kapat

08.07.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
intermerkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr )


Bu nasıl devlet adamlığı?

Haberi Milliyet Gazetesi 9 sütun manşetten yayınladı. Başlığı "Apo saatli bomba" idi. İkinci başlıkta ise "Emekli orgeneral Kemal Yavuz hassas konularda askeri çevrelerin nabzını Milliyet'e yansıttı" biçimindeydi.

Emekli orgeneral Kemal Yavuz açıklamasında terörist Abdullah Öcalan'ın "idam edilmesi gerektiğini" belirtiyor ve aksi halde bu kez "af" için Türkiye'ye büyük baskı uygulanacağını söylüyor.

Kemal Yavuz'un bir cümlesi daha var. O da şöyle: "Ülkemizin yükselmemesinin, dış ilişkilerden çok önce ülkeyi 40 yıldır yönettiğini iddia edenlerin, sorumsuz, bilgisiz ve yeteneksiz tutumlarından kaynaklandığını ve bu durum düzeltilmedikçe, dış baskı ve etkilerin azalmasının mümkün olmayacağını ne zaman anlayacağız?"

Şimdi bir düşünün, "40 yıldır bu ülkeyi yönetenler" deyince akla kimler geliyor, kimler 40 yıldır ülkenin başında?

Biri Demirel, diğeri Ecevit. Yani biri Cumhurbaşkanı, diğeri de Başbakan.

Haberi önceki gün Milliyet'te okuduktan sonra her iki isimden de "bir açıklama" bekledim ister istemez. Ama dün bu konuda her iki ismin de tek satır açıklaması yoktu.

İnanılır gibi değil.

İnsan neresinden tutacağını şaşırıyor. Kemal Yavuz "Görüşleriyle ordunun kritik konulardaki nabzını yansıtan emekli orgeneral" olarak sunuluyor. Hiçbir yetkili kurum "Hayır böyle bir şey yok" demiyor. O halde bu sıfata inanmak durumundayız. Böyle olunca da ordunun 40 yıldır ülkeyi yöneten olarak tanımlanan başta bu iki ismi ve diğerlerini "sorumsuz, bilgisiz, yeteneksiz" kişiler olarak kabul ettiği şüphesi ortaya çıkıyor.

Demirel ve Ecevit "hiçbir tepki" göstermeyerek bu sözün altında kalıyorlar.

İşte belki Türk siyasetinin zaafı burada. Ne cumhurbaşkanı ne başbakan "Paşam, bir dakika, ordunun görüşlerini öğrenmek için size ihtiyacımız yok, ayrıca siz devletin manevi şahsiyetini nasıl küçültürsünüz" diyecek cesareti bulamıyor. Demek ki onlara göre "bizim gemimiz yürüsün de, nasıl olursa olsun" mantığı geçerli.

İnsan üzülüyor.

Hikmet Bey'in sırrı
Hikmet Uluğbay'la "Milli Eğitim Bakanı" olduğu dönemde daha sık karşılaşıyordum. Özellikle 8 yıl zorunlu eğitim konusunda zaman zaman gazeteye gelir, en merak ettiğimiz konuları "birinci elden" anlatırdı. Son derece kibar, bir İstanbul beyefendisiydi.

Önceki gece saat 01.30 sıralarında "intihar girişiminde" bulunduğu öğrenince çok şaşırdım. Tanıdığım Uluğbay'ın böyle bir şey yapacağına inanmak mümkün değildi.

Uluğbay'ın son günlerde çok yoğun bir stres altında olduğunu bilmeyen yok. Ancak bunların hiçbirinin "intihara karar vermek" için gerekçe olacağını sanmıyorum.

Mutlaka ve mutlaka "çok önemli" bir şey yaşadı Hikmet Bey. Onuruna yediremedi ve ölmeyi denedi. İnşaallah ölüm döşeğinden kalkacak ve tekrar aramıza dönecek. Ama acaba kendisini "ölümü tercihe" iten gerçeği açıklayacak mı?

Çünkü, bana öyle geliyor ki Uluğbay'ın sırrı, siyasi geleceğimizi bile belirleyebilir.

Tantan haksız değil ama
İstanbul'da "gece hayatını sevenler" şu sıralarda İçişleri Bakanı Saadettin Tantan'ın kulaklarını çok çınlatıyor. Nedeni basit. Tantan açıkhava diskoteklerinde yüksek sesli müziğin hafta içinde en geç 24.00, hafta sonlarında da 01.00'de kesilmesi talimatı verdi. Bu nedenle başta Pasha, Havana gibi diskotekler olmak üzere açıkhavada hizmet veren yerlerde müzik yayını gece yarısından itibaren iyice kısılıyor.

Tabii bu özellikle genç müşterileri çok kızdırıyor, çünkü her nedense son yıllarda "geceyarısından sonra eğlenme modası" gençlerimizi fena halde sardı.

"Müzik yasağından" sonra bir gece Havana'ya gittik. Açıkçası müzik sesinin kısılmasından memnun bile oldum. Çünkü o dambudu dumbudu müzik sesi altında yemek yemek de sohbet etmek de bana işkence gibi geliyordu. Geçen akşam baktım, eski geceyarısı kalabalığı kalmıyor ama, insanlar da pekala eğleniyorlar. Gerçi buraların ticari kaybı olduğu kesin ama, alışınca yine eskisi gibi dolmaz anlamına değil bu.

Gelelim Saadettin Tantan'a yeniden. Tantan 80'li yıllarda "Asayiş Müdürü" olarak İstanbul'da fırtınalar estirmişti. Ortada ne gizli fuhuş yuvası, ne kumarhane bırakmamıştı. Taa ki, "hatırlı kişilerin" devam ettiği bazı kulüplere baskın yapana kadar. Hatırlıların oyun oynadığı yerler de basılınca Tantan bir anda ortadan kaybolmuştu. Şimdi Saaddettin Tantan tam 20 yıl sonra bu kez polis teşkilatının en başına geçti. Umarım bu kez de "hatırlı birşeylere" dokunduğu için ayağı kaydırılmaya kalkılm az.

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır