kapat

03.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
micro
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Denizli fazla umutlu değil gibi..

Mustafa Denizli'yi ilk kez bu kadar az umutlu gördüm.. Umutsuz dememek için kullanıyorum bu ifadeyi..

Ligin heyecanın erken sona ermesi, futbolcuların, hem de milli futbolcuların kendilerini hemen denize, havuza atmaya başladıklarını gösteren resimler, TV programları çok düşündürüyor onu.. Ve de gece klüplerinde sabahlamaya başlayanlar..

Bir de transfer görüşmelerinin stresini ekleyin.. Futbolcu milli maçın değil, trilyonların hesabını yapıyor.

Bunlar Denizli Koleji'nin en önemli adamları üstelik..

Oysa Finlandiya yepyeni bir sezona henüz girmiş, taze güçlerle sahaya çıkacak..

Adamlar bizi, bizim sahamızda, kendi mevsim sonlarında yenmişken bir de üstelik..

Ve Denizli biliyor ki, bu maçta puan kaybetmek, herşeyin sonu olur..

Takımı erken götürmesinin sebebi bu..

Adeta kaçırma.. Bir haftada ne kadar toparlayabilirse o..

Bence bir yanlış yaptı Denizli..

Türkiye'de hava bu iken, takıma, yeni, hırslı, şan ve şöhret peşinde olan birkaç futbolcu alabilirdi. Geçmişte böyle kozları çok oynadı ve hep kazandı.

Bu defa baktım, tam teslimiyetçi bir Denizli..

Bir risk, bir kumar, bir cesaret göstergesi yok seçtiği adamlar arasında..

Oysa iki hafta üstüste, öce Galatasaray, sonra Trabzon savunması ile kedi fare oynar gibi oynayan, hem müthiş bir top cambazı, hem de harika bir gol adamı olarak ortaya çıkan Fazlı, bu kadroda rahatça olabilirdi mesela..

Bu benim gördüğüm.. Denizli ve ekibi daha neler görebilir, bulabilirdi?..

Denizli'nin takımının Finlandiya önünde şansı, tarihte ilk kez yüzde 51 değil gibi geliyor bana..

2 bin yılına doğru basketbolumuz..
Basketbol sezonu sona erdi. Ünal Özüak bu ülkede uzmanlığına inandığım ender kişilerden..

Oturduk.. 2000'li sezona doğru, 1999'lu sezonun sohbetini yaptık, uzun uzun.

Sonra konuştuklarımızın özetini size aktarmayı düşündüm. Ortaya bir yazı dizisi çıktı. Birkaç hafta, basketbol konuşacağız.

* * *

Almak isteyene pek çok dersler içeren bir basketbol sezonunu daha geride bıraktık. Yılların beklentisine cevaben Tofaş, görkemli patlamasını, üç kupa ile taçlandırdı. Menecer gibi menecer Efe Aydan, sessiz ve derinden, programlı çalışmasının, amaca uygun oyuncu seçiminin semeresini, tüm kupaları ve basketbolun bayrağını, İstanbul'dan kopararak, onca yıldır basketbole büyük yatırımına rağmen, şampiyonluk yaşayamayan Bursa'ya taşıdı.

Öyle ya, gayret, yatırım aynı. Değişik olan, farkı oluşturan "Efe dokunuşu". Tüm olumsuzluklara rağmen, "Herdem mağlup" Tofaş görüntüsünü değiştirmeyi başardılar.

Ancak, Saporta kupasında yaşadıklarını tekrar yaşamamak, Avrupalı olabilmek için, Tofaş'ın daha yapması gerekenler var. Şemsettin Baş'ın Türkiye'nin gerçeği olduğunu, Rassad'ı pivota, karşısına da Rivers'ı koymakla ancak Efes'in mağlup edilebileceği gerçeğini gözardı etmemek gerekir. Repesa aynen Löw gibi staj sezonunu, başta oyuncu değiştirme gibi hataları ile seyredene saç baş yoldurarak tamamladı. Mutlu son, çıplak gerçekleri örtmesin ki, Türk basketbolunun, önümüzdeki yıl, sancak gemisi olacak olan Tofaş, dişimizi kırarak, en azından, final-four heyecanı yaşatabilsin basketbol severlere.

El hak, Tofaş'ın bu yılki başarısında diğer finalistlerin katkıları da yadsınamaz. Genelde yanlış oyuncu seçiminden tutun da, eldeki kadroya en yanlış basketbolu oynatmaya kadar uzanan zincirleme hatalar ile kupaları adeta "Biz istemiyoruz ne olur al" yaptılar.

Başarısızlığın özünde, takım yönetimi "coaching" yetersizliği yatıyor. Başa oynayan takımların yönetimlerinin tamamı sınıfta kaldılar bu yıl. Basketbol "kolay gibi zor" oyundur. Zor kısmını, devamlı kendini geliştirerek ve çalışarak antrönörün yüklenmesi gerekir. Örneğin İbrahim'in oyun içersinde maksimum boş ve rahat şut bulabilmesinin ardında Halil Üner'in zihinsel mesai ve becerisi yatar ya da yatmalıdır. Ama ligde tüm görüntü "saldım çayıra mevlam kayıra" idi. Harun ve İbrahim gibi oyunculardan minimum yararlanabilmek her babayiğitin harcı değil. Kenar yönetimler eylemlerini değil, söylemlerini geliştirmeyi tercih etmişler son yıllarda, anlaşılan. Ligdeki tek ama kariyersiz yabancı koç Repesa'nın takımını, ikinci sezonunda şampiyon yapması, birilerini farklı düşüncelere yöneltebilir.. Aman dikkat.. Popüler menecerler sistemlerini oturttular, koçlar kendilerine mukayet olsunlar...

Haftaya: Efes

Vedat ve Galatasaray!..
Fatih Terim, Vedat'a verilen altı ay cezanın haksız olduğunu ifade edebiliyor.

Askeriye Vedat'ı Bilecik'e sürmüş.. Galatasaray yönetimi geri getirmek için çırpınıyor.

Ve Galatasaray Divan Kurulu, perşembeleri toplanıp, çay içiyor, bisküvi yiyor..

Galatasaray imajı nereye gidiyor, merak eden yok..

Doğan Koloğlu, Turgay Şeren, Coşkun Özarı gibi, mektepten yetişme Galatasaraylılar da seyrediyorlar durumu üstelik, ben kükremelerini beklerken..

Demek ki, bozguncu benim..

Vedat'tan özür dilerim..

* * *

Vedat İngiltere'de yapılan Avrupa Şampiyonası'nda yabancı basının Türk Milli Takımı'ndan seçtiği tek futbolcuydu.

O zaman Karabük'te idi.

İstanbul'a geldi. Parayı, şöhreti hazmedemedi. Parasını yemek için peşine düşen kaşarlanmışların tuzağına balıklama düştü.

Bu düşüşte bazı takım arkadaşları da ona yardımcı olurken, hiç kimse elinden tutmadı.

Türkiye'nin en yetenekli savunma adamı önce milli takımdan, sonra Galatasaray'dan düştü..

Ankaragücü maçında Vedat dibe vurdu.

Bazan dibe vuruşlar yeniden zıplamak için şarttır..

Vedat için durumun böyle olmasını diliyorum, çünkü zor bulunan yeteneklerini biliyorum.

Şimdi altı ay futbol sahalarından, askerliği sonuna kadar da İstanbul'dan uzak kalacak.

Bu süre içinde düşünme şansı var. Aklı başına gelebilir. Ta Prag'taki o acı maçtan beri kaybettiği açıkça görülen sorumluluk duygusunu yeniden kazanabilir.

"Ne yaptım ben?" sorusunu kendi kendisine sorar ve oto eleştirisini yapar..

Cezasını çeken, hatalarını kabullenen ve tüm Galatasaray camiasından özür dileyen Vedat'a o zaman bir şans daha verilebilir.

O zaman..

Şimdi değil..

Ve o zaman Vedat da kazanır, Galatasaray da, milli takım da..

Terim, Prag maçından sonra gerekeni yapsaydı, bugünlere gelmezdik.

Bu hata tekrarlanmamalıdır.

TRT'den özür!..
TRT Genel Müdür Yardımcısı Bülent Varol aradı..

"Yerden göğe haklısın.. TRT'ye yakışmayan bir yanlış yapıldı ama yapanlardan hesap soruldu, cezaları verildi, gönlünü ferah tut, bir daha böyle birşey olmayacak" dedi..

TRT, Antalya'dan Dünya Kupası değerinde bir Uluslararası Okçuluk yarışmalarını naklediyordu.

Türkiye, İsveç'le final oynuyordu ve bizim dünya çapındaki kızların şampiyon olmasına birkaç dakika kalmıştı ki, TRT yayını cart diye kesti. At yarışlarına bağlandı ve bir daha okçuluğa dönmedi.

Spor kumara tercih edilmiş, ekran başındaki seyirci eşek yerine konmuştu.

"Olimpiyat yapacağım" diye kıyamet koparan ülkenin televizyonu, olimpik sporlara işte böyle bakıyordu.

İşin iç yüzü şuymuş meğer..

Jokey klüp at yarışlarını yayınlasın diye TRT'ye para veriyormuş. Yarış saati gelince, nöbetçi görevli heyecanlanmış. "Okçuluk Federasyonu bu yayın için bize para vermiyor. Oysa Jokey klüp veriyor" diye düşünmüş.. Başına iş gelir korkusu ile, panik içinde paralı yayına geçmiş.

Aslında bir ayıp daha vardı.

Dünya Spor Yazarları Derneği Başkanı Togay Bayatlı, o gün oradaydı ve TRT sunucuları, "Yayın sonuna kadar birlikteyiz" diye anons ederek onu da yanlarına davet etmişlerdi.

Yayın Togay'ın suratına kapatıldı. Dünya Spor Yazarları Derneği Başkanı'na da saygısızlık yapıldı.

Togay'ın da bunun hesabını soracağını beklerdim. Sevgili dostum, her zamanki gibi bana saldırmayı tercih etti. Bedeli 27 milyon dolar olan bir yazıyla..

Olsun ne yapalım.. Biz başkanımıza yapılan saygısızlığı ona rağmen savunmaya devam ederiz.

* * *

Okçuluk Federasyonu Başkanı Dr. Uğur Erdener'den de bir faks aldım..

"Yüzlerce, binlerce kez teşekkür" diyerek..

Antalya turizmi kan ağlarken, Amerika, Meksika, Filipinler ve Avustralya'ya uzanan bir yelpaze içinde tam 40 ülkenin sporcuları, spor adamları ve gazetecilerini Antalya'ya getirmeyi başararak, spor kadar turizm alanında da müthiş bir eylem gerçekleştiren federasyonun başkanı bu..

Uğur'un son satırlarını okurken gözlerim dolu dolu oldu:

"Bu kızlar, bu altın kızlar, Sydney 2000'de sizin önünüzde Olimpiyat Madalyası'nı alacaklar ve o madalyaları getirip senin boynuna takacaklar, söz sana Hıncal Abi!.."

İnanıyorum Uğur, inanıyorum..

Böyle bir sporun ve bu sporda Türk kızlarının dünyadaki yerinden habersiz medyamıza rağmen başaracaklar..

Bugün at yarışlarına methiye düzenlerin o gün yazacaklarını da çok merak ediyorum!..

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır