"Görevi sürüyor"
Ataç, devlete ait bazı bilgilere sahip kişinin, devlete ait bir dosya gibi olduğunu belirterek, "Teknik yönden benim görevim, bu insanın yabancı ülke eline geçmesini engellemekti" dedi. Ataç, iddianamede kendisine isnat edilen suçlardan birinin "Görev ilişkisi bittiği halde Çakıcı ile ilişkisini devam ettirmek" olduğunu hatırlatarak, oysa Çakıcı ile görev ilişkisinin bitmediğini savundu.

"Benim için uğraştı"
Çakıcı'nın Çin'deki görevinden Ankara'ya getirilerek önemli bir mevkiye atanması için girişimlerde bulunduğunu anlatan Ataç, "Buna ihtiyacım yok. O kişinin kendi inisiyatifiyle yaptığı bir girişimdir" dedi.

Teşkilata 1983'te katıldığını, 1987'de de "emir-komuta zinciri" içinde görevi gereği ve amirleri eşliğinde Çakıcı'yla tanıştırıldığını anlatan Ataç, Başkan Sedat Karagül'ün, "Aranızda dostluk oluştu mu?" sorusunu şöyle cevaplandırdı: "Ülke dışında zaman zaman 2-3 kişi tehlikeli görevlerde bir arada çalışır. Görev nedeniyle ister istemez dostluk oluşabilir. Fakat, onun eylemleri ayrı bir konudur. Ben onu savunmuyorum." Soru üzerine Çakıcı'nın arandığını bildiğini, ancak "Kırmızı Bülten" gibi teknik unsurlardan haberi olmadığını ifade eden Ataç, "onu ikna ederek teslim olmasını sağlayan kişi de benim" dedi.

Siyasi bağlantıları
Ataç, Başkan Karagül'ün, "Neden Çakıcı sizin için Ankara'da bazı görevlilere baskı yapma ihtiyacı duydu? Hatta, Başbakan'a kadar ulaşmaya çalıştı?" sorusunu da şöyle yanıtladı:

"Ben ne yaptığını çok iyi bilen bir insanım. Ne yazık ki benim değerimi ilgililer değil, Alaattin Çakıcı gördü. Halbuki, yurtdışında olmam onun daha çok işine gelirdi. Bu konuda kendisine herhangi bir ricam yok. O, siyasi bağlantılarını kendiliğinden harekete geçirmiş. Kendisine herhangi bir yardımda bulunmadım. Yer değiştirmesi için de herhangi bir şifreli mesaj göndermedim."

Türkbank ihalesiyle uzaktan yakından ilgisi bulunmadığını öne süren Ataç, "Türkbank ihalesi olduğu sırada, Çin'de görevliydim. İhale konusunda bilgim ve olayla ilgim yok" dedi.