kapat

21.05.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
I H Y
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Faizi siyaset tırmandırıyor
Hükümetin kuruluşu bir krize dönüşürse, faizin tekrar 140'lara yükselmesi ihtimali hiç de düşük değil. Faiz daha da yükselirse 21. yüzyılın eşiğinde, Türkiye'ye yine hasta adam yaftası yapıştırılacak

20 yıl önce enflasyon yüzde 65'e çıktığında, bir yıl vadeli mevduatın faiz oranı brüt yüzde 29'da tutuluyor ve kimse de yüzde 27.3'lük negatif reel faizden pek rahatsız olmuyordu. Günümüzde ise, faiz oranları, yalnız faiz kazancına değil, iç ve dış her tür riske karşı olağanüstü duyarlı. Siyaset ve ekonomi dünyası ile dış ülkelerde kıpırdayan her yaprak, faiz oranlarında değişikliğe neden oluyor. Bu değişikliğin tabiatını anlamak için, son 5 yılda Hazine bonosu ve Devlet tahvili gibi iç borçlanma senetlerine tepkisini değerlendirdik. Rating kuruluşlarının, risk belirleme kriterlerini de dikkate alarak, yüksek risk puanının bileşenlerini bulmaya çalıştık.

Halen beklenen yıllık enflasyon yüzde 50 dolayında. Nisan ayındaki kıpırdanmaya rağmen, yaz ayları imdada yetiştiği için, Eylül ayına kadar enflasyonun bu düzeylerde kalacağı söylenebilir. Türkiye koşullarında yüzde 8'lik bir reel faizi normal kabul ettiğimizde, bileşik faiz oranının yüzde 62 dolayında bulunması gerekiyor.

Ancak son günlerde yüzde 100'e tırmanan bono bileşik faizi nedeniyle, reel faiz yüzde 33'ü buldu. Bu oranın yüzde 8'i normal reel faizden, yüzde 25'i ise risklerden kaynaklanıyor. Yaptığımız araştırmaya göre, para piyasası siyasi risklere karşı çok çabuk ve yüksek oranda tepki veriyor.

1994 Krizi'nde ise ekonomik riskler çok ağır basmış ve bileşik faiz yüzde 46'ya kadar tırmanmıştı. Geçen yılın Ağustos ayında siyasi risk algılanmasının minimum düzeye inmesi nedeniyle, bileşik faiz oranı yüzde 70'lere kadar gerilemişti.

İnsan hayatında olduğu gibi, ekonomide de risk bir bunalım korkusundan kaynaklanıyor. Yerli ve yabancı yatırımcılar, örneğin bir borç, bankacılık veya döviz krizi ihtimali arttığında risk puanlarını yükseltme eğilimine giriyor.

Parasal yatırımların reel getirisini sıfıra düşüren veya negatif düzeylerine indiren yüksek enflasyon endişesi, faiz oranlarını otomatik olarak yükseltiyor. Daralma ve durgunluk beklentileri de borçların geri ödemesini zorlaştıracağı ve sosyal risk yaratacağı için faiz oranlarını tırmandırıyor.

"Gecikme riski" ise reformların ertelenmesi ile ortaya çıkıyor. Temel göstergelerin bugünkü durumundan endişelenmeyen yatırımcılar, reformların gecikmesinin, orta vadede krize yol açacağını hesaplayarak risk puanını artırıyor.

Son bir yıl içinde faiz oranlarını tırmandıran en önemli etken siyaset oldu. Geçen yılın sonlarında en yüksek enflasyon beklentisinin yüzde 65 düzeyindeyken, bileşik faiz oranı yüzde 146'ya kadar çıkmıştı. Siyaset, halen faiz dünyasını karıştırmaya devam ediyor.

Politikacının etkisi
Seçimlerden sonra yüzde 26'ya kadar gerileyen reel faiz, son günlerde yüzde 35'i yoklamaya başladı. 9 puanlık artış, hükümet kuruluşunun gecikmesinden ve artan belirsizlikten kaynaklandı. Politikacıların kararsızlığı, zamansız açıklamalar, yalnız Mayıs ayındaki borçlanmalarda, hazinenin faiz yükünü yaklaşık 100 trilyon lira artırdı. Bu kısır döngünün kırılması için, parti liderlerinin, artık kampanya döneminin bittiğini hatırlamaları ve bir devlet adamı gibi davranmaları şart. Hükümet kuruluş çalışmaları bir krize dönüşürse, faiz oranının geçen yılın sonunda olduğu gibi tekrar yüzde 140'lara yükselmesi ihtimali hiç de düşük değil.

Siyasetteki istikrarsızlık ve belirsizliğin sürmesi ise, mevcut durgunluğun tam bir daralmaya dönüşmesi riskini artıracak. Faiz yüzde 150'nin üstüne çıkarsa, ekonomik riskler, siyasi risklerle atbaşı yükselecek ve 21. yüzyılın eşiğinde, Türkiye'ye yine hasta adam yaftası yapıştırılacak. Aynen tam 100 yıl öncesinde 20. yüzyılın eşiğinde olduğu gibi...

Ya düşerse...
Siyasi istikrarsızlık ve belirsizlik dozunun azalması ise faizde 15 puana yakın bir indirim ortaya çıkaracak. Durgunluğun etkisini yitirmesi ise faiz oranını bir 5 puan daha düşürecek. Güçlü bir hükümetin reformlar için adım atması ise bileşik faiz oranında 10 puanlık indirime daha imkan verecek. Oranın yüzde 70'e ve daha altına inmesi ve bu düzeylerde 4-5 ay kalması ise hayal edemeyeceğimiz olumlu gelişmeler doğuracak:

*Enflasyonu yüzde 45'in altına düşürme imkanı ortaya çıkacak.

*Yerli ve yabancı sermaye yatırımları hızlanacak. İşsizlik azalacak.

*Piyasalar canlanacak ve büyüme hızlanacak.

*Borsa, 10.000 sınırını aşacak.

*Gelir dağılımını düzeltmek için ek kaynak yaratılmış olacak.

*Siyasi ve sosyal yapıdaki gerilimler azalacak.

Bu hayalin gerçekleşmesi için liderlerin kendi partilerini değil, Türkiye'yi düşünmeleri yeterli.

Faruk TÜRKOĞLU


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır