kapat

03.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
micro
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )


Hukuk bilinci nedir, ne değildir...

Hukuk bilinci, "hukuk bilimi ve hukuk bilgisi" diye kendine özgü ayrı bir bilim ve bilgi alanının bulunduğunu, beyinsel olarak farkına varmadan benimsemekle başlar...

Ve yine farkına varmadan, "sübjektivite" ile "objektivite" arasındaki görünmez bir hukuk terazisinin bulunduğunu içine sindirir.

Şimdi bir örnek verelim.

Diyelim ki, İstiklal Marşı çalınırken ayağa kalkmamış bir kişi var.

O kişiyi bir anda suçlamak duygusal, yani "sübjektiv" bir tepkidir. Uzun yıllardan beri süren, İstiklal Marşı çalınmaya başlar başlamaz, hemen ayağa kalkma koşullanmasının bir sonucudur.

Hukuk bilinci ise bu "sübjektivite"ye hemen teslim olmaz. En azından "objektivite"yi de merak eder..

Örneğin nasıl merak eder?
İstiklal Marşı'na ayağa kalkmamanın suç sayıldığını saptamış bir yasa maddesinin bulunup bulunmadığını merak eder.

Düşünün ki, bizim Osman Bey, Kayı Aşiretinin başına "Bey" olarak henüz geçmeden tam 85 yıl önce; İngiltere Kralı Yurtsuz Jean'la, İngiltere'deki Baronlar arasında bir "Büyük Özgürlük Şartı" imzalanmıştı.

O Şart'a, kamu hukukunun evrensel bir ilkesi oturtulmuştu:

"Maddesiz suç olmaz."

Hukuk bilinci için, o maddenin hangi madde olduğunu bilmek gibi bir "hukuk bilgisi"ne gerek yoktur. Maddesiz bir suçlama yapılamayacağını özümsemiş olmak yeterlidir.

* * *

Maddesiz suçlama yapılamayacağını özümsemek "hukuk bilinci"ne girer.

Ama bu yetmez.

Savunma alınmadan karara varılamayacağı ilkesi de, farkına varmadan özümsenmiş bir "hukuk bilinci" mayası içindedir.

Örneğin, İstiklal Marşı çalınırken ayağa kalkmamış kişi, kendisini savunurken:

"Ben kötürümüm o yüzden ayağa kalkamadım" derse...

* * *

Ne yazık ki, "hukuk bilinci" gerek bizim yöneticiler kadromuzda, gerek yönetilenler kitlemizde yeterince kristalize olmamıştır.

Bunun nedenleri, büyük ölçüde, uzun yüzyıllar sürmüş bir Şark mutlakiyetindeki, "kulluk" koşullanmalarına dayanır biraz da..

Ve bu koşullanmaları yönetim kadroları, kendi siyasal çıkarları için her zaman enine boyuna istismar etmişlerdir.

* * *

"Hukuk bilinci"yle ilgili bir soru daha:

- Elde hiç bir kanıt ve hatta karine bile olmadan ve savunma dahi alınmadan salt varsayım üstüne bir kişi cezalandırılabilir mi?

Hukuk bilimi ve hukuk bilgisiyle donanmamış dahi olsa, "hukuk bilinci"ne sahip bir insan, hemen:

- Hayır, der.

1606 yılında I. Ahmet döneminde Vezir-i Azam Derviş Paşa, bir varsayım üstüne idam edilmişti.

O varsayım neydi biliyor musunuz?

Derviş Paşa, oturduğu Demirkapı'dan, Topkapı'ya doğru Padişahı devirmek için bir tünel kazıyordu. Bir gece adamlarıyla yeraltı tünelinden geçerek sarayı basacak ve Padişahı devirecekti.

Kendisi de eski bir cellat olan Derviş Paşa, böyle bir varsayım üstüne teslim edilmiştir cellata...

* * *

Bizde de hukuk bilinci daha yaygın bir biçimde gelişir mi, gelişmez mi; örneğin "suçlu vatandaş" kavramıyla, "düşman" kavramı arasındaki hukuksal farklar berraklaşır mı, berraklaşmaz mı?

Onu artık ben bilemiyorum. 21. Yüzyıllılar daha ilerde değerlendirecekler bunu..

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır