kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 24 Ağustos 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Pazar SABAH 
GÜLSE BİRSEL

Arap kadınlarının başına gelen en güzel şey!

Kaldığım otelde Ortadoğu kanalları çıkıyor. Son günlerde bahsedilen, Kıvanç Tatlıtuğ'un oynadığı Arap müzik klibini de seyrettim, Ihlamurlar Altında dizisinin Arapça dublajlı versiyonunu da. Bazılarını kişisel olarak tanıdığım Türk oyuncuların "Yallah habibi..." tadında konuşması, eğlenceli tabii! Gümüş ve Ihlamurlar Altında dizileri, Arap dünyasını birbirine kattı. Arap kadınlarını, çalışıp iş kurabileceklerine, aile içinde söz sahibi olabileceklerine, kendilerine kibar davranan, iltifat eden kocaları olabileceğine, sözün kısası insan gibi medenice yaşayabileceklerine uyandırdığı için, bizim diziler topa tutuldu o memleketlerde. Bazıları da "Seyreden kadınların işi gücü bırakıp televizyona takıldıkları," için eleştirdi bizim dizileri. Zira garibim Arap kadınları, Müslüman kadınların birçok hakka sahip olduğu, çıkıp gezdiği, okuduğu, çalıştığı, para kazandığı, eğlendiği, aşk yaşadığı, kendi kararlarını verdiği bir hayatı, böyle bir ülkeyi televizyondan hayran hayran seyredip, hayallere dalıp, çamaşırı bulaşığı unuttular. Maalesef bizim kanıksadığımız özgürlükler, onlar için ulaşılmaz hayallerdi çünkü! Arap reklamlarını seyrediyorum. İşe giden, sokakta dolaşan, okuyan, spor yapan, sosyalleşen kadın zaten yer almıyor. Ancak birkaç deterjan, yemek sosu, bebek bezi vesaire reklamında, kadın figürlerini ya mutfakta, ya bebek bakımı esnasında görüyoruz. Mamulü kullanan kadının ödülü hiçbir zaman kendi mutluluğu değil. Filmin mutlu sonu, kocanın yemeği beğenmesi veya bebekle rahat rahat oynaması! Dolayısıyla bizde, kadın hakları konusunda bir cümle söyleme amacı olmayan, hatta şehirli bir Türk kadını alıcı gözle izlese, belki kadın erkek eşitliği konusunda üzerinde eleştiri yapacağı iki genele hitap eden dizi, Arap kadınları için, Müslüman bir ülkede, kadınlar için cesur ve özgür bir hayatın uzak ama mümkün manzarası oluverdi. Onlar, bizim gibi olabilme ihtimallerini sevdiler. Türk dizileri bence son yıllarda Arap kadınlarının başına gelen en iyi şeydir. 1989 yılı, İsviçre'de kızlara özel bir yaz okulundayken, yemekhane telefonundan, Boğaziçi'nin Ekonomi Bölümü'ne girdiğim haberini aldım. Bir sevinç çığlığı atınca, herkes ne olduğunu sordu. Anlattım. İspanyol, Yunan, İsveçli, Alman, bütün kızlar tebrik etti. Kuveytli bir grup kız ise 'ekonomi'nin ne olduğunu anlamadılar. "Sayılar işte," dedim, "Bütçe, gelir, gider..." Bir tanesi anlayışla başını salladı ve neşeyle bağırdı "Heeeee, mahasebeeee!" "Hayır," dedim, "Muhasebe değil, economics, ülke ekonomisi, şirketler filan." Çok şaşırdılar, çünkü böyle bölümlere Arap ülkelerinde kadınlar kabul edilmiyordu. Kuveytli bu kızlar ancak iki senelik üniversite okuyacaklardı. Dört senelikler erkekler içindi. Bir iki hafta sonra "Heee, mahasebeee," diyen tatlı kız, kardeş erkek okulunun da katıldığı, bahçedeki öğle yemeğine indiği ve erkeklerle aynı ortamda bulunduğu için babası tarafından hepimizin gözü önünde evire çevire dövüldü.

FUTBOL BİLE YASAK
Son bir yılda Afganistan'da 25 kadın kendini yakarak intihar etti. Birçok Arap ülkesinde kadınların giyim, seyahat etme, eğitim, çalışma, hatta araba kullanma haklarıyla ilgili bile cezalı yasaklar var. Kadınla erkeğin mirastan aldığı pay çoğu Ortadoğu ülkesinde farklı. Kadınların statta futbol maçı seyretmeleri bile yasak. Bu kafayla da Ortadoğu'dan ne bir sporcu çıkıyor ne bilim insanı ne de sanatçı. Varlık içinde yüzen Arap ülkeleri, tiyatrosuz, sinemasız, müziksiz, sporsuz, edebiyatsız, bilimsiz, demokrasisiz, geri kalmış memleketler olarak yaşıyorlar. Diyeceksiniz ki İran istisna, örneğin bir sineması var, Kiarüstemi filan... Son habere göre Hollywood'a gidip Leonardo di Caprio'yla başrol paylaşan başarılı İranlı kadın oyuncu, bir sahnede başı açık göründüğü için İran dışına çıkamıyor. Bu zihniyetlerin hüküm sürdüğü hiçbir coğrafyada kültür filizi, medeniyet filizi yeşeremiyor. Onun için de bizim zaman zaman beğenmeyip, "Alelacele çekiliyor, özensiz mözensiz," diye eleştirip durduğumuz dizilerimiz, Arap ülkelerinde sanat harikası muamelesi görüyor. O ölçüsüz zenginliğin ortasında senarist, yönetmen, oyuncu, yetiştirip eli yüzü düzgün televizyon dizisi yapmaktan bile acizler çünkü... O garibanların bir Atatürk'ü ve Atatürk devrimleri olmadı ne yazık...