kapat

09.05.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
I H Y
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
NURİYE AKMAN(nakman@sabah.com.tr )


Politikası yanlış

Fazilet Partisi'nin 'türban' konusunda izlediği politikaya şaşırdım. Ilımlı, sisteme entegre olmaya çalışan bir görüntü arz etmesini beklerdim

- Araştırmanızın belki de en çarpıcı sonuçlarından biri olan "türbana yüzde 75 oranında destek verilmesi" durumunun anlamı üzerinde biraz yoğunlaşalım mı?

* Evet, halkın çoğu devlet dairelerinde ve üniversitelerde başörtüsü takılabilmesini destekliyor. Ancak araştırma sonuçlarını kamuoyuna açıkladığımızda seçim öncesi olduğu için bahsetmediğimiz başka sonuçlar da vardı. Örneğin, "Refah Partisi'nin kız öğrencilerin ve devlet memurlarının türban takabilmelerini savunmasını doğru politika" diye nitelendirenler yüzde 75'in çok altında, yüzde 46. Yani, yüzde 75 bunun politik bir mesele haline getirilmesini tasvip etmiyor. O rakama bakarak türbanı politize eden siyasal partiler hata yapıyorlar. Çünkü halkın çok büyük bir kesimi, yüzde 91'i inanç farklılıklarımızın hoşgörü ve barış ortamında korunmasını istiyor. Bu yüzde 75'le bağlantılı ikinci problem de demokrasiden ne anlaşıldığıyla ilgili. "Halk isterse olur" anlayışı çok tartışmalı. Demokrasiler herkesin her istediğinin yapıldığı rejimler değildir. Demokrasi bir mutabakat rejimi ve bir takım ilkeler üzerine oturuyor. Devletin kuruluşundan itibaren kendine vermiş olduğu bir laik kimlik tanımı var.

- Yani devletin laiklik tanımı ile milletinki çelişiyor mu?
* Bunu söyleyebilir miyiz bilmiyorum ama halkın yüzde 75'i başını isteyen örtebilir derken laikliğe karşıdır demek değil tabii ki. Yani orda devlet kimdir, millet kimdir, devlet milletten bu kadar bağımsız mı gibi konular o kadar açık meseleler değil. Mesela Refah Partisi'nin kapatılması doğru bir karar mıydı?" diye sorduğunuzda halk yarı yarıya bölünmüş vaziyette. Yüzde 36.9 doğrudur derken yüzde 38 yanlıştır diyor. Dolayısıyla bu meseleyi bazı kişilerin ileri sürdüğü gibi derin devlete, üç beş generale bağlamak mümkün değil. Çünkü toplumda da bu konuda büyük bir hassasiyet var.

- Siyasetçilere bu araştırmanın yüklediği sorumluluk nedir?'Eğitim herkesin hakkı'
*Aşırı laik, aşırı İslamcı kategorileri hem Türk toplumu için geçerli değil, hem de böyle bir çatışma herhangi bir partiye yarar sağlamıyor. Mesela türban meselesi başından beri her iki taraftan da bu kadar katı bir şekilde dikte ettirilmeseydi belki bu kadar büyük bir sorun olmayacaktı. Ben öğrencilerin türban takabilmesi taraftarıyım ama aynı şeyi Meclis ve devlet memuru kadınlar için düşünmüyorum. Eğitim herkesin hakkı. Yani siz sınavı kazanmışsanız, dini inancınızla eğitim hakkı arasında seçim yap diyebilmek bana çok zor geliyor.

- Milletvekilliği seçimi bir sınav değil mi?
* Şimdi bakın ben kadın-erkek eşitliğini savunan bir insan olarak kadınların başlarını örtmelerini tasvip etmiyorum ama örtme hakları olduğunu da düşünüyorum. Başını örten kadınlar Meclis'e girebilir mi, devlet memuru olabilir mi sorusu ise bugün çözümlenecek bir konu değil. Pazar günü Meclis'te yaşanan olay bunun çözümünü daha da güçleştirdi. 1990'ların başlarında genel olarak siyasal İslam konusunda iyi kötü liberal bir konsensus oluşmaya başlamıştı. Çok tartışılıyordu siyasal İslam. Aşağı yukarı herkes her istediğini söyleyebiliyordu. Türban konusundaki yasağa rağmen üniversiteler oldukça esnek davranıyordu. Bu ülkenin bir geçmişi var. O geçmişe rağmen Refah Partisi'ne iktidarın teslim edilmesi çok önemli bir adımdı ama RP gerginliği çok tırmandırdı. Türkiye bugün 28 Şubat öncesinden daha gerilere gitmiştir.

- Partiler, halkı ne kadar tanıyor?
* Genel olarak tanımadıkları kanaatinde değilim. Partiler Türkiye resmini bir bütün olarak görüyorlar ama sadece oy almayı ümit ettiği belirli bir kesmin nabzını yoklayıp, oy için sadece kendi kitlesini hedefliyorlar. FP'nin türban meselesinde izlediği politikaya çok şaşırdım. Çünkü 28 Şubat'tan çıkmış, çok daha ılımlı, çok daha sisteme entegre olmaya çalışan bir görüntü arz etmesini ve kendi içlerinde olup bitenlerin de bir değerlendirmesini yapmalarını beklerdim. O değerlendirme yapılmış ama tam tersine. "Refah kadar radikal olmadığımız için oy kaybettik" yorumu yapılmış anlaşılan. Araştırmada Refah'la ilgili sorduğumuz sorulardan da o ortaya çıkıyor ki insanlar bu gerginlikten rahatsız.

- Toplumun gerilmesine yol açan başka yanlışlar da var mı sizce?
*Aynı şeyi "aşırı laikler" için de söyleyebilirim. CHP'nin seçim kampanyası. Türkiye'nin o kadar çok sorunu var ki, gelir adaletsizliğinden tutun, Kürt sorunu, eğitim sorunu, sağlık sorunu, vs... Sosyal demokratım diyen bir partinin bu sorunları araştırıp, düzgün bir programla ortaya çıkması lazım. Diğer partiler de benzer şekilde davranıyorlar. O yüzden bu araştırmadan çıkan en önemli mesaja kulak verilmesi lazım. Yani insanlar fikir ayrılıklarının hoşgörüyle halledilmesini istiyorlar. Bu kadar kavga gürültü istemiyorlar.

*Peki bu yeni gerginlik döneminde kime ne görev düşüyor?
* Bu polarizasyon, kamplaşma bir şekilde yumuşatılmalı. Belki de siyasal İslam'ın temsilcisi olan FP rejime entegre olduğunu ispat etmeden de çözümlenecek bir şey değil bu. Kapatılması için dava açıldığı bir dönemde, kısa vadede bunun çözümü zor. Türkiye'de bir kesimde "İslam devleti kurulacağı korkusu" var. Yıllardır söylüyorum, bu korku bence abartmalıdır. Türkiye'de artık 75 yıldan sonra cumhuriyet, çağdaş yaşam o kadar yerleşmiştir ki bundan geri dönebilmek mümkün değil ve bu sadece ordunun koruması olduğu için değil, halk bunu içselleştirdiği ve benimsediği için. Mesela "Cumhuriyet ilkeleri bu ülkeyi ileri götürmüştür" cümlesine katılanlar yüzde 77.3, katılmayanlar sadece 8.3. Ama abartılı veya değil böyle bir korku var. Bu da anlaşılabilir çünkü çevreye baktığımızda İslam devletlerinin öyle liberal ve demokratik örnekleri yok. Bu korku geçmeden bunu halledileceğini düşünmüyorum.

- Bu dönemde aydınların rolü ne olmalı?
* Tabii ki sorunun çözümü reçeteyle olmuyor. Laikliği savunanlarla, İslam'ın kamu yaşamında daha görünür bir rol almasını isteyenler arasındaki gerginliğin azalması için her iki kesimin de çaba harcaması gerekir. FP, "insan hak ve hukukuna demokrasiye önem veriyorum, başkalarının da buna sahip çıkmasını istiyorum" diyor. Türkiye'de bunca insan fikirlerinden dolayı hapse girdi. Tayyip Erdoğan girinceye kadar ben bu kesimden ses çıktığını duymadım. Laik kesim de öyle tek bir ağızdan konuşan bir kesim değil. Çok daha liberal, demokrat bu işin daha yumuşakça çözümlenmesi gereğine inanan bir sürü aydın var. Herkes ne düşünüyorsa da söyleyebilmeli. Açıkça bunların tartışılması lazım. Ben üniversite öğrencilerinin giyimi kuşamına karışılması taraftarı değilim. Ama bu olay o kadar politize oldu ki.

- Umutsuzluğun dalga dalga yayıldığı bir dönemde bu araştırmanın bize göstereceği çıkış yolları yok mu?

İnanç farklılığı
*Araştırmamızdan çıkan en önemli sonuç toplumda inanç farklılıklarıyla ilgili bir hoşgörü ortamı olduğu. Bu hoşgörü ortamından herkesin yararlanmasının teşvik edilmesi lazım. Mesela "Allah'a inanmayanlar arasında iyi insanlar olabileceğini düşünüyor musunuz?" diye sorduk. "Tabii olabilir" diyenlerin oranı yüzde 53.1. "Başka dinden olanlar arasında iyi insan olabilir" diyenler 89.2, "Başka dinden olanlar günah işlemedilerse cennete gidebilir" diyenler 41.8. Bir kişi Allah'a ve Peygamber'e inanıyorsa "Namaz kılmasa bile Müslüman'dır" diyenler 85, "Oruç tutmasa bile Müslüman'dır" diyenler 82, kadınsa "başını örtmesin" bile diyenler 85. Bu hoşgörü ortamının devamı için medyaya önemli bir görev düşüyor çünkü medyada bu gerginliği körükleyecek çok şey yapıldı.

- Ya gerçek dindarların kendilerini itilip kakılmış olarak hissetmesi?
* Bunun siyasal İslam'ın yükselişinde çok önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum. O itilme kakılma dediğimiz şey yani sosyal statü, entelektüel prestij açısından küçümsenmeleri, siyasal ve ekonomik güç merkezlerine dahil edilmemeleri Türkiye'de çok olmuştur. Ben siyasal İslam hareketini temelde; prestij, siyasal güç, statü kazanmak, iktisaden güçlenmek hareketi olarak görüyorum. Bu açıdan "marjinalleştirilmiş insanların" bir hareketidir. Bugün İslami kesimin yazar çizerleri çok saygın insanlar. Yaygın olarak okunan, her türlü toplantıya çağrılan... 25 yıl önce böyle değildi. Küçümsenirlerdi böyle insanlar. İslam'i bir söylem içinde düşünüyor ve yazıyorsanız ciddiye bile alınmazdınız. Bu siyasal hareketin sonucunda İslam'i kesimin aydınları ortaya çıkmış ve saygın bir yer edinmiştir.

- Bu sizce iyi mi olmuştur, kötü mü?'Proje üretemedi'
*İyi olmuştur tabii. Herhangi bir kesimi bir toplumsal projeden dışlayarak ülkenin huzura kavuşması mümkün değil. Aynı şekilde sosyal statü açısından da elitler arasına girmiştir o kesimden insanlar. Bu hareket o bağlamda da birazcık pastadan pay alma hareketidir. Bunu sadece İslam devleti isteyenlerin hareketi olarak yorumlayabilmek mümkün değil. Bu bir ilişkiler ağı ve bir dayanışma sistemi ki toplum adına sağlıklı bir gelişim olduğunu düşünüyorum. Hatta "laik" kesim bir ara "şu marka İslamiymiş bunu boykot edin almayın" diye kampanyalar yürüttü. Bunun çok yanlış olduğunu o zaman da düşündüm. Çünkü sisteme entegre olmuş insanlardan hiçbir zaman korkmamıza gerek yok.

- Atatürk'ün dediği gibi en gerçek yol gösterici bilimse eğer araştırmanızı toplum dikkate almalı.

*Bu cümle doğru da, her konuda Atatürk'e gönderme yapmak ilkelerinin çarpıtılmasına yol açıyor. "Atatürk ilke ve inkılaplarının desteklenmesi lazım" söyleminin bırakılması lazım. Çünkü bu ilkelerden bahsedildiğinde bugün için anlamlı olan ve kastedilen sadece "Laiklik." Laikliği yeniden düşünmek, tanımlamak, çizgilerini daha kesin olarak çizebilmek lazım.

FOTOĞRAFLAR: Haluk SOYSAL

Bir bilim kadınının penceresi
BOĞAZİÇİ Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Binnaz Toprak, Türkiye Ekonomik Sosyal Etüdler Vakfı'nın (TESEV) teklif ve desteğiyle meslektaşı Doç. Dr. Ali Çarkoğlu ile birlikte "Türkiye'de Siyasal İslam" başlıklı, kapsamlı bir araştırma projesini gerçekleştirdi. Bazı sonuçları geçtiğimiz günlerde yayımlanan araştırmanın nihai raporu Haziran'da çıkacak. Meclis'te yaşanan olaylardan sonra, Türkiye'ye bu araştırmanın penceresinden bir kez daha bakma zarureti doğdu. Prof. Toprak'ın bir bilim kadını olarak hatırlatacakları var. Konuşmamızda "türban" üzerine yoğunlaşmamız kaçınılmazdı. Keşke tamamını verebilseydim...

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır