Ankara'yı, İstanbul'u bir kenara koyun..
Yapılan gece yarısı operasyonunun adı Ankara'yı küçültmek midir, İller Bankası'nda toplanan payı artırarak gizli gizli büyümek midir?..
İstanbul, Ankara ve Kocaeli'nin gelirini kısmak ANAP'ın Türkiye yerinden yönetilmelidir teziyle ne kadar bağdaşmaktadır?..
Erkan Mumcu'nun açıkladığı değişim planı ile ne kadar örtüşmektedir?..
ANAP lideri Yılmaz, Yavuz Donat ile konuşurken diyor ki..
"Bürokrasi direniyor ama çaresi yok, bu sistem değişecek"..
Peki sadece bürokrasi mi?.. Siyasetçi de direnmiyor mu?..
Gece yarısı yapılan bu değişiklik.. Kaynak kullanmayı tekelinde tutmaya çalışan siyasetçilerin gövde gösterisi değil mi?..
Yoksa değişime direncin en somut örneği mi?..
Arzulanan şudur..
Belediye başkanları para bulmak için Ankara'nın yollarını aşındırmalı.. Kapı kapı dolaşarak para aramalıdır.. Sistem böyle olmalıdır ki siyasetçi güçlü olsun.. Etkin olsun..
Peki bu eski zihniyet mi, yeni zihniyet mi?..
Bu değişikliği isteyenlerin kılıfı da hazır..
"Bu üç kentten kesilen payla diğer 14 büyükşehir belediyesi rahat nefes alacak..
Antalya, Konya, Adana, Eskişehir belediyeleri mağdur.. Yüzde beşlik pay yetmiyor.."
Doğru..
Ama bunun yolu bir başkasının hakkını kesmek midir?.. Yoksa, vergilerden alacakları payı yükseltmek midir?..
Madem yetmiyor, yüzde 5'lik payı arttır.. Yüzde 7'ye çıkar, yüzde 10'a çıkar..
Ama o zaman Ankara'nın geliri azalır..
Azalsın.. Amaç, devleti küçültmek, ülkeyi sadece Ankara'dan yönetmemek değil mi?..
Soruyorum..
İstanbul, Ankara, Kocaeli belediye başkanları iktidar partilerinden birine mensup olsalardı bu yasa gece yarısı operasyonu ile çıkar mıydı?..
Bu belediye başkanlarını beğenmiyor olabilirsiniz..
Gelirlerini doğru yere harcamadıklarını savunabilirsiniz..
Bunlar ayrı..
Eğer böyleyse hesap sorulacak yer de ayrı..
Ben bir ilkeden bahsediyorum..
Değiştirmek zorunda olduğumuz Türkiye'nin yeni yapısını sorguluyorum..
Kişiye göre alınan kararlar, kişiye göre değiştirilen yasalar devri bitsin diyorum..
Biliyorum.. Değişim kolay olmuyor..
Zor ve sancılı bir dönemden geçeceğimizi, direnenlerin, ayak sürüyenlerin çok olacağını biliyorum..
Ama her şeye rağmen Yılmaz'ın şu sözleri beni rahatlatıyor:
"Türkiye öyle bir noktaya geldi ki, siyaset değişmezse siyasetçiler değişir."
Merak ediyorum.. Acaba hangisi değişecek?..
Siyaset mi, siyasetçiler mi?
Siz ne dersiniz?..