Genç Yönetici ve İşadamları Derneği'nde (GYİAD) biraraya gelip, iki yılda bir daha önceden belirlenen bir yönetimle bugünlere geldiler. İlk başkan Önder Eren ardından gelen Fatih Karamancı, Şerif Kaynar, Mehmet Bayraktar ve son başkan Melih Mekik'e kadar da bu durum böyle sürdü.
GYİAD bugün farklı bir havada seçime giriyor. Tarihinde ilk kez üç adayla demokratik bir yarış sergiliyor. Adayların hepsi de iddialı. Seçimlerden önce yarışı ilk Esbank Viyana'da yönetici olan Banu Zeytinoğlu Türkiye'ye geldiğinde duymuştum. Osmanlı'nın 700'üncü yılı nedeniyle GYİAD'ın Viyana'da bir balo yapması için hazırlıklar içinde olduğunu anlatıyordu. Adayı da Sagra Genel Müdürü Ulvi Süvarioğlu'ydu. Süvarioğlu'nu Arı Grubu'nun ilk kurucularından biri olarak tanıyordum. Genç, atak, teşkilatçı ve idealist bir isimdi... Yalnız danışmanlık yaptığı bir firma kafama takılıyordu. Geçen akşam verdiği davete katılıp, dinledim ki halen sahibi içeride olan firmaya bu hizmeti vermeden önce SPK yönetimine danışmış.
Melih Mekik'le görüştük. Mekik, Egon Zehnder Danışmanlık firmasının ortağı Ali Midillili'yi destekliyor. Kendi yönetiminde de yer alan Midillili'nin öğrenimi, babasından gelen iyi şöhreti, ekibi avantaj olarak duruyor. Ancak bu seçimde başbakanın "Benim adayım şu" demesi çok önem taşımıyor.
Başkan adaylarından üçüncü isimle ilgili kulis, Amerika'dan geliyor. Geçtiğimiz günlerde Amerikan-Türk İş Konseyi'nin Washington'a 2 bin Türk işadamıyla yaptığı çıkartmanın içinde, Atatel'in Genel Müdürü Hüsamettin Beyazıt da bulunuyormuş.
Beyazıt da GYİAD'a başkan adayı. Diğer adaylar seçim kulisleriyle uğraşırken, Beyazıt, Türk-Amerikan İş Konseyi Başkanı Mustafa Koç ve Arı Grubu Başkanı Kemal Köprülü ile birlikte, Türk işadamı Sahir Erozan'ın Washington'daki Cities Clup'da, Rum ve Ermeni lobilerinin yanında yer alan ABD senatörü Edward Ted Kennedy'le yemek yiyordu. Kaldı ki, Kennedy ilk kez Türk Büyükelçiliği'nde bir davete de bu ilişkilerin sonucunda katılmıştı.
Üç GYİAD adayıyla ilgili eski başkanlarından Şerif Kaynar'ın yaptığı yorum şöyle: "Kim kazanırsa kazansın, iyi yapar."
GYİAD'ın demokratik, katılımcı, üretici bir sivil toplum hareketi başlatmış olması bize de umut veriyor.
Koç Topluluğu Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç'un fikri olan yabancıların yönetim kuruluna girmesi, Türkiye için ilginç bir tablo ortaya çıkartıyordu. Otomotiv sektöründe hem ortaklığı, hem de rekabeti olan Ford'la aynı yönetim kurulunda olmak; gıda sektöründe Nestle ile masaya oturmak çok anlaşılır durmamıştı. Ancak buna Koç, diyelim ki Ford konuşuluyor, o zaman Booker toplantıya katılmaz gibi yaklaşımlarla önlem getirdiklerini açıklamıştı.
Bu durumu dün Beko Elektronik'in "İnteraktif TV Sistemi" tanıtım toplantısında karşılaştığım, Koç Grubu Yönetim Kurulu Üyesi (Dayanıklı Tüketim Malları Grubu Başkanı) Hasan Subaşı'yla konuştuk.
Subaşı, "uluslararası ölçeklerle bakmak" noktasında yabancıların deneyimlerinin önemli olduğunu yineledi. Bu arada Koç'un yabancı yöneticilerle ilgili konuşmalarında hiç değinmediği bir olumluluğu da ekledi: "Yönetim kurulu toplantıları artık uzamıyor. Toplantılar İngilizce yapıldığından, dedikodu yapamıyoruz. O nedenle de toplantı zamanından 3-4 saatlik bir indirim sağladık."
Dedikodu eksikliği, yönetim kurulunda İngilizce sorunundan değil de, "Elin yabancının gözü önünde, fazla da açık vermeyelim" duygusundan kaynaklanabilir ...