Örneğin; Bir milletvekili yasalara, kurallara karşı gelerek Meclis'e türbanla giriyor. Bunun "masum bir kişisel tercih olduğunu" ileri sürenlerin tezi Malatya'da, İran'da, Amerika'da yapılan terör örgütü destekli köktendinci gösterilerle, kendisinin şahsen köktendincilerin yaptığı toplantılara konuşmuş olması, aday olduktan sonra Amerikan vatandaşlığını kabul etmesiyle kendiliğinden çürüyor,
Ama bazı yazarlar ve entellektüeller "Çeşitlilikten, çok seslilikten, değişime ayak uyduramayan yönetimden, otoriter, totaliter rejimlere benzemekten, demokrasiden" söz etmeye devam ediyorlar.
"Yasalar, yasaklar" diyorsunuz. Yasaklayıcı kuralları ancak otoriter zihniyetler, otoriter rejimler koyar" diyorlar.
"Bir parlamenter bir başka ülkenin vatandaşı olamaz" diyorsunuz. Onun da cevabı hazır. En bilgiç tavırlarıyla atılıyorlar; "Çifte vatandaşlık da sorun mu? Artık vatandaşlık kavramı ortadan kalkıyor. 21. yüzyılda dünya vatandaşlığı söz konusu."
Benim asıl merak ettiğim, bazıları- üstelik-siyaset bilimci olan bu aydınların kendi sözlerine kendilerinin inanıp inanmadıkları..
Bir yandan globalleşmeden, çağdaş uygarlıkları yakalamaktan söz eder, öte yandan Türkiye'yi geri götürmek, İran'a benzer bir rejimi kendi ülkelerine enjekte etmek isteyenlere yardımcı olurken doğruyu yaptıklarına gerçekten inanıyorlar mı?
Hangi çağdaş demokratik ülke rejimi yıkmak için demokrasinin kurallarını istismar etmek isteyenlere göz yumar?
Hangi medeni ülke düzenini korumak için koyduğu yasaların ve yasakların çiğnenmesine göz yumar?
Alalım en çağdaş olanlarını ; Amerika ve İngiltere'yi.. Bu aydınlarımız bu ülkelere gidip tek bir yasaya veya yasağa uymasınlar bakalım ne oluyor?
Ne olacağını gayet iyi biliyorlar. Bugün Amerika ve İngiltere'de, kötü etki yapacağına inanılan filmler yasaklanıyor.
Kapalı yerlerde sigara içmek yasaklanıyor.
Gençlerin içki içmesi yasaklanıyor.
Başkanlarının bile tek bir yalanı anlaşıldığında dünyanın gözü önünde sorgulanıyor.
Kim gık çıkarıyor?
Kimse bunları yaptığı için Amerikan yönetimini otoriter olmakla suçluyor mu.
Amerika bunu Türk gruplarına iç hat seferlerinde bile uyguluyor. Bir başka ülke "kendi vadandaşımın sağlığı" için diyerek insanları uçakta spreyliyor. Siz istediğiniz kadar bir insan olarak kendinizi aşağılanmış hissedin. Onun için önemli olan kendi vatandaşı.
Buna karşılık biz ne yapıyoruz?
Türk profesörlere yabancı uyruklu olanların üçte biri kadar maaş veriyoruz. Vatandaşlık kavramı sadece bizde yok, onlarda ise fazlasıyla var.
Onun için bazı entellerimizin, entelliklerinin üzerine basa basa yaptığı bu açıklamalar komik oluyor!
Fuarın adının İngilizce olması normal çünkü katılan firmalar arasında çok sayıda yabancı firma var.
Wedding'99 da nişan, düğün ve diğer özel törenler için rengarenk taze çiçeklerle olağanüstü bahçe düzenlemeleri yanında sofra düzeninde zerafetin doruktaki örneklerini izlemek mümkün.
Bu konudaki gelişme öyle bir boyuta gelmiş ki artık en güzel, en kusursuz töreni yapmak isteyenlerin tek bir telefonu kâfi. Hiç yorulmadan, kendi törenlerine misafir gibi katılabilirler.
Vakko'nun ESPACE'ında "dört mevsim, dört düğün" kompozisyonları, Çiğdem Simavi - Esin Çetiner'in Nobilis'inde Denizli dokumalarıyla hazırlanmış ürünler, Modacı Canan Göztepe'nin Canâ'sında tamamen yerli ürünlerle yapılan zevkli masa düzenlemeleri, yine Kemer Country'nın bahçe kompozisyonları bence mutlaka görülmesi gerekenler arasında..
19 Mayıs'ta başlayan ve 23 Mayıs Pazar gününe kadar Dolmabahçe Kültür Merkezi'nde devam edecek olan bu muhteşem fuarı kaçırmayın. Çok beğeneceksiniz!