kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
1 Şubat 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Magazin Sağlık Televizyon Yazarlar Kültür Sanat
 
24 Saat
24 Saat

Sessiz sakin ama çok zibidi bir çocuktum

İPEK DURKAL
30.01.2009
'Despero' adlı animasyon filmde 'kahraman fare'yi seslendiren Tolga Çevik bu karaktere neden vurulduğunu anlattı: O da kendi boyunun farkında olmadan her işe bulaşıyor. Benim çocukluğum gibi.....
Cuma günü vizyona giren 'Despero', küçük bir fare olan Desperaux Tilling'in nasıl bir kahramana dönüştüğünü anlatıyor. Bu 60 milyon dolarlık animasyon filmde başkahraman 'Desperaux Tilling'i seslendiren Tolga Çevik, sevimli fareden nasıl etkilendiğini, çizgi filmlerin çocuklar üzerindeki etkilerini ve iki buçuk yaşındaki kızı Tuna ile üç buçuk yaşındaki oğlu Tan'la kurduğu ilişkiyi anlattı.

* İlk kez bir çizgi filme dublaj yaptınız. Bunun artık iki çocuk babası olmakla ilişkisi var mı?
Sanmam, denk geldi. Çizgi film deyip geçmeyin, dünyada da çok güvenilen bir film. Hatta Oscar aday adayıydı. Çocuklar için olmaktan öte ciddi mesajları olan bir animasyon film. Son yıllarda Hollywood'un çığır açıp bu hale getirdiği animasyon filmlerinin çoğunu aslında biz büyükler seyrediyoruz.

* Bu filmin bütçesinin 60 milyon dolar olduğu konuşuldu. Dublajda da böyle büyük paralar alınıyor mı?
Yok canım nerede!

* Türkiye'de bu kadar büyük bütçeli bir film yapılabilir mi?
Çok isterim Türkiye'de de böyle bir çalışma yapılmasını ama film bittikten sonra teknik isimlerin aktarıldığı kuyruk jeneriği, bizim herhangi bir Türk filmi jeneriğinden bile uzun. Sanmıyorum ki Türkiye bunun altından kalkabilsin. Bizde şu ana kadar en yüksek bütçeli film 'A.R.O.G' oldu. Ona bile 10 milyon dolar harcandı diye neredeyse olay oldu; millet birbirini kesiyor, bu kadar para harcanır mı bir filme, hani ülkede açlık var filan diye...

'NEDEN KORKAYIM Kİ!' DİYOR
* Siz burada ana karakter olan sevimli fareyi konuştunuz. Karakteri siz mi seçtiniz?
Bu karakteri, seslendirme yönetmenim olan Volkan Severcan teklif etti ama bu karakteri kabul etme sebeplerimden biri, benim çocukluğuma benzemesi. Ben de sessiz sakin ama biraz zibidi bir çocuktum. Karakter analizini okuyunca kendi çocukluğuma çok yakın buldum çünkü kendi boyunun farkında olmadan her işe bulaşmaya çalışıp her şeyin üstesinden gelmeye çalışan bir fare. Normalden de küçük, kendi standartlarının bile altında ama müthiş sevimli, çok cesaretli. Cesareti cehaletinden mi geliyor ona çok fazla değinilmiyor ama 'neden korkayım ki!' diyen bir fare. Bu durum farelerin ana prensibine aykırı. Zaten o yüzden o bir kahraman.

* Siz de çocukken kahraman mıydınız?
Benim de çocukluğumda kendi başıma kimseye haber vermeden becermeye çalıştığım şeyler bu kategoriye giriyor. Çok tehlikeli şeyler yaptığımı şimdi anlıyorum ama çocuklara kötü örnek olmasın diye anlatmaya hakikaten korkuyorum. Bir de çok zayıftım ve arkadaşlarımın yanında biraz kendimi dışlanmış da görüyordum. Herkes daha sağlıklı filan. Arka sırada otururdum. Az görüneyim, fazla bulaşmasınlar ben de kimseye bulaşmayayım durumum vardı.

* Tuna adlı bir kız ve Tan adlı bir erkek çocuk babasısınız. Onlar da size benziyor mu?
Biz onlarla yarışamayız! Hakikaten bizim gibi değiller. Ben oğlumun yaşındayken salak salak ortada dolaşan bir çocuktum. Şimdikiler öyle değil. DVD'yi takıyor, ileri alıyor filan. Ben DVD'nin nasıl çalıştığını babama hâlâ anlatamıyorum. Dijital çocuk bunlar. Kardeşiyle kavga ediyor, bir şey oluyor, kızacağım bir anda, "Baba şu anda konuşmak istemiyorum" diyor. "Biraz çocuk gibi konuş ya, niye konuşmak istemiyorsun?" diyorum; "Çünkü şu an çok duygusalım" diyor. Sen 'duygusalım'ın anlamını nereden biliyorsun! Nasıl biliyor olabilirsin ki, ben 35 yaşındayım, herhalde üç senedir duygusal kelimesini kullanmadım. Böyle garip oldukları için de korkutuyorlar.

DAHA OJELERİMİ SÜRMEDİM BABA
* Nereden biliyor olabilirler?
Nereden olacak işte, izlediklerinden, ki biz bu konuda çok dikkatliyiz. Onların seyredecekleri her şeyi öncesinde bir kere biz izleriz. Sonuçta onların yüzde 90'ı Amerika'dan filan geldiği için çocuk için bile yapılmış olsa, onların sistemiyle bizimki farklı. Çocuğumun onların çocuğu gibi yetişmesini veya o tarz bir diyalog kurmasını istemiyor olabilirim. Birkaç tanesine çok güvenip seyrettirdik, içinden öyle cümleler çıktı ki, bize kafa tutarken bir anda 20 yaşında oluyorlar. Genelde argo cümleler oluyor ve arkadaşlarımdan bile duymadığım cümleler, onu da örnek vermek istemem. Versem de yazamazsınız... Sabahları "Günaydın kızım" diyoruz, "Bi dakka, daha ojelerimi sürmedim" diyor. Daha iki buçuk yaşında ve ojeleri olmadan kahvaltıya oturmaması beni biraz geriyor tabii.

ARTIK KÖTÜLÜK VAR
* Başka hangi konularda hassassınız?
Beslenmelerine çok dikkat ediyoruz çünkü gördük ki, beslenme çok önemli bir şeymiş. Eşimin hamileliğinde sağlıklı beslenmesinden çocukların şu anki durumları belli oluyor. Bizimkiler 40 yılda bir hastalanır. Bir de eskiden bizi sokağa salıyordu. Kötülük yoktu ya da olduğu yeri biliyorduk, oraya gitmiyorduk. Şimdi kötülük nerede kimse bilmiyor. Çocuğu sokağa salmayınca kötülük yapmak isteyenler evinize girmeye çalışıyor. Ya TV ya DVD ya da radyo ile... Onların amacı size ulaşmak. Sizin yapacağınız tek şey, her şeyi denetlemek. Bizim çocuklarımız daha plastik tabanca görmedi ama okula gidince yanındaki arkadaşı gösterecek.

* Çocuklarınızın eğitimleri konusunda klasik ebeveyn modeli misiniz?
Hamasi şeyler bizde etken. Sülalemize bakıyoruz, anormal insan yetişmemiş -gerçi biz de ne kadar normaliz tartışılır- e, kötü de bir aile de değiliz. Demek ki o formül kullanılır ama birebir değil tabii ki. Bu sevgilisi için de geçerlidir insanın. Bir önceki ilişkinizde yaptığınız hatayı bir sonraki ilişkinizde düzeltirsiniz fakat yine yaranamazsınız çünkü insan başkadır, formül yine değişmiştir.
Haberin fotoğrafları