kapat

15.05.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
I H Y
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
İPEK CEM(ipek.cem@sabah.com.tr )


Sivil Toplum

Hep şikayet ederiz; Türkiye'de kamuoyunun tepkisiz olduğunu söyleriz. Sivil oluşumların sesini duyuramadığını öne süreriz. Aslında haksız da sayılmayız. Türkiye'de kamuoyunun medyayı yönlendirmesinden çok, medya kamuoyunu yönlendirir. Ancak suçu da yalnızca medyada bulmak doğru değil.

Ülkemiz, bir yandan, devlet-hükümet-medya üçgeni ekseninde gündemini belirliyor gibi görünüyor. Oysa, denizin üstüne de yansımaya başlayan, sivil toplum dalgaları giderek güçleniyor. Renkleniyor, çeşitleniyor. TEMA bu konuda en çok sesini duyurabilenlerden biri. Eğitim Gönüllüleri Vakfı var, ÇEKÜL var. Şehit ailelerini, eğitimi, kadınları, çevreyi, belli meslek gruplarını örgütleyen onlarca organizasyon var. Aslında Türkiye mozaiğini, ülkenin gündemini giderek bu baskı grupları yönlendirecek.

Seçmen oyunu kullandıktan sonra, bir bakıma milletvekilleri üzerindeki yaptırım gücü bitiyormuş gibi görünüyor. En azından bir sonraki seçime kadar, büyük hatalar yapılmazsa, aynı kişiler görevde kalabiliyor. Aslında daha önemli olan, seçim sonrasını denetlemek, projelerle, kanun tasarılarıyla ilgili hesap sormak. Türkiye gibi, devletin, ekonomideki ve toplum yaşamındaki yeri oldukça büyük olan bir ülkede, Ankara'nın kararları hepimizi yakından etkileyebiliyor.

Bu yüzden, politikaya ve politikacılara boşvermek gibi bir lüksümüz yok. Topluma bireysel katkıda bulunmak zor olduğundan, sivil toplum örgütleri bu eğilimleri güçlendiriyor. Sonuçta bu tür oluşumların içinde yer almak, bazen imkan, bazen beceri, bazen de zaman meselesi. Biraz da heves ve çalışma azmi olması gerekiyor. Ekip halinde çözüm üretmek, sesini duyurmak çok daha kolay.

Ekip oluşturmanın gücünü, geçtiğimiz haftalarda ben de yaşadım. Genç Yönetici ve İşadamları Derneği'nin (GYYAD) Yönetim Kurulu seçimleri bünyesinde, 3 farklı ekip yarıştı. Bu ekiplerin herbirinin başkan adayı ve önerdikleri farklı stratejiler, dernekle ve Türkiye'yle ilgili hedefler vardı. 1986'da kurulan GYYAD'da çok listeli bir seçim ilk kez yaşanyyordu. Sonuçta Ali Midillili başkanlığında tüm ekiplerden farklı sayıda üyenin girdiği bir Yönetim Kurulu oluştu.

İşin en zevkli yanı, herkesin aynı çalışma ve katkı azmiyle seçimlere hazırlanmış olmasıydı. Örneğin, bu çalışmalarda, Yeni Kuşak diye isimlendirdiğimiz ekibimiz, seçimlerde diğer listelere oranla daha az oy alsa da, ekip ruhu ve katkı niyeti hiç azalmadı. Sonuçta, GYYAD, genç yöneticileri bir araya getiren bir dernek ve hem üyelerine hem de Türkiye'ye katkı getirecek potansiyele sahip.

Benim buradan kendime çıkardığım ders, örgütlenen beyinlerin ne denli etkin olabildiğini görmek oldu. Benzer bir kitleye hitap eden Arı Hareketi de, siyasette yeniden yapılanmayı ve nitelikli siyasetçi yetiştirmeyi kendine misyon edinmiş. Kemal Köprülü liderliğindeki hareket, haftalık bilgilendirme toplantılarıyla, dış ülkelerdeki düşünce-üretim merkezleriyle ilişkileriyle, gerçekten farklı bir oluşum. Türkiye'nin sorunlarına çözüm üretmekte üstüne düşen sorumluluğu yerine getiriyor.

Bu iki örnek, benim daha yakından tanıdığım sivil toplum örgütleri. Örnekler çeşitlendirilebilir. Ancak, her alanda katılımcı yaklaşımların çoğalmasının, Türkiye'nin doğru gündem üzerinde vakit kaybetmeden ilerlemesine katkıda bulunacağı kanaatindeyim.

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır