Viski, eskiden şatafatlı bir hayatı simgelemek için en çok başvrulan araçtı. "Elinde viski kadehi..." kalıbıyla başlayan bir cümle, kişinin demografik durumunu, yaşam biçimini ve sosyal sınıfını tanımlamaya yetiyordu. 1980'li yılların öncesinde yurtdışına giden herkes Türkiye'ye bavulunda bir viski şişesiyle geri dönüyordu. Çünkü o zamanlar viskiyi her babayiğit alamazdı; cüzdanının kalın olması gerekirdi.
Bugün ise Türk insanı için viski, Kızılderililer'in kovboylardan barış karşılığı istediği ateş suyu kadar sınırlı değil. 1996 yılında Türkiye'nin viski satışı 8.5 milyon litreyken bugün bu rakam 14 milyon litreye ulaşmış durumda. Chivas Regal'inden Dimple'ına, Malt'ından Bourbon'una kadar Türk insanı ateş suyunu çok sevdi. Bunun yanında en iyi viskinin İskoçya'da yapıldığını bilecek kadar da aşinayız artık viskiye.
Peki, insanların sosyal sınıfını belirleyecek kadar etkin bir rolü olan viski nasıl üretiliyor? Bu sorunun birden fazla yanıtı var. Örneğin İskoçlar'ın ününe ün katan malt viski, sadece arpadan yapılıyor. Filizlenmeye başlamış ıslak arpaların peat denilen bitki kömürü ile kurutulması nedeniyle kendine özgüÿ20isli bir kokuya sahip. Değirmene alınarak öğütülen arpalar, daha sonra büyük kazanlarda sıcak suyla karıştırılıyor. "Malting" denilen bu işlemin ardından iki günde fermente olan sıvı büyük imbiklerden geçirilerek damıtılıyor. İki kez imbikten geçen viski, özel meşe fıçılara doldurularak en az 8 yıl olmak üzere 12-15 yıl arasında beklemeye alınıyor. Yüzde 60-65 alkol oranına sahip bu viskinin gücü, su eklenerek düşürülüyor.