kapat
17.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Galatasaray'da Lucescu devrimi!..

Werder Bremen maçında sahaya çıkardığı 11, Lucescu'nun hem kendisinde, hem de Galatasaray'da bir devrim yapma niyetinin göstergesiydi. Orta alanda koşan adamların tümünden vazgeçmiş, hepsi klas, hepsi topa basan ve hepsi topla oynamayı sevenlerin futbolcularının tümünü sahaya sürmüştü..

Sergen, Berkant, Hasan Şaş, Ayhan ve Batista!..

Savunmadaki dörtlünün kanatlarında da, ofansif yönleri ile bilinen, topu iyi kullanan iki adam, Perez ve Ergün'ü tercih etmişti..

Bu Lucescu'nun özellikle Şampiyonlar Ligi maçlarında, Galatasaray'ı rakiplerinin "Klas" olarak önüne koyma düşüncesinin göstergesiydi.

Orta sahada hücuma dönük böyle "Beş Dev Adam" olunca, ilerde Ümit'in kağıt üzerinde tek forvet görünmesi önemli değildi. Çünkü bu orta alanla, Galatasaray, forveti hücumlarda, hatta zaman zaman beklerin de katılması ile, 6-7'ye çoğalabiliyordu.

Koşan adamlardan vazgeçip klas ayakları tercih etmek ve hepsini birden takıma koymak, yürekli bir karardı. Lucescu, Werder maçında denedi. Kocaeli gibi bu ülkenin en seçkin takımlarından biri önünde de cezalı Sergen'in yerine Arif'i alarak, yürürlüğe koydu.. Sonuç.. Beş gol.. Hem de, hiç de beş gol yiyecek bir oyun sergilemeyen, oyununun genel görünümünde başa baş, hele ilk 20 dakikada önde gibi bir rakibe karşı.. Beş gol.. Güzel goller üstelik..

İlk ikisi bireysel beceriyle, ötekiler, klas ayakların kombine akınları ile gelen beş güzel gol..

Sanırım, Lucescu, Berkant'ı kaleye sırtı dönük forvet oynatıp rakip stoperlere ezdirme yerine, yüzü kaleye dönük orta sahada oyun kurucu oynatma arasındaki farkı nihayet görmüştür.. Berkant, gerek Werder, gerek Kocaeli maçlarında "10 numaralı formayı müzeden çıkarmaya hazır olun. Ben ona talibim" sinyali verdi..

Bir yanlışı, takıntısı var.. Kendini kanıtlama ısrarından vazgeçmeli artık.. 17 yaşında Bayern'in Şampiyonlar Ligi maçında oynayan bir yeteneğin herhangi birine, herhangi bir şey kanıtlama gereği yok..

Topu sevmesi, topla oynaması, çok klas hareketlerle oyunu süslemesi güzel. Bu hareketler seyirciyi de coşturur üstelik. Ama yerinde yapılırsa.. Her topla değil.. Rakibe bastığın zaman kaleci ile karşı karşıya kalacaksan, tamam.. Ama orta sahada, üç kişiden sıyrılmaya çalışırken topu kaptırıp kontratak yedirirsen, o zaman sana güvenenler azalır..

Berkant'ın futbolu zaten olgun. Kafasını da olgunlaştırır, klasını ve zekasını tümüyle takımının emrine verirse, Türk futbolu bir süper star kazanır..

Ve bu Berkant, Kore/ Japonya'da harikalar yaratıp, dünya futbol pazarının da gözdesi olur.

Ben Galatasaraylı değilim!..
Ben Galatasaraylı değilim..

Eğer bu aşşağılık kompleksliler, eğer bu ahlaksızlar, eğer bu aile terbiyesi görmemişler, Galatasaraylı ise ve ellerinde sarı kırmızı bayraklarla tribünleri dolduruyor ve Galatasaray yönetimi bunları karşı tribünden utanmadan, yüzleri kızarmadan izleyebiliyorlarsa, ben Galatasaraylı değilim..

Ben 18 yaşında Galatasaraylı oldum.. Doğuştan, baba, amca, dayı şartlaması ile körü görüne değil.. Bir gazeteci olarak üç büyüklerin üçünün de ıcığını, cıcığını görerek, öğrenerek, kendi bilgilerim, kendi duygularım ve kendi özgür kararımla Galatasaraylım oldum.

Neden Galatasaray'ı tercih ettim?..

Çünkü farklıydı.. Okul geleneği Galatasaray'ı çok farklı bir camia, çok farklı bir yuva haline getirmişti.. Orda sonuçların değil, insanın değeri vardı.. Orda saygı, orda sevgi vardı.. Bu hava beni sımsıcak sarınca, başka kulübü tutmama imkan kalmadı..

Galatasaray'ı gözlerimle değil, kalbim ve beynimle seçtim ben..

..Ve bu çirkin insanlar, bu kompleksli magandalar, bu takıntılı reziller "Bu Galatasaray senin seçtiğin Galatasaray mı" sorusunu ikinci yarı başlarken, bana bir daha sordurdular..

Açıkçası UltrAslanlar'dan umutlanmıştım.. Çoğu lise geleneğinde yetişmiş, hemen hepsi okumuş, kültürlü, üniversiteli insanlardı bunlar.. Galatasaray'a yakışmayan bu soysuzluğa engel olacaklarını düşünmüştüm.. Bana yüzlerce e-mail çekip "Bizim adımız tek A ile yazılır" diyecek kadar hassas arkadaşların, Galatasaray üzerine düşen bu çirkin gölgeye de dur diyeceklerini saf saf düşünür olmuştum..

Kocaeli maçının sonlarına doğru bir kez daha beynimden vuruldum..

Güçlü bir rakibe, harika bir oyundan sonra beş atmış, ilk yarıyı birinci bitirmişsin. Şarkılarla, türkülerle, marşlarla coşan, Cim Bom, Galatasaray, Aslan tezahüratları ile yeri göğü inleten bu coşkuyu, televizyon ekranlarından tüm ülkeye yayman için ne harika bir ortam değil mi?..

Ama Digitürk ekranlarından, Türkiye'ye, pislik, irin, iğrençlik, ahlaksızlık, terbiyesizlik yayılıyor..

Tribüne, Galatasaray'ı sevmesi, tanıması için getirilmiş beş yaşında çocuklar, kalabalık arasında son yıllarda sayıları belirli ölçüde artan genç kızların yanında, onlardan bile utanmadan, sıkılmadan bağrılan, koro halinde bağrılan şeye bakın!..

"Ne mutlu seni s.kene..

Yavşak Fenerbahçe!.."

Ağızlarından salyalar akarak, ciğerlerinin tüm gücü ile vuruyorlar vurguyu bir de "S.kene" derken.. Sanırsınız ki, böyle bağırırken sahiden yapıp, orgazm oluyorlar..

Bu mu Galatasaray?..

Bu mu lise kültürü?..

Bu mu UltrAslanlar!..

* * *
Sakın ha bana "Antalya'da Fener'in tüm maçları boyunca, Göklerde yıldız, gönüllerde ay, ananı s.keyim Galatasaray" diye bağrılmasını örnek göstermeye, "Onlar yapıyor, biz cevap veriyoruz" demeye kalkmayın..

Onların yaptığı da, çirkin, pislik ve ahlaksızlık.. Üstelik ay ve yıldızı katarak, bayrağa saygısızlık.. New York defilelerinde en güzel mankenlere bayrak desenli kostümler giydiren sanatçılar için dava açan savcılar, bu rezil bağırtılar sırasında Şeref tribününde oturuyorlar üstelik..

Ama bakın beyler..

Siz değil misiniz, Galatasaray'ın farklı olduğunu iddia eden..

Siz değil misiniz, "Galatasaray batıya açılan penceredir" diyen..

Kaldı ki..

Onların Galatasaray'a karşı kompleks duymaları, bu kompleksi kusmak için sövmelerinin, ruhsal özürü var..

Sen Avrupa, sen Süper Kupa şampiyonu olmuşsun.. O caddelerde bayraklarını, seninle berabere kaldığı maçın ardından dolaştırmış ancak..

Sen Avrupa'da yenmedik kulüp bırakmamışsın.. Sen adını Brezilya plajlarından, Hong Kong'un daracık sokaklarına, Arjantin platolarından, Eskimo ülkelerine, dünyanın her yerine duyurmuşsun.. Türk ve Türkiye sözcükleri ile, Galatasaray adını, tüm dünyada özdeş hale getirmişsin.. O kırk yılda bir çıktığı Avrupa'da bir tek kez ilk baharı görememiş, lafı geçtiğinde "Türkiye'nin öteki takımı" diye anılmış..

Sen Şampiyonlar Ligi'ne katılma rekoru kırar, iki kez son sekize (Çeyrek finale) kalma başarısı gösterir, bu sezon da yoluna devam ederken, o gene tık nefes, sıfır puanla yolda kalmış..

Sen Şampiyon Kulüpler'de yarı final oynamak gibi bir başarıya ulaşmış ve Avrupa'ya adını ezberletmişsin.. Bugün Fransa'da, İtalya'da, Almanya'da, Galatasaraylı Fransız, İtalyan, Alman çocuklar belirlemeye başlamış.. O Türkiye'de bile ikinciliğe düşmüş..

Sen bu yıl CNN International, FIFA İstatistikçiler Derneği gibi saygın kurumların, Kicker, Soccer gibi önemli dergilerin "Dünyanın/Avrupa'nın En İyi Takımı" listelerinde birinci sıralara yükselmiş, son yıllarda ilk onun altına düşmemişsin. Bu yıl sekinci sıraya inmenin üzüntüsünü yaşarken, rakibin tarihinde ilk defa, yüzüncü sıranın altına inme başarısına(!) sevinmiş.. Bunu da onu yıllar sonra şampiyon yapan bir Galatasaraylı teknik direktör sayesinde sağlamış..

Bu tabloya bakınca, onlar söverler.. Sövebilirler.. Ama sen.. Sen söyle bakalım, Fenerbahçe'yi hala aklından çıkaramamanın, hala Galatasaray zaferlerini, Fener'e söverek, hem de böyle iğrenç söverek kutlama takıntının bir tek özrü var mı?.

Sendeki bu aşşağılık kompleksi, sendeki bu Fener takıntısı ne zaman bitecek?..

Sizler, Galatasaray'ın utancısınız.. Ben bu utancı sizlerle birlikte taşımamak için maçlara gelmekten vazgeçtim.. Bu yıl tek Galatasaray maçına adım atmadım.

Siz Galatasaraylı iseniz, ben değilim!.

Yanlış kart!..
Galatasaray- Kocaeli maçının hakemi Ali Aydın, bir kırmızı, 7 sarı kart gösterdi. Bir tanesi haksızdı.

Tribünlerle sahayı ayıran tel örgülere tırmandığı için Berkant'a sarı kart çıkardı. Yanlış.. FİFA artık, golden sonra oyuncuların bireysel ya da gurup halinde sevinç sergilemelerini, maçın ilginç unsurlarından biri olarak kabul ediyor ve hakemlere "Hoş görün" talimatı veriyor..FİFA rakibi sakatlamaya yönelik hareketlerin acımasız cezalandırılmasını isterken, hafif olaylarda kart çıkararak, takımları yıldızlarından mahrum etmenin, seyir zevkine darbe olacağını ileri sürüyor ve hakemleri uyarıyor.

FİFA'nın gol sevinçlerinde kart istediği bir tek durum var.. Rakip seyirciyi tahrik ve oyunun sağlıklı devamını tehlikeye sokmak..

Berkant golü attıktan sonra, kendi seyircilerinin yığıldığı köşe yerine, Körfezlilerin tel örgülerine saldırsaydı, sarı kartı hakkederdi.

Ali Aydın, FİFA'nın bu sezon başı yaptığı yorumlardan herhalde habersiz. Ya da Merkez Hakem Komitesi Başkanı Bülent Yavuz, bu konuyu iyi anlatamamış.

İkinci yarı başlarken Aydın'ın kartının, tüm hakemlere "Yanlış" örnek olmaması için, bir kere hatırlatalım dedik..

Spor Duvarı
* Erteleme maçında Ali Sami Yen'e gidenler BBG'nin yeni versiyonunu izledi. BBG yani Batista- Berkant- Galatasaray..

* BBC, dünya Kupası finallerinde yer alacak Ogün'ün ismini doğru telaffuz etmek için özel bir birim kurmuş. İnşallah 16 futbolcumuzun adını bir daha unutmamak üzere öğrenecekler.

* Galatasaray astronomik rakamlar istenen Sergen'in bonservisini almak için harekete geçti. Tamamını almaya gerek yok, sol ayağını alsalar yeter.

* Kemal Derviş Beşiktaşlı olduğunu açıklamış. Kulübün ekonomik durumu sanılandan da kötü galiba..

* Eğer Fener'de işler yine kötü giderse Lorant şampuan reklamlarına çıkıp "Bakın saçlarım eskisinden de beyaz oldu" diyecek.

hakanutku@hotmail.com



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır