kapat

22.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
micro
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
İstanbul hiç bitmez
Çetin Altan ile Ara Güler 30 yıl önce İstanbul'da bir keşif gezisine çıktılar; şehri layığıyla anlattılar. Bu fotoğraf ve yazılara yakışan ilk albüm yayımlandı

Nilay ÖRNEK

İstanbul kadar keşfedildikçe berbat, İstanbul kadar keşfedildikçe güzel şehir kolay bulunmaz dünyada..." Çetin Altan, Yapı Kredi Yayınları (YKY) arasında çıkan 'Al İşte İstanbul' adlı kitabında böyle yazıyor. Kitap, bundan tam 30 yıl önce yapılmış bir keşif gezisinin notlarından oluşuyor. Zamanın TİP milletvekili ve gazetecisi Çetin Altan ile fotomuhabiri Ara Güler, "İstanbul üzerinde yoğunlaşacak bilinçli bir gazeteciliğin, birçok yarar sağlayacağı, içinden çıkılamaz sanılan dertlerin kaynaklarını ve düzeltme sistematiğini göstereceği" inancıyla İstanbul'u keşfe koyuluyorlar.

Kıyı bucak gezilerek yapılacak yolculuğun ilk durağı Edirnekapı. İkili, Bizans'ın köhne surlarından başlayarak, İstanbul manzaralarını, tezatlarını, keşmekeşini sergiliyor... Bizans surlarının etrafını taramaya devam eden ikili Eyüp'e dalıyor. İmamlarla, satıcılarla konuşuyor, Kur'an kurslarına giriyor, camileri geziyor, sokak satıcılarına, berbat atölyelerde çalışan gariban emekçilere özel ilgi gösteriyorlar.

Halkın içinde
Yavaş yavaş, daha müreffeh semtlere kayıyor rotaları. 13 yaşındaki bir çocuğun gitar çaldığı bir Rum tavernasından gözlemler aktarıyor, Yüksekkaldırım'daki genelevleri gezerken içleri buruluyor. Eski Galata Köprüsü'nün etrafındaki kayıkçı kahvelerinde mola veriyorlar.

Haliç'in haline şiirlerle yanıyorlar. Tophane Parkı, yıkıntılar arasındaki esrar tekkeleri, Ihlamur, şimdi yüksek apartmanların dikili olduğu Mecidiyeköy dutlukları, Yıldız yokuşu, Gültepe gecekonduları ilgi alanlarına giren diğer bölgeler. Ortaköy, Rumeli Hisarı, İstinye'de biraz ferahlıyor; Kanlıca'da yoğurt yiyor, Salacak'da gezilerini sonluyorlar...

Bu 'keşif gezisi' 1969'un mayıs-haziran aylarında Akşam gazetisinde yayımlanıyor. Ancak, Çetin Altan'ın deyişiyle, "Akşam'ın üçüncü hamur kâğıttan sayfalarında, Ara'nın çekmiş olduğu canım fotoğraflar, tavanı akmış oda badanasına dönüyor." Sonradan kitap haline getiriliyor bu dizi. Birkaç kez de basılıyor. Ne var ki, hiçbir baskı Ara Güler'in fotoğraflarıyla bütünleşemediğinden, kitabın görsel boyutu eksik hep kalıyor.

Yapı Kredi Yayınları'nın yayımladığı "Al İşte İstanbul" işte bu eksiği tamamlıyor. Ara Güler'in fotoğraflarıyla Çetin Altan'ın yazıları nefis bir baskıda, 'albüm' tanımını hakeden bir kitapta biraraya geliyorlar. Kadını, erkeği, çocuğu; fakiri, zengini, huylusu, huysuzu, genci, yaşlısı, hilekarı, safıyla İstanbul insanı ve surları, kahveleri, ahşap evli dar sokakları, Kur'an kursları, camileri, sidik ve köfte kokuları, çöpleri, iskele, taverna ve genelevleri ile kanlı canlı, yaşayan İstanbul yansıyor sayfalardan...

Kitabın sonunda Orhan Veli'nin, "İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı" şiirini hatırlatıyor Altan ve "Bu şiirin gerçekten zevkine varmak ve İstanbul'u gözleri kapalıyken de dinleyebilmek isteyenler, daha önce İstanbul'u gözlerini açarak hem de iyice açarak görmek ve anlamak zorunda olduklarını unutmamalıdırlar" diye getiriyor sözlerinin devamını...

İstanbul'u gözlerini iyice açarak görmek ve anlamak isteyenler, işe otuz yıl öncesinden, bu kitaptan başlayabilirler...

Tophane Parkı'nda uyuyanlar
TOPHANE Parkı'ndan geçerek iç mahallelere doğru yürüdük. Parkın bir köşesinde yerlere, kıyıdaki bankın üstüne serilmiş, komaya girmişçesine ölü gibi uyuyan insanlar... Yorulmuşlar da mı uyuyorlar, yoksa esrarın etkisi mi, pek çözemedik...

Çocuklar oynuyor ortalıkta... Şerbet, fıstık, simit satıcıları dolaşıyor. Ve kadınlı erkekli Türkiye'nin dört bucağından gelmiş işçiler, kafalarında bin bir düşünce Almanya'ya gitme sınırlarını bekliyorlar.

Parkın arka tarafındaki sokakta yan yana birçok kahve. Kahvelerin yanında hazır elbise satıcıları... Dükkânın önüne asılmış lacivert elbiseler askıların üstünde dalgalanıyor. Bu lacivert elbise Almanya'ya gitme kıyafeti. Onun da karşısında bir dönerci...

Tophane'nin arka mahalleleri, şuradan buradan betonlaşmaya dönüşen ahşap yığıntıları; Osmanlı havası hemen hiçbir şey kaybetmemiş buralarda. Bir evin penceresinden gergef dokuyan bir kadın başı görünüyor. Yeşil takkeli, beyaz sakallı bir ihtiyar yavaş yavaş yürüyor.


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır