kapat

03.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
micro
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CENGİZ ÇANDAR(ccandar@sabah.com.tr )


İmralı'nın ötesi...

İmralı'daki mahkeme, bir başka deyimle, Yassıada'yı hatırlatır biçimde "duruşmalar maratonu" kalıbında yürüyen Abdullah Öcalan'ın yargılanması, Türkiye'nin geleceğine şu anda görülebilen ve sezilebilenden daha önemli bir damga vuracağa benziyor.

Siyasi bir davayla karşı karşıyayız. Türkiye, Apo'yu 125. maddeden boşuna yargılamıyor. Yanlış bir tercih yapmış değil. Apo "adi suçlu" kapsamında yargılanamazdı. İnandırıcı olmazdı. Uluslararası alanda ilgi uyandıracağı kaçınılmaz bir davada, Türkiye'de uluslararası alana oynuyor.

Kaldı ki, Apo, "adi suçlu" olarak yargılansaydı bile, mahkemeyi bir "siyasi savunma sahnesi" haline kolaylıkla dönüştürebilecek ve Avrupa'nın Türkiye üzerinde bu yöndeki itirazlarını harekete geçirebilecekti.

Türkiye, şimdi, bir "siyasi suçlu"yu yargılıyor ve o "siyasi suçlu", siyaseten suç işlediğini kabul ederek bir şekilde "şefaat" diliyor ve Türk devletiyle "siyasi işbirliği" yapmak istediğine ilişkin mesajlar veriyor.

Böylelikle, bir yandan Avrupalıların ellerine alabileceği silahlar düşüyor; diğer yandan "Kürt isyanı"nın yanlışlığı ve haksızlığı liderinin ağzından tüm dünyaya ilân edilmiş oluyor.

Bu sayede, mahkeme, Türkiye'nin "siyasi meşruiyet" amacına hizmet ediyor. Üstelik, Öcalan, her ağzını açtığında bir Avrupa ülkesi daha teşhir edilmiş oluyor ve kendi yandaşları hayal kırıklığına yöneltilerek saflarında ruh” çöküntü kaçınılmaz hale getirilmiş oluyor.

Ve, Öcalan'ın itirafları bu minvalde gittiği ölçüde, 125. maddeye dayanılarak isnad edilen bu suçlamalar haklılık zemini üzerine oturuyor.

Buraya kadar hiçbir yanlış yok.

Dahası, Abdullah Öcalan'ın muhtemelen böyle bir performans sergileyeceği bilinerek veya sezilerek olsa gerek; hükümet protokolüne "Herhangi bir ülke ve uluslararası kuruluşlarla ilişkilerimizde gözetilecek olan kural ülkemizdeki bölücü teröre destek olunmamasıdır" hükmü yerleştirilmiştir.

Apo'nun ifadelerinden sonra, hükümet, başta Yunanistan bir dizi Avrupa ülkesine ve bu arada AB ile Avrupa Konseyi'ne karşı "moral üstünlük" sağlamayı tasarlıyor. Avrupa'nın Türkiye'de "demokrasi ve insan hakları ihlalleri"ne ilişkin tepkilerinin geçerliliği tartışılır hale gelecektir. Türkiye, bunlara karşı şimdiden barikat kuruyor...

Abdullah Öcalan, uzun yıllar, başta Suriye, çeşitli ülkelerin bölgesel politikalarında, belki kimi zaman, iradesi dışında bir "piyon" olarak kullanıldı. Bu kez, yapısına ve geleneğine uygun biçimde "ittifak değiştirme" çabasında. Türk devleti ile işbirliği yolları arıyor.

Asıl niyetinin, Türkiye'nin siyasi sisteminde bir "oyuncu" haline gelebilmek olduğunu daha önce gözlemiştik. Bu amacına ulaşabileceği imkânsız gibi. Ama, Suriye'deyken güttüğü bu niyeti, bu kez İmralı'dan güttüğünü görüyoruz...

Türkiye ve geleceği açısından gözden kaçırılmaması gereken yeni olgu tam bu noktadan itibaren başlıyor. Apo'lu PKK, 70'li yılların Türk solunun ve uluslararası ortamın birçok özelliğini edinerek varolmuştu. Soğuk Savaş'ın sona erdiği 90'lı yıllara bir türlü adapte olamadı. Ambleminden sarı zemin üzerindeki kızıl yıldızı bile çıkaramadı. PKK'yı Türkiye kadar, yeni uluslararası sistem de dışladı. Yakalanmasının sırrını dahi burada görmek gerekir.

Öcalan'ın Türkiye ile işbirliği arzusu da, alacağı muhtemel ceza da, aynı noktada buluşuyor. Kendisinin ve onun temsil ettiği yapıda, Stalinist karakteristikleri belirgin bir Kürt hareketinin tasfiyesi...

Türkiye, bu mahkemedeki yargılama tarzı ile zaten "siyasallaştırdığı" (ve zaten siyasal karakterde olan) soruna, İmralı boyutlarının dışına çıkıp siyasal bir yaklaşımla çözüm üretemediği takdirde, uluslararası sistemin Apo ve PKK'sı gibi dışlamayacağı yeni bir oluşum yakın gelecekte Apo kamburundan da sıyrılmış biçimde filiz verebilir.

Avrupa ile aradaki mesafeyi bu mahkemeden de yararlanarak daha da açmayı tasarlayan Türkiye'nin gerek dış ve gerekse iç ilişkileri daha da sıkıntılı bir hal alabilir.

İşin, şimdi farkedilemeyen, asıl bu yanı önemli...

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır