Alternatif
Alternatif Latince bir söz "öteki" anlamına geliyor. Dil Kurumu'nun önerdiği "almaşık"ın kökten önüne geçti, hatta gündelik dildeki "öteki"yi bile solladı.
Oysa, öteki olgusu insan anatomisinden, doğadaki her tür yaşama, biyolojiden, askeriyeye, ekonomiye, sosyolojiden, paraşütçülüğe kadar hayatın her alanında var ve olmalı.
Ötekine yalnızca yasa ve ahlak dışıysa başvurulmamalı ve olmamalı..
İnsan anatomisi öteki üzerine kurulu. En yaşamsal organlar, en yaşamsal beden işlevleri hep öteki ile güvencede, öteki sayesinde yürüyor. Böbrekten, akciğerden geçiniz, gözbebeğinin bile "öteki"si var. Ekonomideki, ticaretteki ilk kural, ise "bütün yumurtaları aynı sepete" koymamak!
Elbette bütün yumurtaları aynı sepete koymak ve ötekini el tersiyle kenara itmek de olabilir. Ve sepetin dibi ve kulpu çıkmazsa, o sepet sayesinde "voli" vurulduğu da olur. Ama sepetin sapı elde kaldığında dilde tek sözcük kalır: "Keşke..."
İşin en başında siyasette de bütün yumurtaları aynı sepete dolduranlar çıkar. Hem de çok çıkar. Bunun nedeni de kolayca büyük bir voli vurmaktır. Bu hedef bazen tutar. Ama bazen de tutmaz. O zaman sepete, sepetçiye kusur bulanlardan yumurtalara sövüp sayandan geçilmez.
Oysa kusur ne sepette, ne sepetçide, ne de yumurtalardadır! Kusur, "öteki"ne boş verende, hiç akla getirmeyendedir.
* * *
Elbette ülke turizmini yalnızca Antalya'da kumlarda sırtüstü yatacakların sayısına bağlamak da yumurtaları tek sepete doldurmaktır, parasının tamamını repoya ve siyasetçilerin yapacağı hatalara ayarlamak da...
Peki, Erzincan "siyasette" alternatifi, "öteki"ni simgeler mi? Bunu dün öğleden sonra Meclis'te ortaya çıkan sonuca bakarak söylemek kolay değil. Ama Erzincan'ın simgesel de olsa, turizmde, büyük bir "öteki" potansiyeli taşıdığı kesin.
Dünyada çok az yörenin böylesine vaatkar bir coğrayfası olabilir. Eğer, tatil, dinlenmek ve eğlenmek, yaşanan çevrenin dışına çıkmaksa, yaşanmamışı bedeniyle ruhuyla yaşamaksa en doğru adres Erzincan!
Oralarda şöyle bir deyiş vardır:
"Etrafı dağlık, ortası bağlık bir diyardan isen, desene ki gadanı alam, Erzincanlısen!..
* * *
"Gada almak", o yörenin dilinde, başına gelebilecek belayı derdi üstüne almak anlamına geliyor.
Erzincan'ın Erzincanlı'nın tarihte hep zelzele dehşeti yaşaması, terör acısı çekmesi, terkedilmişlik duygusu yaşaması kader değil ve olmamalı elbette..
Erzincan yedi renk üstüne hareli dağlarında en özel bitkilerin yeşerdiği, en kan kırmızısı gelinciklerin açtığı, ovasında kış ortasında yedi kat yerin dibinden 35 derece kükürtlü şifalı sular fışkıran bir ilimiz.
* * *
Buraları gezmeyi, görmeyi, doğayı ve dinlenmeyi sevenlere sonsuz fırsatlar sergiliyor.
Uçak kanadındaymış duygusu veren yamaçlarından aşağılara dakikalarca uçma olanağı sağlayan rüzgarları, buharlaşma ve hava koridorlarıyla benzersiz heyecanlar sunuyor.
Erzincan ve Erzincanlı her türlü vefa eksikliğine karşı alçakgönüllüğü, efendiliği ve dürüstlüğü temsil ediyor.
Çok değil daha on yıl geçmedi. Toplumca (ve medyaca) o ünlü Erzincanlı'ya karşı fıkralar mızrak yapılarak sosyal bir linç sahnelendi.
O ise, gerçek bir Erzincanlı gibi kimseye gönül koymadı, efendiliğini bozmadı. Dürüstçe görev yaptı, uzun süre Meclis dışı kaldı.
Dün son yılların belki de en yüksek oyunu alarak bu halkın ve ülkenin tek ve gerçek temsilcisi Millet Meclisi'nde büyük bir oy çoğunluğuyla yeniden TBMM Başkanı ve elbette (Cumhurbaşkanı Vekili) seçildi.
Ve bir anlamda Meclis çoğunluğu ona karşı bir zaman -
Bu arada da yumurtalarını peşinen bir sepete koyanlara da yanıldıkları kanıtlanmış oldu.
Yaşasın alternatif!..