kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
13 Ekim 2008, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
OKUR TEMSİLCİSİ
Okur Temsilcisi

Bir 'eksik' haber daha

Haber önce, 9 Ekim'de, bir başka gazetede yayımlandı. Buna göre bir CHP milletvekili İçişleri Bakanı'na mektup yazmış ve Kırklareli Valisi Hüseyin Avni Coş' un 2 Nisan günü beraberce yenilen bir akşam yemeği ardından doktor A.B.B.'yi lojmanında taciz ettiğini öne sürmüştü.
Haberde valinin "yemek doğru, taciz yalan" şeklinde özetlenebilecek açıklamalarına da yer verilmişti.
Haberin bir anlamda "devamı" 10 Ekim tarihli SABAH'ta da yer aldı.
Taşra baskısında iç sayfada yer alan ' Vali Yüzünü Örtmüştü' başlıklı haberi okuyalım:
"Kırklareli Valisi Hüseyin Avni Coş'un taciz ettiği ileri sürülen merkeze bağlı Dereköy Sağlık Ocağı'nda görevli 28 yaşındaki kadın doktor A.B.B. iddianın basında yer alması üzerine dün işe gitmedi. Vali Coş'un olay gecesi kadın doktorun evinden yüzünü kapatarak dışarı çıktığı ve ona otomobil hediye ettiği iddiası da ortaya atıldı. İddiaya göre, geçen nisanda Coş ile A.B.B. birlikte yemek yedikten sonra vali kadın doktorun evine gitmiş, kapıda bekleyen korumaları köylüler görünce olay çıkmıştı. Valinin reddettiği olayı gördüğünü söyleyen köy bakkalı Hamit Kan, 'Vali o gece doktorun evinden çıkarken başına ceketini örtmüştü. Sonradan vali olduğunu gördük. Doktor hanım da sarhoştu. Doktor o zaman taciz edildiğini söyledi. Ama şimdi arkamda durmuyor. Taciz etmedi, diyor. Tek başıma kaldım ama sonuna kadar gideceğim' dedi. Kan'ın yolcu taşımacılığı da yaptığı ve üç minibüsüne bu olaydan sonra para cezası uygulandığı öne sürüldü."
Bu haberin çıktığı gün bir başka gazetede, adı A.B.B. diye geçen Doktor Ayşe Burcu Bilir'in açık kimliğini kullanarak yaptığı, "yalanlama" içerikli açıklama yer almaktaydı. Bilir, özetle, "yemek doğrudur, ama daha sonra lojmana geç olduğu için vali beni korumaları eşliğinde gönderdi" diyordu.
Bir nebze "geriden gelme" durumunu editörlerin takdirine bıraksak da, acaba, SABAH haberi etik açıdan "kabul edilebilir" mi?
İddialar doğru olabilir de, olmayabilir de.
Şüpheler, yapılan açıklamalardan sonra dağılmış olabilir de, olmayabilir de.
Onları bir yana bırakalım. Eldeki haber metnine bakalım.
Çünkü buradaki esas mesele, üst düzey bir devlet görevlisi hakkında ciddi "taciz" iddiaları içeren bir haberin tüm unsurlarıyla SABAH okuruna sunulup sunulmadığı.
SABAH haberinde yeni ayrıntılar var.
Bunların en önemlisi, valinin doktora "otomobil hediye ettiği" iddiası.
Taciz iddiası ile "ruhen" çelişse bile, bu iddia haberde yazılı.
Ama kaynağı belli değil. "Ortaya atıldı" denmiş. Acaba kim?
Bunu okur öğrenemiyor.
Bu iddiayı ortaya atanın kimliğinin saklanması için hiçbir makul "mesleki" gerekçe yok.
Diğer iddia, gece valinin lojmandan "yüzünü örterek" çıktığı.
Bunun kaynağı belli. Köy bakkalı Hamit Kan.
Bir diğer iddia, Kan'ın işlettiği üç minibüse "bu olaydan sonra para cezası uygulandığı".
Para cezası neyle ilgili verilmiş? Bunun olayla ilgili olduğunu gösteren bir gerekçe var mı? Varsa haberin neresinde?
Haberdeki vahim eksiklik, bu iddiaları tümüyle boşluğa savurup "dedikodu" düzeyine indirgiyor.
SABAH dedikodu veya söylenti gazetesi değil elbette. Değil mi?
Öyleyse, neden Vali ve doktordan görüş-açıklama alınmadı?
Muhabir Murat Savaş, haber toplamaya gittiği Dereköy'den valiye telefonla ulaşma imkânı olmadığını söyledi.
Peki, İstanbul'da ne oldu?
Yurt Haberler Müdürü Aydın Şentürk, valinin açıklamaları ajansa gelince yazı işlerinin uyarıldığını söylüyor.
Araştırmayı bu noktada kestim.
Okur, sonuçta, bu açıklamaları o günkü sayfada bulamadı.
"Dengesi bozuk, unsuru eksik", dolayısıyla "adil yaklaşımdan yoksun" haber meselesine bu köşede defalarca değindim. Sorunun köküne inilip çözülmemesi herhalde bu köşenin sorunu değil.
Editörlerin sorunu.
Bu haberlerin sayfalara girmemesi, "eksiklerin tamamlanması" notuyla ilgili bölümlere iade edilmesi gerekir.
Böyle durumlarda, yani eksik haber basılınca, genellikle şu oluyor: Görüşü alınmayan, ama kendisini "haksız biçimde töhmet altına alınmış" gören "haber özneleri", ya açıklama gönderip izleyen günlerde yayınlatıyorlar ya da tekzip yoluna başvuruyorlar.
Olan, haberlerin ve habercilerin imajına oluyor.
"Kötü gazetecilik" imajı zihinlerde kök salıyor.
Bu köşe mesleki eksikliklerin fotoğrafını çekmekle yükümlü.
Düzelmesini ancak umut edebiliriz.