İstanbul'un en eski 5 yıldızlı zincir oteli olan Hilton, Türkiye'ye girişinin 44'üncü yıldönümünde müşterilerinin karşısına yepyeni bir yüzle çıkıyor. Son teknoloji ile donatılmış 8 toplantı salonundan oluşan Millenium Centre ile kongre turizmindeki büyük bir açığı kapatan Hilton, müşterilerinin tüm eksiklerini de karşılamayı hedefliyor. Millenium Centre'ı ve Hilton'un değişen yüzünü Hilton Genel Müdürü Kees Hartzuiker ile konuştuk.

Millenium Centre projesinin çıkış noktası neydi?

Bu pazarın istediği bir şeydi. Yoğunlaşmış bir talep vardı ve bunu karşılayabilecek tesis sayısı çok fazla değildi. Biz biraz gecikmeli olarak girdik, ama bunun bir avantajını yaşadık. Rakiplerimizin yaptığı hataları yapmadık, onlarda olmayan son teknolojiyi kullanma şansına sahip olduk.

Millenium Centre'ı farklı kılan unsurlar neler?

Bir toplantıya katıldığınızda konsantrasyonunuz tam olmalı. Toplantıdan başka bir şeyi, örneğin kahve molasındaki hizmeti düşünmemelisiniz. Ayrıca toplantıda neye ihtiyacınız varsa anında bulabilmelisiniz. Fotokopi, telefon, Internet bağlantısı, en önemlisi gün ışığı. Biz konuklarımıza bunların tümünü sunuyoruz.

Sadece tesise yapılan yatırım bu alanda söz sahibi olmak için yeterli mi?

Tesisi yapmak bir yere kadar önemli. Ama eleman konusuna da eğilmek lazım. Sözgelimi, toplantı sırasında tüm ihtiyaçları eksiksiz giderebilecek çapta bir personele sahip olmalısınız. Bunun için personelimizi de eğittik. Konukların tüm isteklerini karşılayabileceğiz.

Bugünkü konjonktürde kongre turizmi Türkiye için sıkıntıdan çıkış yolu olabilir mi?

Türkiye'nin bu alanda büyük bir potansiyeli ve önemli bir avantajı var. Bugün uluslararası toplantılara katılan yabancı turistlerin çoğu Milano'yu, Londra'yı, Chicago'yu gördü. Artık bu ülkelerde düzenlenen toplantılar kimse heyecanlanmıyor. Ama bu insanlar onların hepsinden muhteşem olan İstanbul'u görmedi. Onlara bu şehrin mükemmelliğini anlatabilmek gerek.

Son günlerde bu alanda yapılan yatırımlar arttı...

Doğru. Bu alana pazarın büyük bir ilgisi var. "Millenium Centre" Mart ayında hizmete girmesine rağmen Pazartesi dışında her gün tamamen dolu. Ve ben biliyorum ki, 10 tane daha böyle salon yapsam onları da doldururum. Pazar büyük, pazara talep de büyük. Bu da yatırımı getiriyor. Zaten pazarda en büyük payı getiren de kongre turizmi.

Hilton yeniden yapılanma sürecinde nasıl bir yatırım yaptı?

Bizim üç ana alanımız var. Bunlardan ilki tatil turizmi. İkincisi kongre turizmine, üçüncüsü de kısa süre için iş yapmaya gelmiş işadamlarına yönelik. Tatil turizmi konusunda avantajlıyız, çünkü İstanbul'un en iyi lokasyonuna sahibiz. Kongre için Millenium Centre'ı, işadamları için de ofis olarak kullanabilecekleri odaları hazırladık. Bunların yanında otelin dekorasyonunu da elden geçirdik. Şimdi mutfağa ilişkin planlarımız var.

Rakamsal olarak ne kadarlık bir yatırımdan söz ediyoruz?

Yaklaşık 30 milyon dolar. Ama bunun içinde otelin tüm departmanlarının eğitimine ayrılan pay da var.

Yatırımın geridönüşümünü ne kadar zamanda almayı hedefliyorsunuz?

Bunu kesin bir zaman olarak belirlemek zor. Çok farklı hesaplama yöntemleri var. Ama önemli olan bizim yaptığımız yatırımın niteliği. Biz markanın imajına ve markasına yatırım yaptık. Her birimde bir değişime ihtiyaç vardı, biz de bunu başardık. Bu sürecin başından çok uzaktayız ama girdiğimiz yolun sonsuz olduğunu da bilmek gerek.

İstanbul'un en eski oteli yeniden yapılanmaya neden ihtiyaç duydu?

İstanbul'un en eski oteli olmanın, avantajları ve durup düşünmeyi gerektiren tarafları var. Herkesin bizi bilmesi güzel, ama herkes bizi bildiğini düşündüğü için içimizdeki değişikliklerin farkına varamıyor.

Bu kadar büyük bir yatırımın ardından büyük bir şanssızlık eseri turizmdeki krizle karşılaştınız. Siz de bu sıkıntıdan çok etkilendiniz mi?

Biz bu süreçte üç ayrı alana yayılmanın faydasını gördük. Ayrıca dış kongrelerin kesilmesine karşın iç pazardaki hareket sürüyor. Salonlarımız boş kalmıyor. Dış pazar açısından 1999 için pek bir beklentimiz yok ama yatırım dediğiniz zaten uzun solukludur.