Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş Fazilet Partisi iddianamesini öz ve biçim bakımından savunan önemli bir açıklama yaptı.
İddianamede yer alan "vampir" ve "habis ur" nitelemeleri, bir hukuk metnine yakışmayan sözler olarak eleştiri almıştı.
Savaş, bu eleştirilerden etkilenmiş olmalı ki eylemini savunan ve bu arada Fazilet hakkındaki kapatma istemini güncel gelişmelerin ışığında kuvvetlendiren değerlendirmelerle yeniden kamuoyu önüne çıktı.
Evet, Vural Savaş tavrını "işgal ettiği makamın gerekleri" sayıyor ama kişilik yapısının üslubuna yansıdığı da şüphe götürmez.
Refah'ı "habis ur", Fazilet'i "metastas", ikisini birden "vampir" olarak nitelemesi şart değildi. Sonuçta hazırladığı hukuk metninin muhatabı halk jürisi değil Anayasa Mahkemesi'dir. Sonra..
Kendisi bu mahkemede devlet tarafıdır. Yöneltilen her eleştiri ardından kamuoyu önüne çıkması ve siyasi polemiklerin tarafı görünümüne girmesi, kendisini olduğu kadar temsil ettiği makamı da zedeleyecektir.
Meleklerin cinsiyeti
Bizans'ın son günlerinde "melekler erkek mi, dişi mi?" tartışması yapılırmış..
Savaş'ın üslubu, tartışmayı bu mecraya döküp sorunun özünü gürültüye getirmek isteyen çevrelere yarıyor.
Başsavcı iki önemli şey söylüyor:
1. "Refah'ın kapatılmasıyla ilgili Anayasa Mahkemesi kararında 'kamusal kuruluşlarda ve okullarda, türban veya benzeri dinsel kıyafetlerle görev ve öğrenim yapılması için Refah Partililerin söyledikleri sözler ve yaptıkları eylemler' en başta gelen kapatma nedeni kabul edilmiştir.."
2. "Bu gerçekler ortadayken halkımızın büyük kesiminde ve ordu mensuplarımız arasında büyük huzursuzluk yarattıklarını bilmelerine rağmen Fazilet yöneticileri, milletvekilleri ve belediye başkanları, kamusal kurumlarda ve okullarımızda dinsel kaynaklı giysilerle görev ve eğitim yapılabilmesi gerektiği propagandasıyla halkı kışkırtmaya ve eylemlerine devam etmektedirler."
Başsavcı'ya göre Malatya'daki olaylar "isyan hareketi"dir ve bu olayları öteki kentlere yayıp ülkeyi "iç harp" ortamına sürüklemek amacıyla "dış kaynaklı paralarla beslenen kışkırtıcı ajanlar" her yerde cirit atmaktadır.
Merve Kavakçı'nın sebebiyet verdiği tırmanma, İran rejimini Türkiye'de isyan körükleyecek ölçüde iştahlandırmıştır.
Bu bile yaşanan sorunun "türban" olmadığını, ülkenin rejimine ve ulusal bütünlüğüne yönelmiş hayasızca bir saldırı olduğunu kanıtlıyor.
Dün toplanan Fazilet Partisi Başkanlık Divanı, Merve Kavakçı'nın türbanla yemin etmesi konusundaki ısrarını tekrarladı.
Fakat İran'daki mollalar rejimine "Çek elini içimizden" diyecek fazileti ve vatanseverliği göstermedi.
Aydın Menderes'in "Germeyin kopar" uyarısı daha da önem kazandı.
Herkes, her kurum, tarihi sorumluluğunun farkına varmalı artık!