Terörist Abdullah Öcalan'ın yakalanmasından sonra dikkatimi çeken iki nokta var. Birincisi "Asalım" çağrıları. İkincisi ise "Asılır mı?" sorusu.
"Asalım" dileği, 14 yıldır kan ve gözyaşı seline kapılan toplumun ortak tepkisi. Ancak burada dikkat etmemiz gereken husus hukuk kurallarına uyulmasıdır. Elbette terörist Öcalan'ın işlediği suçların karşılığı ceza yasamızda ölümdür. Bunu herkes biliyor, ama bitmemiş bir mahkemeden önce yetkili yetkisiz herkesin "Asmaktan" söz etmesi, en azından görünüm açısından sakıncalı.
"Asılır mı?" sorusu ise çok duyduğum bir başka sakıncalı soru. Hemen herkes teröristin asılmasından yana olmakla birlikte, terör öylesine bezdirmiş ki insanları "Apo asılırsa daha kötü olur mu?" sorusu zihinleri kemiriyor ister istemez.
Karşılaştığımda bunu bana da soranlara "Hiç endişeniz olmasın, Apo'nun asılması halinde hiçbir şey olmaz. Ne tabansız teröristler ortalığı birbirine katacak gücü bulurlar kendilerinde, ne de Batı ülkelerinin baskısı altında kalırız" cevabını veriyorum.
Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddelerine bakınca terörist Abdullah Öcalan'ın, ne kadar itirafta bulunursa bulunsun, ne kadar iyi hali görülürse görülsün ölüm cezasından kurtulması pek mümkün görünmüyor.
Ama ölüm cezasının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından da onaylanması gerekiyor. Bugünkü koşullarda terörist Öcalan'ın idam kararına "karşı çıkmaya" kimsenin cesaret edemeyeceğini söylemek falcılık olmaz.
Ancak, teröristin cezasının "ömür boyu hapse çevrilmesinin" Türkiye Cumhuriyeti'nin yararına olacağı görülürse, ki bu belki sorunun kökten çözümü için gündeme gelebilir, bunu Türk halkına hangi babayiğit anlatacak?
Necati Doğru dünkü köşesinde bunu "askerin" yapabileceğini söylüyor. Katılıyorum ve bir ekleme yapmak istiyorum. Meclis'teki siyasi partiler içinde sadece ve sadece MHP "Apo'nun bir hücrede ömrünün sonuna kadar cezalandırmasının" Türkiye'nin çıkarı için daha doğru olabileceğini söyleyebilir. Çünkü halk yalnızca MHP'nin bu konudaki sözüne güvenerek ikna olabilir.
Pazartesi sabahı atv'de Kamu-Sen'in duruşma günü saat 04.00'te Mudanya'da yaptığı gösteriyi eleştirmiştim.
Kamu-Sen yönetimi bu eleştiriye çok içerlemiş ve uzunca bir açıklama göndermiş. Açıklamada Kamu-Sen Başkanı Resul Akay'ın Apo davasında "müdahil" olduğu belirtilerek gösterinin bir "sivil toplum kuruluşu hareketi" olduğu savunulmuş.
Buna sözüm yok, elbette her kitle kurumu tepkisini gösterecektir. Ancak duruşma sabahı "müdahil" sendika başkanını "500 araçlık konvoyla" ilçeye taşımak şovdan öte bir davranış değildir. Üstelik bütün dünyanın gözünü "Acaba adil bir mahkeme olacak mı, baskı yapılacak mı?" diye üzerimize diktiği bir günde böyle şovların yapılmaması gerektiğine inanıyorum.
14 yıllık kanlı teröre karşı hepimizin içinde aynı öfke ve nefret var. Ama şunu da unutmamak gerek; "Teröriste en çok tepki gösteren, en vatanseverdir" anlamı taşımaz. Tepkimiz ortak tavrımızdır ve bunu vakur biçimde sergilemek durumundayız.