kapat

06.05.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
I H Y
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Karanlıkta alev yağmuru
Oksijen yanıyor, çelik tel ile Kardemir'in kalbi "Ülkü"nün kara kapısı da... Birden aleve kesiyor her yan... Yerin ve göğün bedeni, benim yüzüm, İsmail Çakır'ın elleri, Şaban Kartal'ın yüreği de...

Gökyüzünün kara karanlığı kara bulutlarla kuşatılmış... Kara dağların karanlık kollarıyla Karabük şehri, kara bir sis kokusuyla donatılmış... Akşamın karanlığı kara tülüyle Karabük'ün bedenini sararken Karabük Demir ve Çelik Fabrikaları A.Ş. Kardemir'in kapısını aralıyorum.

Birazdan bu kara karanlık, Kardemir'in kalbi "Ülkü" fırınının demir cevherini gün yüzüne çıkarmasıyla tan yeri aydınlığının şenliğine dönüşecek...

Güvenlik birimlerinden Adnan Bektaş ve fotoğrafçı arkadaşım Barış Bil ile "Ülkü"nün kara kapısı önünde beklemedeyiz. Saat 17.00'de "Ülkü", bir saat süreyle demirin aydınlık yolculuğuna çıkaracak bizi...

Karanlığın kapısında
Ve saat tam 17.00'de Mehmet Yirmibeş, kalbinden oksijen fışkıran bir çelik tel ile "Ülkü"nün karanlık kapısını aralıyor. İşte o an, ses sesin içinde eriyor, alev alevin içinde, karanlık aydınlığın içinde... Kendi ateşinde yanan bir alev misali oksijen de yanıyor, çelik tel de, "Ülkü"nün kara kapısı da... Birden aleve kesiyor her yan... Yerin ve göğün bedeni, benim yüzüm, İsmail Çakır'ın elleri, Şaban Kartal'ın yüreği...

Alev, güneş misali fışkırıyor "Ülkü"nün bağrından...

Güneşten daha güneş sıcaklığında bir nehir, usul usul akmaya başlıyor. "Ülkü"nün kapı önünde bir tarla misali uzanan toprağın damarlarından... Ve o güneşten daha güneş parlaklığındaki demir cevherinin üzerinde inanılmaz bir yıldız sağanağı...

Bütün o akşamın ve ses bombardımanının üzerinde bir yıldız yağmuru... Sanırsın dünyanın bütün aydınlık gökleri, samanyolunun bütün renklerini bedenlerine sararak bu demir cevheri üzerinde yuva kurmuşlar...

Şef Muhittin Sarıoğlu'nun sesi, bu yıldız sağanağı içinde parlıyor:

"Orayı muayene et!"
İki işçi, ucu kancalı demirlerle cevherin yolunu açıyor, daha sonra toprağın bedeninde bir başka damar bulmaması için kürekle yön gösteriyor.

Kaçacak serin bir kuytu bulamayan cevherin alnında bu kez daha küçükyıldız kümeleri hareleniyor.

"Ülkü"nün tam bir saat sürecek bu güneş ve yıldız, ses ve aydınlık patlaması on dakika içinde kontrol altına alınıyor.

Geleceğin hülyası
Şimdi seyir zamanı... Kimi bir direğin dibine çöküyor, kimi hayranlığın gururuyla parlayan gözleri cevherin ateşinde geçmişini düşünmekte, geleceğin hülyasında...

Çünkü 1 Nisan 1995'te özelleşmesinden bu yana hem çalışanı, hem patronu oldukları Kardemir'in "gelir" hanesine ilk kez "zarar"ın kara gölgesi düşmüş bulunmakta... 1501 derecede alev nehrine dönüşen cevherin sıcaklığı şimdi Mehmet Yirmibeş'in, İsmail Çakır'ın, Şaban Kartal'ın ve onlarla birlikte sayıları beş bini aşan arkadaşlarının yüreğinde düşlerini ve geleceklerinin buzdağlarını eritmiyor artık...

Sovyetler Birliği'nin hışmından uzak olur niyetiyle 1937'de Karabük'te temeli atılan Kardemir, altmış küsur yıl sonra özellikle Rusya'da yaşanan ekonomik kriz nedeniyle karlar misali erimekte şimdi...

Kardemir, 1995 yılında özelleştikten bu yana, yüzde seksenini öz kaynaklarından sağlayarak 153 milyon dolarlık yatırım yapıyor. Bu parayla kontünü kütük, konvertör, kireç ve oksijen fabrikaları kurulacak...

Bunlardan kontürünü kütük işleyecek çelikhane, 11 Mart'ta Başbakan BülenT Ecevit tarafından hizmete sokuldu. Fakat Kardemir sıkıntıda. Özçelik-İş Sendikası, "Ulusal demir çelik sanayimizi koruyalım" başlığıyla el ilanları dağıtıyor. Acar Kıraathanesi'nde akşam çayını yudumlayan emekli işçi, Özürlüler Çarşısı'nda çorap-fanila satan esnaf, Karabük-Safranbolu arasında çalışan minibüs şoförü, Fevzi Fırat Caddesi'ndeki büfeci, Kilcioğlu'nda öğle pidesini yiyen polis memuru aynı cümlenin nihayetinde birleşiyor: "Kardemir'i bitirdiler". Çünkü 1997'yi altı trilyon kâr ile kapatan Kardemir, geçen yılın bilançosunu 1.4 trilyon zararla noktalamış...


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır