Deli deli tepeli, kulakları küpeli...
Gerek Avrupalı, gerek Amerikalı diplomatların; özellikle insan hakları konusunda, Ankara'yı bir türlü tam olarak anlayamadıkları nokta neymiş biliyor musunuz?
Türkler, özellikle insan hakları konusunda kendileriyle görüşürken çok akıllı, çok doğru, çok tutarlı şeyler söylüyorlarmış...
Ancak yine de Türkiye, saydam bir hukuk devleti olma alanında hiç bir gelişme göstermiyormuş...
Yabancı diplomatların da bildiğini pek sanmadığımız bir fıkra geldi hatırımıza:
Bir akıl hastahanesinde hastalardan biri, bir diş fırçasına ip bağlamış:
- Gel benim güzel Fifi'm, cici Fifi'm diye dolaştırıyormuş.
Bunu gören bir doktor, hastanın keyfini kaçırmamak için eğilip diş fırçasını okşamış:
- Bu ne şeker köpek böyle, demiş.
Bizim akıl hastası şöyle bir bakmış doktora:
- Haydi ordan budala, demiş; o köpek değil, diş fırçası...
Doktor:
- Sandığım kadar da deli değilmiş meğer, diye uzaklaşmış oradan.
Doktor gider gitmez, deli hemen eğilmiş diş fırçasına doğru:
- Arslan Fifi, demiş, bu enayiyi de atlattık..
* * *
Yine bir akıl hastahanesinde başhekim, denetlemeye çıkmış hastahaneyi...
Yemekhaneye indiğinde ne görsün; masaların hepsi bir kenara çekilmiş, yere de tebeşirle koskocaman bir daire çizilmiş... Dairenin içinde bir yığın deli, yerlerde kıvrana kıvrana sürünüp durmada...
Sadece bir tek deli, kıyıdaki masalardan birinin başına oturmuş, ısıra ısıra elindeki kırmızı elmayı yiyor.
Başhekim ona dönmüş:
- Nedir bu rezalet, ne oluyor burada, demiş?
Masadaki deli:
- Tebeşirle yere o daireyi ben çizdim, demiş. Sonra da arkadaşlara; dairenin altından ilk kim geçerse, elimdeki elmayı ona vereceğimi vaadettim.
Başhekim sinirli sinirli söylenmeye başlamış:
- Bazen ben bile şaşırıyorum vallahi; aklınıza nerden geliyor bu tür saçmalıklar, diye...
Masadaki deli, bir ısırık daha koparmış elindeki elmadan:
- Niye saçmalık olsun, demiş. Koskoca İMF bile her Ankara'ya gidişte aynı şeyi yapıyor.
* * *
Bir akıl hastahanesinin yatakhanesinde; bir deli, elleriyle ayaklarından tostoparlak tavana asmış kendisini.
İçeri giren doktor, tavandaki deliyi görünce, hemşireye:
- Bu da ne, tavanda öyle asılı ne yapıyor, diye sormuş.
Hemşire:
- Efendim bu hastamız, kendini elektrik ampulü sanıyor, demiş.
Doktor:
- Buna izin veremeyiz, demiş. Tehlikeli bir durum. Hemen indirin onu ordan..
Hemşire:
- Ben de düşündüm aynı şeyi ama, demiş, indirirsek o zaman da geceleri tümden karanlıkta kalacağız...
Ekonomiyi aydınlığa çıkarmak iddiasındaki uzmanlar, birden kendi durumlarını da anımsayarak sakın alınganlığa düşmesinler...
* * *
Delinin biri, elindeki koskocaman bir yün yumağını durmadan evirip çeviriyor, ucunu bulmaya çalışıyormuş.
Yanına bir başka deli yaklaşmış:
- Hiç boşuna arama, ne yapsan bulmayacaksın ucunu, demiş. Çünkü ben kestim ucunu..
Türkiye'deki sorunların karmakarışık yumaklarını da çözemeyişimizin nedeni, bir türlü ucunu bulamamak...
Sakın onların da ucunu, bazı deliler gelip kesmiş olmasın...