İşini çok seven, terfi etmek ve daha iyi para kazanmak için gece-gündüz demeden çalışan, kısa sürede kariyerini ilerleten, iş arkadaşları ve müdürleri tarafından sevilen Songül'ün hikâyesi, iki gündür anlattığım. Aslında tüm kadınların...
Bir dönemin kadınları yalnızca eş ve anneliği seçtiler. Onların çocukları, kariyer yapmayı istedi. Evlilik ve annelik engel olunca, ikisi arasında tercih yapmak zorunda kaldılar. Günümüz kadınları ise ikisini de istiyor; hem kariyer, hem annelik...
Songül de, iş kadını olmanın anne olmasını engellemeyeceğini düşünmüş. Doğuma kadar da işinin başında olmuş. Doğumunu, daha insani koşullarda olduğu için özel hastanede yapmayı tercih etmiş. Nasıl olsa çalışıyor, kazancı iyi, prim alacak...
Anneliğin keyfini çıkarır, işine başlamak için de hazırlıklarını yaparken, çalıştığı işyerinin müdürü, Songül'ün eşini arıyor "Songül'ün işten çıkarıldığını, bu nedenle işe gelmemesini" söylüyor.
Eşi gibi Songül de şok geçiriyor. Hem işten çıkarıldığına, hem de bunun kendisine söylenmemesine. Eşinin de müdüre söylediği gibi açıklama istiyor Songül, müdürüyle görüşmek için de randevu alıyor ve 5 yıl çalıştığı iş yerine bir yabancı gibi gidiyor.
Açıklama son derece net: "Çok iyisin, çok başarılısın ancak ben bir kadınla çalışmak istemiyorum. Senin yerine bir erkek alacağım. Bunun, seninle bir ilgisi yok. Tazminatını vereceğim, senin için en iyi referansı yazarım, çünkü buna layıksın ama seninle çalışamam."
Yapacak bir şey yok... İşinden oluyor Songül. Mağdur durumda kalıyor. Yeni anne olmuş, özel hastanede doğum yapmış, işine güvenerek borca girmiş. Örneğin çalıştığı için eşinin sigortasından yararlanmamış, doğum yaparken. Tazminatını alıyor ama primler ödenmiyor.
Şimdi son derece üzgün ve kırgın Songül. İşyerine, çalışma arkadaşlarına, müdürlerine karşı sevgi ve saygısı sonsuz. Ama kendisini sıkılmış bir limon gibi hissediyor. Posası kalınca çöpe atılan...
Ne yapması gerektiğini düşünüyor. Tazminat davası açıp açamayacağını düşünüyor. Bir akıl, bir fikir, bir öneri bekliyor, herkesten....