THY'nin küçük hesapları!..

Türk Hava Yolları'nın bu kadar küçük hesaplar içinde olmasına şaştım kaldım..

Yahu kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez demiş eskiler.. Biz kaz gelecek yerden, buğday tanesini esirgiyoruz..

Dünya çapında bir ikram düzeyine ulaşmıştı ya hani THY.. Öve öve bitiremiyordum.

Son aylarda önüme konanların onda birini yiyemiyorum.. Rezalet.. Sanırsınız THY tavuk çiftliği işletiyor.. Her serviste mutlak tavuk.. Gerisi de palavra..

Yazdım.. Yazdıktan sonra da araştırdım..

Öğrendim ki..

İkramları Usaş yapıyor, ama onların kabahatı yok.. Ne kadar köfte o kadar ekmek.. THY'nin verdiği paraya göre ikram hazırlıyor Usaş!..

Efendim, bir tasarruf genelgesi çıkmış ya..

Şimdi yukarıya göstermek gerek genelgeye ne kadar uyulduğunu.. Hemen ikramdan kesilmiş.. Üç dolar tasarruf için THY üç paralık olmuş..

Yahu, adam da senine ayni kentler arasında uçuyor. Ayni sürede, hatta ayni marka model uçakla uçuyor.. Fark nerede?..

İkramda..

THY ikramları ile nasıl öne çıkmıştı inanmazsınız..

Amerikalı kadar milliyetçi millet yoktur. Kendi uçağı dışındakine tabanca ile bindirirsiniz.. Türk Hava Yolları'na kaymağa başlamışlardı. Yanıma düşenlerle konuşuyordum.. Nasıl övüyorlardı Türk Hava Yollarını..

Türk Hava Yolları, Türk misafirperverliğini kanıtlayarak uçuyordu göklerde ve hızla gelişiyordu..

Eloğlu bizimle rekabet için ekonomik sınıfa bile tercihli menüler koyarken, biz yolcuyu her seyahatta hem de nasıl kötü pişmiş tavuğa mahkum ettik.

Üç dolar için binlerce dolarlık biletler kaybolacak, kimsenin haberi yok..

Üstat Cem Kozlu, Coca Cola ile uğraşmaktan THY'ye pek bakamıyor galiba.. Oysa büyük hamle onun ve Tezcan Yaramancı'nın zamanında başlamış, Erman Yerdelen ve Atila Kaptan ile devam etmişti. Bu ekipler vizyon getirmişti THY'ye.. Geniş vizyon.. Çıta "Dünya Hava Yolları"na konmuştu.

Şimdi gene at gözlüklerine dönülmüş..

Business Class'ta uçağa girişte ikram edilen şampanyayı kaldırıp yerine milletle alay eder gibi köpüklü şarap koyunca, ikram müdürü vatanı kurtarmış sanıyor aklınca..

Hani Nasrettin Hoca'nın tasarruf hikayesi var ya.. Eşeğin yeminden her gün bir tane eksiltmiş. Son buğdayı da aldığı gün eşek ölmüş.. "Tam da tasarrufa alışmışken" diye üzülmüş Hoca..

THY müşterilerini eşek yerine koyuyorsa, bilsin ki eşek bile dayanamıyor bu kafaya..

İkramdan üç dolar tasarruf kafası THY'nin sonu olur, düşünen yok mu?.

Zırdeli Dumrul!..
Köprüden geçeceksiniz.. 500 bin lirayı uzattınız..

"Yoo.. Öyle kolay değil bayım" diyor, gişe memuru..

"Kimliğinizi gösterin. Nüfüs cüzdanı tasdikli örneğini şuraya koyun. İkametgah senedini de bırakın. Ticaret sicili, vergi, kredi kartı numaralarınız da lazım. Cep telefonunuz varsa, onun numarasını yazın. Motor kapağını açın.. Motor ve şase numaralarına da bakacağım. Araç size değil de firmanıza aitse, noterden tasdikli imza sirküleri de verin.. Ancak o zaman geçersiniz!.."

Adamın delirdiğine hükmederdiniz değil mi?..

Peki Karayolları, bütün bunları "Kolay" geçiş için niye istiyor o zaman!..

Elde ettiği bu bilgileri satmak için mi?.. Yoksa gereğinde MİT'e falan mı verecek?.

Bu nasıl bir rezilliktir?..

Kolay geçiş, bu kadar zorlaştırılır mı?.

Karayollarının gelmiş geçmiş en yeteneksiz Genel Müdürü idi Dinçer Yiğit.. Bildiği tek şey var. Hakkında yazı yazanı arar, bir saat ağlar.. Kabahat kendisinde değil de devlettedir.. Ama görevden alınınca, bu elini kolunu bağlayıp oturttukları koltuğa dönmek için mahkeme mahkeme dolaşır.

Şimdi gene gelmiş maalesef ve paralı yollar çukurlardan geçilmez olmuş, nerede ise tek şeride düşmüşken, 20 gişenin yarısı kapalı, önünde kilometrelerce kuyruk oluşmuşken, o oturup gazeteci arıyor, tüm günahın devlette olduğunu anlatıyor. İyi de anlatıyor Allahı var. Zehir zemberek yazanlar, hemen yumuşuyorlar bakıyorum..

Dinçer Bey kardeşim..

Ağlamayı bırak.. Çalış..

Beceremiyorsan, ki yıllardır beceremiyorsun, bırak beceren gelsin..

Devlet seni oraya mazeret üret diye değil, iş yap diye atadı..

Bu devletin memuru olarak kendi devletini şikayeti bırak.. İş yap, iş!..

Ama o elinden gelmez değil mi?.

Önüne konanı sessizce yiyenler..
Efendim, yazımızın esas konusu kablolu yayınları yöneten Telekom'un keyfiliği idi. Aşağı yukarı ayni kafa ile yönetilen bizim minik Alkent'i bu yazı içinde örnek olarak vermiştim.

Telekom'dan ses çıkmadı bugüne dek.. Alkent hemen cevap vermiş ve tüm komşulara dağıtmış..

En can alıcı cümle de şu..

"Koyun olma konusuna gelince, değerli komşumuzun başka yerlerdeki komşularının niteliklerini bilmiyorum ama, emin olsunlar ki Alkent'te hiç koyun yok.."

Var efendim var.. Hem de nasıl var.. En başta bendeniz, yıllardan beri önümüze konanı sessizce yiyoruz.. Ne konursa..

Üstelik koyundan kötü durumdayız.

Koyunun önüne konanı sahibi alır, zavallının seçme hakkı zaten yok.

Oysa bizim önümüze konanın her, ama her kuruşunu biz ödüyoruz, üstelik Alkent'in sahibi biziz.. Gene de seçme hakkımız yok..

Bugün Alkent özel kablolu TV'sinde tam dört İngilizce haber kanalı var.. Bir aile muhitinde dört tane İngilizce haber kanalı.. Yani bizim komşular dünyada olup bitenlerin detayı ile o kadar yakından ilgililer ki, CNN yetmiyor, BBC World, Sky News ve Euronews'u da izleyip, kontrol ediyorlar, ötekinin haberlerini..

Vay anasını sayın seyirciler!..

Bizim Alkent'te eğitim düzeyi o kadar yukarlardaki nerdeyse Türkçe kanallara eşit İngilizce kanalların yanında, bir de, 6 İtalyanca (Biz yazınca birini aldılar yerine 1 numara müzik kanalını koydular), dört Almanca, iki İspanyol, iki Japonca kanal var..

Bakın bunların hepsi olabilir.. Olabilir de nasıl olabilir?..

Önümüze bir plan koyarlar..

Alkent çanakları ile alınabilecek tüm yayın kanallarının listesi ve içerikleri.. Ve bunların birer haftalık tanıtım gösterileri.. İçlerinde paralı olanları varsa, maliyetleri..

Ondan sonra bize sorarlar:

"Buyrun seçin.."

O zaman uygar komşular oluruz ancak..

Yukardan birileri keyfince seçip önümüze koydu mu da koyun!..

Şimdi hem de Türkçeleşince Discovery Kanal, bir define olmuştu.. Çat diye yayından alındı.. 60 bin dolar para istemiş yılda Ali Karacan..

Böyle olunca kulağa pahalı geliyor.. Oysa kazın ayağı öyle değil.. Daire başı yılda 100 dolar.. Ayda 10 dolardan az.. 8 dolar falan.. O da eder 3 milyon lira filan..

Ayda site katılım masrafları olarak 100 ile 150 milyon ödeyen Alkentli komşuya 3 milyon ek ücret pahalı gelir mi, gelmez mi, sormak gerekmez mi?..

Hayır. Sormak yok.. İptal edip lütfen haber veriyorlar:

"Pahalıydı kaldırdık!.."

Sonra açıklama..

"Komşularımız arasında koyun yoktur.."

Haber verseler, Ali Karacan'ı tanıyan bunca adam var, Alkent'te.. Ben gider çalardım kapısını "Yapma be Ali.. 100 dolar çok. Bizimkiler yayını kesiyor bak.. Gel şunu 50 dolara halledelim" diye..

Çanaklarımızın üzerinde neler dolaşıyor, bunların hangilerine, kaça ulaşma şansına sahibiz bilmiyorum..

İki günde bir, bir takım kanallar giriyor, çıkıyor, haberim olmuyor, ancak baştan sona zap yaparsam fark ediyorum..

Sonra ben koyun değilim?..

Yok canım!..

Ben kendi şahsıma koyunum koyun olmasına..

Ama Karaman'ın koyunuyum, iyi bilsinler..

Alkent komşularıma, haklarına sahip çıktıkları ölçüde "İyi Komşu" olacaklarını her fırsatta anlatacağım..

Telekom mu?..

Onun da peşini bırakmayacağım..

Yarın!..

SEVDİĞİM LAFLAR
Unutup gülümsemek, hatırlayıp üzülmekten çok daha iyidir.

Christina Rosetti (1830-1874)

BİZİM DUVAR
Tantan sazı eline aldı. Tantana koptu.

Hakan & Utku

TEBESSÜM
Öğretmen:

- Bir patatesi ikiye bölersen, sonra her parçayı dörde bölersen, sonra her parçayı yeniden ikiye bölersen ne elde edersin?.

Cafer:

- Patates salatası.