezzeti, hem de kendinize en az zarar verecek olanını seçme imkânınız var.
Diğer özelliği ise soya kıymasının et yerine kullanılması ve aynen de et lezzeti vermesi. Karnıyarık, dolma, köfte, pizza gibi birçok yemeği aynı lezzette ama etsiz olarak yiyorsunuz. Restoranın şirin, serin ve şık bir bahçesi var. Yaz akşamları zevkli, huzurlu bir yemek için ideal.
Fiyatlar mı, gayet uygun.. Örneğin; fırında dolma: 1.950.000 TL., sebze köftesi; 2.600.000 TL, pizza margarita; 1.900.000 TL. (Adres: Gökçe sokak, No:10 Caddebostan - Tel: 0216 386 21 52)