kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 10 Ağustos 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Ruhat Mengi kötülüyorsa o kitap kesin iyi kitaptır!

27.07.2008
Benim için dönüm noktası Hrant Dink'in ölümüydü. Kitabı basmaya o zaman karar verdim.....
- Dışkı dökme hadisesinden sonra Yanlış Cumhuriyet kitabınız da özellikle gündeme getirildi, hazır eleştirmişken bu da aradan çıksın istediler...
- Bana vız gelir tırıs gider. Hem Ruhat Mengi'nin b.k attığı bir kitap iyi bir kitaptır, nokta. Başka kanıt gerekmez iyi kitap sayılması için. Ruhat Mengi kötülüyorsa o kitap otomatikman okunmalıdır.

- 94'te yazdınız ama basmadınız bu kitabı. Neden?
- 1995'te 'yayınlayayım mı' diye düşünürken üç-beş kişiye danıştım, bana söyledikleri şu oldu: 'Oğlum, gençsin, güzelsin, yazık sana!' Çünkü çakal inine sopa sokuyorsun, e bunun sonuçlarına da katlanman gerekir. Halbuki o tarihte bizim aklımızda bir sürü proje vardı; Küçük Oteller kitabı, şu, bu...

- Türkiye bu tartışmalara hazır hale geldi mi yani?
- Benim için dönüm noktası Hrant Dink cinayetiydi. Cenazesinde kararımı verdim 'Bu kitabı basıyorum,' diye. Bu memlekette 'Yeter artık bazı şeyler,' noktasına vardım.

- Özellikle Ermeni bir yazarın bu işe soyunması, çok tehlikeli sularda yüzmesi anlamına gelmiyor mu?
- Babacım Türkler yapsın o zaman! Ama yapmıyorlar. Temel hadise şu çünkü; 'Vatan Millet Sakarya' hastalığından ruhunu arındırabilmiş Türk çok az. Şöyle diyeyim; bu kitap değerli bir kitaptır, aldığım tepkiler son derece nettir ve pozitiftir. Türkiye'nin bu hadiseyle yüzleşmesinin zamanı gelmiştir.

- Yanlış Cumhuriyet'te ne anlatıyorsunuz tam olarak?
- 1918'de Türkiye'nin önünde birçok yol mevcuttu, bir tane değil. Her biri ayrı riskler, ayrı avantajlar içeren bir dizi seçenek... Bunlar arasından bir tanesi seçildi ve bu seçilen yol, en doğru yol değildi.

- Atatürk'ün seçtiği yolu kastediyorsunuz?
- Evet.

- Çıkış noktanız nedir?
- 35-40 senedir her şeyi okuyorum. Yalnız Türkiye hakkında değil,12- 13 dil bilmenin avantajıyla ülkeler tarihi hakkında da hayli geniş malumat sahibiyim. Dünya tarihi bizim lise ve tarih kitaplarında anlatılan üç-beş kalıplaşmış şablondan ibaret değil.

- Tezinizi hangi temellere dayandırıyorsunuz, onu söyleyin?
- Türkiye'de 1913-18 arasında son derece kanlı, tüm dünya barışı ve toplum sağlığı açısından son derece tehlikeli olan azgın bir diktatörlük yaşandı. 1918'de bu diktatörlüğün ve bu kadroların tasfiyesi mümkündü. Tıpkı 1945'te Almanya'da yaşanan tasfiye gibi... Türkiye'de bu çözüm yolu tercih edilmedi; İttihat Terakki dönemi kadrolarını ve o dönemin suçlarını aklayıp, iktidarda tutmak amacına yönelik bir siyasi mücadeleye girildi. Bu mücadelenin adı Kurtuluş Savaşı diye geçiyor; o zamanlar Milli Mücadele'ydi adı. Bunun sonucu olarak Türkiye'de kurulan rejim, bugün ucu Ergenekon'a kadar dayanan bir dizi olumsuzluğun, bir dizi sıkıntının müsebbibi oldu.

- Siz Cumhuriyet rejiminin demokrasiyle örtüşmediğini söylüyorsunuz. 'Tek adam rejimidir, yani diktatörlüktür, Atatürk'ün yaptığı da budur," diyorsunuz özetle, öyle mi?
- Aynen! Ama bu, her cumhuriyet kötüdür, her monarşi iyidir gibi bir saçmalık değil. O dönemin rejimlerine baktığımız zaman, o dönemde hakikaten cumhuriyet diktatörlüğün kod adıdır. Ve çok enteresan bir detay; 29 Ekim 1923'te cumhuriyet ilan ediliyor, iki-üç gün sonra İstanbul Üniversitesi'nin öğrenci birliği cumhuriyet ilanını kutlayan bir mesaj yayınlamak için toplanıyor. Fakat oy çoğunluğuyla bunu reddediyorlar, çünkü diktatörlük ilanı olarak görüyorlar hadiseyi. 'Yani bunca mücadele verdik, sonu Mustafa Kemal Paşa'nın diktatörlüğü mü olacaktı,' gibi hayal kırıklığı içindeler.
Haberin fotoğrafları