kapat

03.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
micro
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
RAUF TAMER(rtamer@sabah.com.tr )


Küçük saptamalar...

Apo, tarihleri de karıştırıyor.

Ateşkes döneminde, Özal, Başbakan değil, Cumhurbaşkanıydı... Yâni 89 değil, yıl 93'dü. (Mart)

Nitekim Özal, ne demiş Talabani'ye:

- 10 yıldır ilk def'a rahat uyku uyuyacağım.

10 yılsa, işte hesap ortada...

1983-93.

Belki bir ayrıntı ama, arşivlerde niye yanlış kalsın?

*

Mehmet Ağar'ın oğlunun düğünü için de saçmaladı.

Hani şu, Demirel'in düğüne gidip gitmeme meselesi.

Apo'yla ne ilgisi var?

PKK'yla ne ilgisi var?

Bu cinayet davasıyla ne ilgisi var?

Koskoca Cumhurbaşkanı eşkiya'dan mı icazet alacak?

Hiç.

Ne dediği belli değil... Saçma sapan lâflar.

*

Verdiği diğer isimler de işte bu ölçüde değerlendirilmeli...

Hele Mesut Yılmaz meselesi.

Yahu, Mesut Bey'in öyle bir şey yaptığına zaten kim ihtimal verebilir ki senden referans isteniyor?

Sen kimsin Yılmaz'ı aklamak kim?

Sus bâri .

Bir Başbakana sicil vermek sana kaldıysa, zaten ört ki ölem.

*

Beni en etkileyen de şehit babası bir Kürt vatandaşın, mahkemede Kürtçe konuşarak Apo'ya hitap etmesi.

Niye cevap veremiyor.

Evet-hayır bile diyemiyor. Çünkü Kürtçe bilmiyor... Ben bile o'ndan çok kelime biliyorum.

........

En güldüğüm de, mahkemeden önce kardeşi uyarmış bunu:

- Cesur ol demiş.

Korkak olduğunu bilmese cesur ol der mi?

*

Gazeteleri nasıl gördüyse görmüş... -Ben süt dökmüş kedi değilim diyor, şehit annelerinden özür dilediysem içimden geldiği için diledim.

Vay vay vay.

Sanki yanlışlıkla 2 bardak 1 sürahi kırmış da özür diliyor.

Haydi sana biraz avans verelim. Meselâ diyelim ki, oradaki şehit anneleri, senin çarpıştığın askerlerin anneleri...

Peki ya çarpışmadıkların?

Yâni öldürülen öğretmenler, kaymakamlar, mühendisler, savcılar, işçiler, köylüler, kadınlar, çocuklar bebeler...

Bunlara ne diyeceksin?

Anladım. Yine özür diliyeceksin.

Bırak şu özürü.

Ağzına yakışmıyor.

*

Mahkeme'nin sür'atine hayranım. Oradaki hakimler, işin siyasi platforma kaydırılmasına izin vermeden, yani, hiç tuzağa düşmeden, sadece cinayet davası'na bakıyor. Cinayet ve ihanet.

DGM'lerin yeni yapısını beklemek için ağır davranabilirlerdi.

Hayır.

DGM'lerin mevcut yapısıyla davaya hız vermeleri, ödünsüz ve onurlu bir yaklaşımdır.

Aynı hassasiyeti siyasetçiler de gösterebilseydi, kanun çoktan değişirdi. Ama dava başladıktan sonra kanun teklifini imzaya açmak, hem inandırıcı olmadı, hem de yakışık almadı. Şahsen benim gücüme gidiyor.

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır