kapat

22.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
micro
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Dosta kıyak yapmak..

Şu mektuba bir bakın lütfen.. Bir bilimadamı, bir profesör tarafından yazılmış şu mektuba bakın.

"Dostunuz Hasan İnsel gibi, ben de sağlıklı beslenme, sağlıklı yaşam ile uğraşan biriyim" diye başlıyor...

Sonra Hasan İnsel ile farkını anlatıyor.. 30 yıldır üniversitede bu konunun uzmanı bilimadamı olarak çalışmış..

"Bu işle uğraşan bilimadamlarının, gece uykularından kaldırılsalar bile gözleri kapalı anlatıverdikleri, su içer gibi kolayca ama, reklam yapmadan hastalarına uyguladıkları tedavileri, derinlere dalınarak yeni keşfedilmiş mucize bilgiler gibi sunmak, DOSTA KIYAK YAPMAK amacını taşıyabilir ama insanları doğruya yönlendiren, son zamanların araştırıcı gazeteciliği ve Hıncal Uluç üslubu ile bağdaşmaz.."

Kompleksi, kıskançlığı, hasedi görüyor musunuz, insanı nasıl şaşırtıyor, nerelere götürüyor.. Ne kadar kolay, bir yazarı hemencecik yargılamak ve kararı anında infaz etmek!..

Şimdi diyor ki, "Bunlar, ilgili herkesin bildiği bilimsel gerçekler.."

Sonra diyor ki "Bunları yazmak insanı doğruya yönlendiren araştırmacı gazeteciliğe ve Hıncal Uluç'a yakışmaz.."

Bilimsel gerçekleri yazmak, niye yakışmıyormuş peki, bana?.. Hele bu ülkede hemen herkes bilimsel gerçeklere bu kadar ters diyetlerle bilmeden sağlığını bozarken..

Sevgili Hocam, bunları herkes biliyordu da, niye söylemiyordu bugüne dek?..

Niye binlerce insanımız yalan yanlış diyetlerle sağlıklarını tehlikeye atarken, biriniz ortaya çıkıp "Gece uyku sersemi iken bile" anlatabileceğiniz bu temel gerçekleri açıklamadınız?.. Niye milleti uyarmadınız?.

Bunları herkes biliyordu da, niye benim köşemde yayınlanınca bu kadar büyük ilgi doğurdu..

Rakip gazete ve dergiler bile alıntılar yaptılar, televizyonlar ana haber bültenlerinde milyonlarca dolar eden dakikalarını bu konuya ayırdılar?.

"Dosta kıyak.."
Ne kadar kolay, ne kadar ucuz bir itham bu..

Sizin başında bulunduğunuz klinik yoksa kıyak yapılmış dostlarla mı dolu?. Siz öyle mi yaparsınız hep?.

Dr. Hasan İnsel'in başını kaşıyacak vakti yok, bilir misiniz?..

Kendisini birkaç yıl önce bir davette ayni masaya düştüğümüzde tanıdım. Söz diyetten açılınca, öyle ilgimi çeken şeyler anlattı ki..

Ertesi gün buldum kendisini bana verdiği karttan.. Bu defa daha uzun sordum, yanıtladı. Bir dizi yaptım konuşmamızdan.. Öyle müthiş bir ilgi uyandı ki, doktorun peşine düştüm.. Dostluğumuz öyle başladı.. Ben peşine düşünce..

"Ben bir gazeteci yazısı yazdım. Ama bak yer yerinden oynadı.. Şimdi, sizden ciddi bir yazı istiyorum.. İmzanızla.. Bilimsel.. Bu milleti bu yalan yanlış diyetler konusunda ciddi ciddi uyarmalıyız" dedim.. "Çünkü benim en yakın arkadaşlarım dahi bu aptalca diyetlere kapılmış gidiyorlar. Hem kendilerine eziyet ediyorlar. Hem sağlıklarını bozuyorlar. Hem de eskisinden daha şişman oluyorlar, sonunda.."

"Peki" dedi..

İki yıldır peşinde koşuyorum, Dr. İnsel'in.. Her karşılaşmamızda başına vurarak..

Adeta zorla yazdırdım. Yani işin içinde bir dost kıyağı varsa, benim İnsel'e kıyağım değil, sevgili hocam. Tam tersine, onun bunca yoğunluğu arasında benim istediğim yazıyı yazmak için vakit ayırması, bana yapılmış bir kıyaktı.

Yazıyı verirken "Sadece Dr. Hasan İnsel yaz, İntermed Başhekimi yazma" dedi.. Meslektaşlarını biliyor olmalı.. Reklam olurmuş.. Amerikan ve İngiliz gazetelerinin sağlık sütunlarını her gün büyük bir titizlikle izliyorum, okuyucularıma yeni bir müjdeli haber verebilir miyim diye.. Her haberde, her yazıda, doktorun ünvanı da var, nerede görev yaptığı da.. "Tıp etiği Amerika'da zedelenmiyor da, biz de mi yerle bir oluyor, kurumun adını yazarsak" dedim kendi kendime.. Yazının hem başına hem sonuna koydum..

* * *

Pardon, ilgili herkesin uyku sersemi iken bile anlatacağı bu "bilinen" gerçekleri benim köşemdeki yayının bitmesinden bir ay sonra, ünlü dünyaca ünlü Geo Dergisi de aynen anlatmaz mı?.

"Bilinçsiz diyet tersine kilo aldırır" diyerek.. Bizim gibi..

"Bilinçli diyet, içinde hareket ve egzersizi de içeren yeni bir yaşam tarzıdır" diyerek.. Aynen bizim gibi..

"Sık yapılan diyetler sonrasında beyin vücuda 'Açlık tehlikesi var. Yağ depola' emri vererek eskisinden de fazla kilo aldırır" diyerek.. Aynen bizim gibi..

Bu Geocular da gerzek olmalı.. Hangi uyku sersemi "yeni haber" diye bu yazıyı koymuş dergiye?..

* * *

Profesör Dr. Üstün Korugan,

Beni cidden çok üzdünüz..

Mesleki kıskançlık rekabet getirirse güzeldir, alkışlarım. Yapılan güzel ve yararlı bir şeyi ve bu yararı gerçekleştirenleri küçümseme ve karalamaya zorlarsa, üzülürüm..

Bağdat rallisi yeniden başladı!..
Bağdat Caddesi muma dönmüştü.. Ama bu ülkede bir laf var ya hani.. Devlet yasağı üç gün sürer!..

Geçen cumartesi gecesinin yarısı, Suadiye'den dönüyorum.. Erenköy'de trafik polisi nokta kontrolü yapıyor..

Yarış da Caddebostan'da başlıyor. Adamlar daha ötede kontrol olmadığını biliyorlar, çünkü..

Biri sağımızdan daldı, öbürü solumuzdan.. Arabanın tozu alarak geçtiler ve önümüzdeki kalabalığa daldılar, cehennemi slalomla.. Onlara bu zevk veriyor.. Peki ama, kendi şeritlerinde sakin sakin gidenler bir arabanın egzosu da hafif delindiği için müthiş bir gürültü ile gökten düşmüş gibi üstlerine geldiğini görünce ne oluyorlar?..

Böyle araba kullanmak, Azrail'i Bağdat Caddesi'ne çağırmak demek.. Bir yargıç kaldırımda yürürken öldü bu ralliciler yüzünden?..

Peki ne oldu yargıcı öldüren genç, bilen var mı?..

Yok.. Yok ki, yarışlar yeniden başlıyor..

Sahil yolu daha beter.. Orada bir de motosikletçiler var.. Giderken gördük..

Adam cambazlık yapıyor motorla.. Şaha kaldırıp aleti öyle gidiyor. Ne kendi canı umurunda, ne ötekilerin?..

Peki polis nerde?..

Polisin nerde olduğu konusunda söylentinin bini bir para Kadıköy'de..

İnanmak istemiyorum, ama buraya gidip gelirken olup biteni de görüyorum..

İstanbul Emniyet Müdürlüğü, İstanbul Trafik Müdürlüğü, caddenin sadece bir noktasında, "Laf ola torba dola" kontrol yapıp, geri kalan tüm gidiş ve gelişi rallicilere bırakacağına, "Nokta" sayısını arttırsa, ya da sivi kontrol ekipleri çıkarsa, ya da hareketli trafik arabaları kullansa..

Yani aslında bu "Ölüm Rallileri"ni önlemeyi gerçekten istese.. O zaman önler..

Önlediler de nitekim..

Ama şimdi gene ipin ucunu saldılar?..

Neden?..

Kuruçeşme'de trafik yavaşlıyor.. Trafik yavaşlıyor diye kaza olmaz.. Oysa Bağdat Caddesi'nde ölüm yarış yapıyor..

Siz trafik müdürü olsaydınız bu kentin ve imkanlarınız kısıtlı olsaydı, hangisine öncelik verirdiniz?..

Katlanmak!..
Delikanlı kızı çok seviyordu. Evleneceklerdi. Ama sorunları birden artmıştı.. İşte ve evde. Asabileşmiş, sevgilisini üzer olmuştu. Hatta ağlatmıştı bir keresinde..

Bir gün.. Mutlu bir gün.. Birbirlerine sarılmışken, delikanlı sordu:

"Bana neden katlanıyorsun?.. Ama hemen cevap verme.. İyi düşün!.. Ben ayni soruyu senin için kendime sordum ve cevabı buldum. Bakalım sen ne cevap bulacaksın?."

Kız düşündü ve yanıt verdi:

"Seni sevdiğim için.."

Delikanlının suratı asılır gibi oldu. Kız beklenen yanıtı vermediğini hissetti. Bakalım doğru cevap neydi?..

O da sordu:

"Peki sen bana neden katlanıyorsun?.."

Delikanlı sımsıkı sarıldı kıza..

"Ben sana katlanmıyorum ki!.."

* * *

Mektubun altındaki imza Raş.. "Raş benim gerçek ismimdir" diye de not düşmüş..

Baykal CHP'si..
Okuyucu Ahmet Muratoğlu bir mini not göndermiş..

Bilecik Belediye Başkanı seçimi yenilenmişti. İlk seçimde oylar dağılmışken, ikinci seçimde CHP kazandı. Sosyal Demokrat ve laik oyları topladığı için..

"Hani çift dereceli seçim, solun sonu olurdu" diyor, Muratoğlu..

Belediye Başkanı seçimlerinin çift dereceli yapılması teşebbüslerini Deniz Baykal ve onun CHP'si önlemişti, "Solun sonu olur" gerekçesi ile..

CHP burunlarının ucunu görmekten aciz bu yönetim kadrosu ile barajı geçse şaşardık zaten..

SEVDİĞİM LAFLAR
Umut elden gidince, korku de gider.

Milton

BİZİM DUVAR
Apo camekandan yaptığı açıklamalarla bambaşka biri gibi davranıyor.

Yeni formüllü Apo şimdi cam kutuda....

Hakan Utku

TEBESSÜM
Altıncı katta oturan Cafer'e postacı her gün bir mektup getiriyormuş. Cemal gıpta ile sormuş..

- Ne şanslı adamsın, her gün bir mektup geliyor.

- Bildiğin gibi değil, postacıya kızdım, her gün kendime bir mektup atıyorum.

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır