Kanser. Sinsi, hızlı gelişen korkutucu bir hastalık. Çok yakınımızda değilmiş gibi ama bir o kadar da bize yakın. Göğsümüzdeki bir şişlik, cildimizde geçmeyen bir yara, dinmeyen bir sırt ağrısının ardındakinin kanser olduğunu öğrendiğimizde yaşamla ölümün ne kadar yakın olduğunu ansızın anlarız. Gazete sayfalarında okuduğumuz, tanıdıkların yakalandıkları hastalık, pençesini bize de atmıştır. Tek yapmamız gereken bu hastalıktan kurtulmak için doktorların yönlendirmelerini adım adım izlemektir.
Ama bazen bunlar da yetmez. Bunların yetmediğini Türk kamuoyu Oktar Babuna örneğiyle öğrendi. Oktar Babuna kan kanseriydi. Doktordu. Tedavisini eksiksiz uyguluyordu. İyileşebilmek için gereksinim duyduğu şey ilik nakliydi. Ama bu o kadar da kolay değildi.
Babuna'nın aile bireyleri arasında ilik naklini gerçekleştirmek için gerekli doku testleri yaptırıldı, uygun doku bulunamadı.
3 milyon 800 bin kişinin kayıtlı olduğu Dünya İlik Bankası tarandı, kendisine 6/6 uygunluğunda doku bulunamadı. Babuna ABD'de tedavi oluyordu ve doktorları uygun dokunun kendi vatandaşları arasından daha kolay bulunabileceğini söylüyorlardı. Babuna Türkiye'de o güne kadar 2 bin kişiye ait doku grupları bilgisinin mevcut olduğunu öğrendi. Bu yetersiz sayı Babuna ailesini ve arkadaşlarını harekete geçirdi. Babuna'nın, Türkiye koşullarında uygun bir doku bulunabilmesi için yıllarca beklemesi gerekiyordu ama Babuna'nın o kadar zamanı yoktu.
Sonuçta Babuna'nın ailesi ve arkadaşları medya desteğiyle kampanya başlattılar. Kampanya yalnızca Babuna için değil, tüm lösemi hastaları için bir adım atılmasını sağladı.