İki takımın da şiddetle 3 puana ihtiyacı vardı. Bursaspor, eski yöneticiler alacaklarını isteyince Baliç'ten gelen 9 milyon doların 8 milyonunu ödemiş; kalan 1 milyon dolarla da yıllardır alıştığımız Bursa takımı yerine kendi sahasında bile rakip kaleye doğru dürüst atak yapamayan bir kadro kalmış.
Defansında, orta sahasında, forvetinde inanılmaz zaafları olan bir Bursa. İlk yarıda 1-0 öne geçmelerine rağmen Moşe'nin sağdan çok güzel getirdiği bir topla yedikleri golle beraberliğe düştüler. İyi oynamayan F.Bahçe önünde dahi beraberlikten öte güçlerinin olmadığı açıkça görüldü. Bursa, bu yerin takımı değil.
F.Bahçe'ye gelince... Baliç'e inanılmaz aleyhte tezahürat yapıldı. Maraton tribünündeki müthiş Bursa seyircisi, aslında dün gecenin yıldızıydı. Takımları mağlupken bile hiç susmadılar. F.Bahçe, ne oynadığı belli olmayan bir sistemle sanki bir hazırlık maçı yaparmış gibi hırssız, yardımlaşmasız, al gülüm ver gülüm futbol oynadı. İlk yarıda sadece Moshoeu koştu, mücadele etti. Ama onun dışında ona ayak uyduran pek yoktu. İkinci yarıda, Sergen ortaya çıktı. İyi top kullanmaya başladı. Ama F.Bahçe'de son haftalarda hep oyuna girip, asist yapan Faruk'un oyuna girer girmez yaptığı güzel orta ve Sergen'in kafa vuruşu F.Bahçe'yi bir anda öne geçirdi.
Seyirci, 50 milyon dolarlık F.Bahçe'den beklediği güzel futbolu göremedi. Dünkü maçta, açık olarak gördük ki, F.Bahçe'de oyun disiplini, yardımlaşma kalmamış. Ayrıca, fizik gücünün de bir hayli düşük olduğunu söyleyebilirim.
Ama şu bir gerçek ki, ne olursa olsun F.Bahçe'nin inanılmaz deplasman zaafı bu galibiyetle son buldu.
İlk yarıda iyi oynamayan Baliç'in gördüğü sarı kart ve ikinci sarı karttan oyundan atılması sanıyorum onun Bursa seyircisinin kendisine yaptığı aleyhte tezahürat ve stresten kaynaklandı. Ama, "Baliç oynadı mı?" derseniz oyunda olmadığını da söylemek gerek.