Ömür biter, laf bitmez..
Bu laflar bize yetmez.. Fettulah Hoca meselesinde bakalım kaç batman laf tüketeceğiz.. Günde kaç kez televizyonların karşısına dikilip yaşlarının toplamı 150'yi geçen iki mümtaz büyüğümüzün ağzına aval aval bakacağız..

Aha buraya yazıyorum! Bu memlekette gerçekten demokrasiye ihtiyaç duyan insanları kelle hesabına vuralım.. Eğer sayıları yüzü geçerse ben birşey bilmediğimi ilan ederim..

Kimsenin demokrasi filan talebi yok..

Olsa meydanı "Bir bilen" ile "Bir bölen" nam kişilere bırakmazlardı.. Şimdi Fettullah Hoca krizi patladı.. İkisini de dikkatle izleyin.. Bakın nasıl kıvıracaklar, bizi nasıl aptal yerine koyacaklar..

ooo

"Bir Bilen" 12 Eylül döneminden kalma bir lakab.. "Kendim için birşey istiyorsam namertim.." diye naralanıp ilk fırsatta Çankaya'ya kapağı atan Baba'nın o günlerdeki lakabı..

Aklımız zaman aşımına uğradığından tam kendisi için birşey istemediğine inanıyorduk ki "Beni bir dönem daha seçin, bu aslında sizin menfaatinize.." diye tutturdu..

Bu lafın kibarcası şöyle;

- "Kendim için birşey istemem, dedim.. Tutup, beni cumhurbaşkanı seçtiniz.. Sizde bu kafa varken bir kez daha seçersiniz.."

Derin manası da var..
Aynı lafın daha derin manası ise "Sizden adam çıkmaz.. Kelle sayınız 65 milyona vurmuş ama bir cumhurbaşkanı adayı bile çıkaracak kabiliyette toplum değilsiniz.." oluyor..

"Bir Bilen"in bu kalın manevrasına herkesten önce aklı yatan da "Bir Bölen" nam kişi.. Bu da Ecevit'in 12 Eylül'den kalma lakabı..

Başbakan olduğuna sevinmekte, bu makam sanki rahmetli Yahya Efendi'nin terekesinden çıkmış gibi Baba'ya derin minnet duymakta..

Benim de "Bu memlekete demokrasi lazım değil.." diye tutturmam işte bundandır.. Bi ikiliye katlanan ahalinin demokratik bir talebi olamaz.. Ama yine de "Fettullah Hoca olayına" iyi bakın, bu ikilinin seyirlik hallerini kaçırmayın, derim..

Fettullah Hoca'nın bantı kabak gibi önlerine serildi.. "Al gözüm seyreyle.. Buna derler Mekke hurması.." gibi açık ve net bir şekilde.. Eeee! Gazeteci milleti haliyle bu işleri Başbakan'dan soracak..

"Bir Bilen"e sormanın fazla bir yararı yok..
Bir vakitler usulsüz dağıtılan bir para için hesap soracak olduk "Verdimse ben verdim.." deyip tersleyiverdi bizi.. Görücülere kahve ikram ederken tepsiyi elinden düşüren gelinlik kız gibi kızarıp bozarıverdik..

O yüzden dikkatimiz daha çok "Bir Bölen"in üzerinde olacak.. Hem memleketin hallerinden mesul olduğu hem de Fettullah Hoca'ya devlet katında kefil olup, adaylarını liste başı yaptığı için..

"Bir Bölen"in yaptığı ilk açıklama, bu ikilinin bizi ne yerine koyduğunu bir güzel gösteriyor:

- "Memlekette güzel işler yapılırken gündemin değişmesini içime sindiremem.."

Kibarca "Gündemi niye değiştiriyorsunuz?" diye fırçalıyor bizi.. Gündem dediği listenin başında da köşe başlarında birikip, hükümeti protesto için maaş bordrolarını yakan memurların eylemleri var..

ooo

İçinizden "Allah Allah!" çekip "Bunlar memurun ağlaşmasından keyifleniyor mu?" diye soracak oluyorsunuz.. Aklınıza gündemin diğer maddesi olan iflas etmiş turizm geliyor..

Tatil köyleri, oteller bomboş..
Turizmcisi de kan ağlıyor, bütün bir kış "Yaz gelse de bir turist bulup tecavüz etsek.." hayali kuran sapıklarımız da.. Allah sapığını bile mağdur eden bir yönetimi kimsenin başına vermesin..

Hayır! İtiraz edip işi uzatsak biz suçlu olacağız.. Gülü beğenmeyip, goncasını arayan "Sapık Bülbül" muamelesi göreceğiz..

Bundan sonrasına bakalım..

Gidişata bakılırsa bu Fettullah Hoca vak'asını daha yıllarca konuşacağız..

Hani İmam'ın hikayesi gibi..

Fıkradaki İmam, köyde cemaate namaz kıldırırken bağırsaklarında biriken gazı tutamamış.. Tam secdeye geldiğinde "Do major" kıvamda zortlamış garibim..

Cemaat kakara kikiri gülmeye başlayınca da namazı bitirir bitirmez utancından köyü terkedip başka diyarlara gitmiş.. Aradan yirmi sene geçmiş.. Yaya olarak bir şehre gidiyormuş..

Bakmış ki yolu eski köyünden geçiyor.. Kendi kendine tereddütte kalmış.. "Köye girsem mi? Beni tanırlar mı? Alay ederler mi?" diye.. Sonunda "Yahu aradan yirmi sene geçti, çoktan unutmuşlardır.." fikrine varıp köye yönelmiş..

Tam köyün girişindeki bağları geçiyormuş ki 17, 18 yaşlarında bir delikanlıya rastlamış..

Çocuk edeplice selam verince İmam'a daha bir cesaret gelmiş.. Biraz laflayayım istemiş.. "Yeğenim sen kimlerdensin?" demiş..

Delikanlı da "Falanca sülaledenim.." cevabını verince "Kusura bakma aileni bilirim ama seni çıkartamadım.. Kaç yaşındasın?" diye sormuş..

Delikanlı da okuma yazma yok.. Hesap hiç yok.. Gözünü havaya dikip bir süre sorudaki problemle cebelleştikten sonra;

- "Valla emmi, yaşımı bilmiyom emme ebemin dediğine göre imamın zortlamasından iki kış sonra doğmuşum.." cevabını vermiş..

ooo

Bu Fettullah Hoca kasedinin de akibeti o olacak..
Toplum olarak bir kısmımız bağırıp çağıracak, bir kısmı Hoca Efendi'ye arka çıkacak.. "Bir Bilen"e Hoca'dan ödül aldığını hatırlatılıp "Bu nasıl bir gaflet?" demeye getirecekler..

"Bir Bilen" onlara "Aldımsa aldım, size ne?" diye terslenecek..

Aynı mesele "Bir Bölen"in önüne geldiğinde filmin başa saracağız.. Bir Bölen mutlaka içine sindiremediği birşey icat edecek.. Vakit böyle böyle geçecek..

Ahaliye de olayın seyrine bakıp, günlük hayatına dair "tarih düşmekten" başka şey kalmayacak..

Mesela "Yahu o ceketi kaset vak'asından üç yıl sonra almıştım.. Daha yepyeniydi.. Neden eskiciye verdiniz.." diye soracağız..

Ol sebepten hallerimiz değişse de gündemimiz kolay kolay değişmez.. "Ocak başı minderi.. Öldük dönderi dönderi.." diye söyleşip dururuz..