kapat

22.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
micro
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.


Denizli'nin ufkunu açtım

Finlandiya ile oynadığımız Avrupa Şampiyonası eleme maçları sonrası yaptığınız eleştiriler spor basınımızda günlerce konu edildi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Belli başlı köşe yazarlarının bana cevap verme yarışına girmesi güzel. Hoşuma gitmedi diyemem. Bunlar içinde en ciddiye aldığım Cüneyt Tanman'ın yazısıydı. Fikirlere fikirlerle cevap verdi. Fikir tartışmaları insanların doğruyu bulmasına yardımcı olur. Ama o bile yazısına kişisellik katmış: "Acaba popülaritesini sürdürmek için mi, ya da eskisi kadar yakın olmadıkları için mi Denizli'yi eleştiriyor?" diyor. Diyelim öyle... O zaman bile niye değil, ne yazıldığı önemli. Eleştiriler, yanlış mı, doğru mu? Ben çıkıp, "Cüneyt, Denizli'nin ekibinde baş adamdın. Ayrıldığın için pişman mı oldun? Geri dönmek istediğin için mi böyle yazıyorsun?" desem ne kadar çirkin bir ifade olur, değil mi? Bunda amaç, kişiyi başka taraftan yıpratıp, fikirlerine değer verilmemesini sağlamaya çalışmaktır. "Şu, şu, şu kötü oynadı" diyorsun, adam, "Hıncal Uluç mankenlerle geziyor" diyor.

Birincisi, benim popülariteye ihtiyacım yok. İkincisi, ben Denizli'yi ilk kez eleştirmiyorum ki... Kazandığımız Hollanda ve Almanya maçlarından sonra da kötü oynadığımızı yazdım. Hollanda beraberliği için, "Gerzekçe oynadık" dedim. "İngiltere'ye yenmeye gidiyoruz" diyen Denizli nerede, Hollanda'da beraberlik için takımı kilitleyen Denizli nerede? Eurosport'un yorumcusu bile, "Türkiye'nin teknik direktörünü anlayamıyorum. Beraberlik işlerine yaramıyor ki" diyordu.

Denizli ile eskisi kadar beraber değiliz. Yediğimiz-içtiğimiz ayrı gitmezken ikimiz de İstanbul'da bekârdık. Jülyet İstanbul'a gelmiyordu. Ben onu zorluyordum. "Futbol adamı ufkunu genişletmeli" diyordum. Kültürel olaylara, sinemaya, tiyatroya, operaya, sergiye gidiyorduk. Denizli'ye tek yararım ufkunun açılması olmuştur. Ona teknik direktörlük konusunda ne öğretebilirim. Tabii fikrim var. Herkes gibi ben de fikrimi söylerim.

İstanbul'daki bekar hayatı sona erip, Çiğdem ve Lâl ile aile olunca eskisi kadar birlikte olamadık. Bir de Denizli eleştirilince küsmeye başladı. Ya yaşlandı, eleştirileri kaldıramıyor; ya da kaybedecek çok şeyi olduğu için korkmaya başladı. Eleştirilerden de korkup küsmeye başladı. Onu eleştiren her yazımdan sonra 3-5 ay küsüyor. Yediğimiz-içtiğimiz ayrı gitmezken onun yerine dibine sokan spor şefleri, "Hıncal Uluç ile arkadaşlığını boz, seni göklere çıkarırız" vaadini tuttu. Denizli, Hıncal Uluç'tan uzak durmanın medyatik yararını gördü. En azgın Denizli düşmanları ona destek verdi. Bütün eski düşmanları onun yanında artık. Böylece ona büyük iyilik etmiş oldum. Denizli, yine de son noktaya kadar inanacağı gazetecinin Hıncal Uluç olacağını bilir. Şu anda, bir zamanlar yerden yere vuranların göklere çıkarışının mutluluğunu yaşıyor. Ben göklere çıkarayım, tablo tersine döner.

Ancak Kalli kalırsa...
Beşiktaş'ta Kalli başarılı olacak mı? G.Saray'da duble yaparken, getirdiği Stumpf ve Falco için ilk söylenenleri hatırlıyoruz. Şimdi de yine çok ünlü olmayan futbolcularla özellikle savunmasını güçlendirmeyi hesaplıyor.

Beşiktaş için anahtar şu: Transfer sezonu bittiğinde Kalli Beşiktaş'ta kalırsa, o takımdan kork. Kalli'nin çok parlak bir kariyeri var. Bunu tehlikeye atmaz. Kalırsa, takımına güveniyor demektir. Kalli, mümkün olduğunca kusursuz oynayan bir savunma istiyor. Bak G.Saray'a... Fatih, takımın en iyisiyken bir hata yapıyor; 1-0 kaybediyorsun. 1-0 öndeyken, Bülent gibi en deneyimli oyuncun 2 hata yapıyor; 2-1 yeniliyorsun. Kalli, basit oynayan bir defans istiyor. "Büyük oyuncuyum" diye geçinip topu oyuna iyi sokayım derken kaptırarak gol yediren adama tahammülü yok. Bir de iyi kaleci alıp, "Nasılsa bir gol atıp işi götürürüm" diye düşünüyor. Kalli, kazanmak için 3-4 değil, 1-2 gol atacak ekonomik takımlar kuruyor. Bunu kurarsa, kurduğuna inanırsa kalır.

* Trabzonspor'dan ne olur?
Hiçbir şey olmaz. Yılmaz-Özyazıcı nostalji yapmaya kalkıyor. Bu gidişle Intertoto'nun bile altına düşebilirler. Bir de, işler kötüye gittikçe, takımı iyice benzeten bir seyirci var Trabzon'da... Bu yıl Trabzon'da oynayacak çocuklar için üzülüyorum.

Potada perde arkası karışık
Gelelim Basketbol Milli Takımı'na... İlginç gelişmeler var. Önemli eksiklerle Avrupa Şampiyonası'na gitmek zorunda kaldık. Ne diyorsunuz?

Bazı söylentiler beni dehşete düşürdü. Orhun ve Harun'un sakat olmadıklarını, kulüplerinde idmanlara çıktıklarını duydum. Erman Kunter ile anlaşamadıkları için kadrodan aflarını istemişler. Mirsad da Kunter ile anlaşamamış, affını istemiş. Kunter'in açıklaması komik: "Mirsad'ın maç eksiği var". Federasyon Başkanı Turgay Demirel müdahale edince girmiş Mirsad kadroya... Şimdi, Mirsad için Efes'in içinden aldığım bilgiler hiç iyi değil. "Bakmayın, Mirsad'ın Avrupa maçları sonrası elinde Türk bayrağıyla koşmasına... Türkler'i hiç sevmez. Takımda da seveni yok. Mecburen oynatıyoruz. Çok da şımarıktır" deniyor. Başkan'ın talimatıyla takıma girince şımarıklığı ne boyuta çıkar, düşünemiyorum. Basketbolda, perde arkasında çok önemli şeyler olduğu meydanda. Demirel, Orhun-Harun'u niye araştırmıyor acaba?

Spor Yazarları sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır