Vizon yumruk!
Geçtiğimiz dönem parlamentoda yer alan kadın milletvekillerinden DTP Genel Başkan Yardımcısı Ayseli Göksoy, kadın gözüyle TBMM'yi değerlendirdi: "Ben zamanında Meclis'i kafamda büyütmüşüm; Meclis, kahvehaneye benziyor!"
Ayseli Göksoy, geçtiğimiz dönem parlamentoya DYP milletvekili olarak girdi. 14 yıl Türk Kadınlar Birliği'nin başkanlığını yaptıktan sonra DYP'den milletvekiliği teklifi alan Ayseli Göksoy, DYP'nin Refah Partisi ile ortaklık kurmasından sonra partisinden istifa etti. Daha sonra DTP'de politika yapmaya devam eden Manisa eski milletvekili Ayseli Göksoy, 18 Nisan seçimlerinde DTP'nin TBMM dışı kalmasıyla parlamentoya giremedi.
Dans etmekten çekinmedi
Ayseli Göksoy, milletvekilliği süresince farklı yapısıyla dikkat çekti. DYP'den istifa ettiği dönemde, bazı DYP milletvekilleri Ayseli Göksoy'un üzerine yürüdü. DYP'den istifa etmeden önce de grup kararına aykırı davranacağı öğrenildiğinde partili milletveklileri tarafından odasından çıkması engellendi. DYP lideri Çiller'in "onbaşı" çıkışının ardından, TBMM'ye kolunda onbaşı rütbesi olan bir takımla gelen Ayseli Göksoy, diğer kadın milletvekillerinin aksine rahat hareketleriyle de dikkat çekti. Katıldığı açılışlarda, davetlerde dans etmekten çekinmeyen, milletvekili olduğu dönemde milletvekillerine katıldıkları oturum başına maaş ödenmesini teklif eden Ayseli Göksoy, hâlen DTP Genel Başkan Yardımcılığı görevini sürdürüyor.
Seçimden sonra eşini kaybetti
Bir buçuk ay önce 39 yılık eşi Durmuş Göksoy'u kaybeden Ayseli Göksoy, hâlen başsağlığı dileklerini kabul ediyor. Yaşamında büyük boşluk olduğunu, eşini her an andığını söyleyen Ayseli Göksoy, eşinden söz ederken gözyaşlarını tutamıyor. Göksoy; "Ne kadar güçlü olursak olalım ölüm çok acı," diyor.
Vizon yumruk
Milletvekilliği döneminde elinden geldiğince toplumun sesi olmaya çalıştığını, tepkisel hareket ettiğini anlatan Göksoy; "Ortada gitmeyen şeyler var, ama kimse tepki göstermiyor. Oysa herkes hakkını aramalı. Kavga etmeden değil, hakkını aramaktan söz ediyorum," şeklinde konuşuyor.
Göksoy, kendisini bir "vizon yumruk" olarak tanımlıyor. Tepkili ama üslup olarak yumuşak olduğunu anlatan Ayseli Göksoy; "Fazla tevazu hakeret cezbeder," diyerek, haksızlıklara karşı sessiz kalan hemcinslerine de mesaj gönderiyor.
BAYAN SABAH'a milletvekilliği döneminde yaşadıklarını anlatan Ayseli Göksoy, Türkiye'de eşitlikçi ve özgürlükçü bir ortamın olması için kadınların da her alanda temsil edilmesi gerektiğine inanıyor.
Yüzde 50 kadın, yüzde 50 erkek temsilinin olduğu bir parti kurmayı amaçlayan Ayseli Göksoy, bu konuda zemin yokladığını da ifade ediyor.
TBMM kahvehane gibi
Milletvekili olduğunuzda neler yapmak istiyordunuz?
Ben TBMM'yi kafamda büyütmüştüm. Parlamentoya girdiğimde milletvekilleri olarak Türkiye'nin, insanlarımızın sorunlarını tartışacağımızı, fikirlerimizi açıkça ortaya koyacağımızı, yeni projelere imza atacağımızı düşünüyordum. Ancak kısa bir süre sonra böyle olmadığını gördüm.
* Fikirlerinizi açıkça söyleyemediniz mi?
Milletvekilleri, partileri ne diyorsa onu yapıyor. Grup kararına herkes uymak zorunda. Kendi fikirleri önemli değil. Bu anlamda demokrasiden söz etmek mümkün değil. İçerde yoklama yapılıyor, milletvekilleri kuliste oturuyor, çay-kahve içiyor, sohbet ediyor. Kahvehane gibi. Çoğunluk sağlanamıyor, oturum açılamıyor, ama dışarda milletvekilleri konuşuyor.
Herhalde kahvehanede de kadınlara fazla yer yok...
Zaten kadınlar öyle erkekler gibi çok kuliste gezmiyor. Bizim dönemde 13 kadın milletvekili vardı. Bu sayı zaten çok az.
Sizin döneminizde kadın milletvekillerinin işbirliği içinde olduğunu söyleyebilir miyiz?
Hayır. Kadınlar dayanışma içinde olsaydı, az da olsak bazı konularda diretebilirdik. Onbaşı rütbeli tayyörle TBMM'ye geldiğimde, iki kadın milletvekili beni görmezden geldi.
"Odaya kapatıldım, üzerime yürüdüler"
Bir kadın sivil toplum örgütünün başkanı olarak DYP'den milletvekili seçilerek TBMM'ye girdiniz. Bu açıdan istediklerini yapabildiniz mi?
Öncelikle Medeni Kanun'un değiştirlmesi için çalışmak istiyordum. Kadınların miras gibi sorunlarını ortadan kaldırmayı, çalışan kadınların, kırsal bölgedeki kadınların sorunlarını çözmeyi planlıyordum. Ama bunları yapmak mümkün olmadı.
DYP içinde destek görmediniz mi?
Zaten kısa bir süre sonra gerçekleştirilen koalisyon, benim için partinin farklı bir yola girdiğini gösterdi. Ben Tansu Çiller'in Atatürk'ün Türk kadınlarına verdiği haklar sayesinde bir partinin başkanı olabildiğini düşünüyorum. Bu açıdan baktığımızda Atatürk'e hakaret eden kişilerin olduğu bir partiyle ortaklık kurmasını kabul edemezdim ve bu yüzden de partiden ayrıldım.
Ayrıldığınız dönemde DYP'li milletvekillerinin tehditleri olmuştu. Bu dönemde neler yaşadığınızdan biraz söz eder misiniz?
Bazı oylamalara girmemi engellemek istediler. Çünkü partinin aldığı grup kararına aykırı düşündüğümü beyan etmiştim, bu yönde oy kullanmamı engellemek için oylama süresince odamdan beni çıkarmadılar. Son anda bir yolunu bulup odadan çıkıp oy kullandım. Oylamada grup kararına aykırı davranınca DYP milletvekili Ömer Bilgin üzerime yürüdü. Araya girenler olayın büyümesini engelledi.
Ayağınız alçıdayken pantolonla TBMM'ye girmeniz de sorun olmuştu...
Evet. Bazı milletvekilleri buna da tepki gösterdiler. Oysa bir kadın pantolon ceket takımla da TBMM'ye girmeli. Ben milletvekiliğim süresince TBMM'nin kurallarına uymaya çalıştım. Ama bence sakal da TBMM çatısı altına yakışmıyor. Din adamlarının sakalları gibi sakal uzatanlar TBMM koltuklarında oturuyor. Bıyık olur ama sakal farklı. Sakallı milletvekili Ahmet Doğan ile da aramda bu yüzden bir arbede olmuştu.
"Erkekler kıvırtıyor"
Bir kadın olarak erkek milletvekellerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir kere sizi öncelikle kadın olarak görüyorlar. İki, üç esprili laftan başka konuşmuyorlar, çünkü kadın düşüncesini önemsemiyorlar. Onlar için kadın evinin kadını, çocukların annesi. Sessiz, hanım hanımcık, her dediklerini yapan kadın istiyorlar. Erkekler dışarıda ahkâm kesiyor, ama aslında lafta kahramanlar. Parti kararlarına inanmasalar bile bunları uygulamaktan, savunmaktan geri kalmıyorlar. Erkekler kaçak oynuyor, onların anlatımıyla "kıvırtıyorlar."
Bu anlattıklarınıza göre milletvekilleri partilerinde kalabilmek ve seçim döneminde yeniden seçilmek için parti başkanlarının ve yönetimlerini tüm kararlarına inanmasalar bile uyuyorlar.
Evet. Parti başkanı ve onların etrafında bir halka var. Milletvekilleri önce vatan için, sonra parti için orada olamıyor. Ama gördüğümüz milletvekillerinin önce kendileri, sonra partileri, daha sonra da vatan için milletvekili oldukları. Oturumlara katılmıyorlar. Ben milletvekiliyken; "Milletvekillerine oturum başına maaş ödensin," dedim. Kimse ciddiye almadı. Zaten bir milletvekili iki dönemden fazla seçilmemeli. Çünkü eğer seçilirse artık bu işi meslek olarak yapıyor. Milletvekili maaşları ortada. Seçim öncesinde milletvekilleri bu maaşlardan çok daha fazlasını kendi seçim kampanyalarında harcıyor. Tüm paralarını biriktirseler bile bu kadar parayı toplamaları mümkün olmaz. Bu arada evler, arabalar alıyorlar.
"Kadın partisine ihtiyaç var"
Türkiye'de kadınların politikaya katılmama nedenlerinin başında sizce hangi faktörler var?
Aday olmak Genel Başkan'ın iki dudağının arasında. Bir de Başkan'ın çevresindekilerin elinde. Bu yapı kadınları istemiyor ya da kendi istediklerinin dışına çıkmayacak kadınları seçiyorlar. Ben kadınların temsil edildiği bir parti kurmanın Türkiye demokrasisi için çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Bir kadın partisinin kurulması Anayasa'ya aykırı değil mi?
Aslında bir kadın partisine ihtiyaç var. Kadın partisi kurmak Anayasamız'a aykırı, ancak bu anlamda anlatmak istediğim yalnızca kadınların olduğu bir parti değil.
Bu parti için bir hazırlığınız var mı?
Ben zemin yokluyorum. Kadınların ve erkeklerin yüzde 50 oranında temsil edildiği bir parti kurmayı çok isterim.
Şimdi ne ile uğraşıyorsunuz?
DTP'de genel başkan yardımcısı olarak görevimi sürdürüyorum. Kadın çalışmalarına katılıyorum. Eşimi henüz kaybettiğim için farklı bir dönem yaşıyorum.
|