kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 3 Ağustos 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Şair Akif Kurtuluş demokratik bir yargı kültürü için Baro Başkanlığı'na aday oldu.

Ankara Barosu'na şair başkan adayı

Metin SEVER
29.06.2008
Şair Akif Kurtuluş, Ankara Barosu Başkanlığı'na aday oldu. 12 hükümlünün öldüğü 'Hayata Dönüş' operasyonuna katılan jandarmalar hakkında açılan davanın zamanaşımından düşmesine isyan ediyor. Hedefi, daha demokratik bir yargı..
Akif Kurtuluş bir şair. Yalan Şiirler, Tören Provası, Kırgınlıklar Galası, Herkes Gitmiş isimli şiir kitapları var. Herkes Gitmiş'le 2005 yılında Behçet Necatigil Şiir Ödülü'nü kazandı. Ancak Kurtuluş, aynı zamanda bir hukukçu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu ve 25 yıldır avukatlık yapıyor. Ankara Barosu Başkanlığı'na adaylığını koyan Kurtuluş, bu kez karşımıza şair değil, hukukçu kimliğiyle çıktı. Biz de kendisiyle şiiri değil, yargı dünyasının sorunlarını konuştuk.

- Akif Kurtuluş şair olarak tanınır. Hukukçu yanınız pek bilinmez. İki Akif Kurtuluş'tan hangisi önce geliyor?
- Şiir benim başka bir dünyam. Şiirle bir kimlik edinmek istemedim. Şiirin bütün kuralları parçalayarak kendini var etmesiyle ilgili bir durum, bu. Hukuk ise, kural koymadan kendini var edemez. O bakımdan, bir avukat olarak, zaten bir kimliğin içinde doğdum.

- Şimdi aday olmanızın bir sebebi var mı?
- Mesleğe başladığım günden bu yana, bu mesleği, daha yaşanabilir kılmaya çalıştım. 'Daha katlanılabilir' diye de anlaşılabilir, bu sözlerim. Mesleğe yeni başlayan avukatlara göstermelik bir söz hakkı tanıyan avukatlık kültüründen söz ediyorum. Kaldı ki bunu besleyen bir yasal dayanak da var. Avukatlık Kanunu'na göre, 500'den fazla üyesi olan baroların yönetim kuruluna seçilebilmek için, beş yıldan fazla zamandır avukatlık yapıyor olmanız lazım. Aradan geçen 25 yılda, benim hiç iyi bulmadığım bu tarz değişmedi.

SAVUNMA GÜÇLENMELİ

- Bir şiirinizde "Savcılar saygın bulmasa da gayretimiz var en azından," diyorsunuz. Adaylık öyle bir gayretten mi geliyor?
- Evet. Yargı kültürü ve algısı, demokratik değil. Hiyerarşik, despotik, otoriter. Avukatı dışlayan, yargının içinde yer vermeyen, yurttaşla ilişkisini 'tedip ve terbiye' üzerinden inşa etmiş bir algı tarzından söz ediyorum. Avukatın, yargı faaliyetinin, hâkim ve savcı gibi ve kadar eşit unsuru olması, yargının demokratikleşmesinin öncelikli şartıdır. Savunma ne kadar güçlü olursa, yurttaş-yargı ilişkisindeki odak, yurttaşa kayar. Bu nedenle ben, 'bir mesleğin içinde olmak' ile başlı başına sorunu olan birisiyim. Avukat algısı ve kültürüyle benim aramda 'ciddi' sıkıntılar var. Bizim kampanyamızı bir slogana özetleyerek söylersem, 'başka bir şey mümkün'e olan heves belirledi. Atıf yaptığınız dizemdeki gayret, evet tabii ki budur. Benim başkan adaylığım, baro genel kurullarının başkanlık seçimine kilitlenmesine de bir tepkidir, aynı zamanda.

- Şairden başkan olmaz diye düşünenler çıkabilir...
- Bir kadın meslektaşım, avukat eşinin beni desteklemeyeceğini söyledi. "Şairden baro başkanı olmaz," demiş. Çok hoşuma gitti. Ben tam bunu göstermek istiyordum. Baronun farklı bir bakışa ihtiyacı var. Bir şair bakışına. Şair olmak, Turgut Uyar'ın Tütünler Islak'ın başına epigram olarak yazdığı gibi, 'bütün mümkünlerin kıyısında' olmaktır. Aynı olanın, birbirinin devamı olanın karşısına, başka olanı koymaktır.

- Hukuk Türkiye'nin sancılı alanlarından. Bir hukuk adamı olarak bu konudaki değerlendirmeleriniz neler?
- Geçtiğimiz hafta başında, 12 hükümlünün, yani yurttaşın öldüğü, 55'inin yaralandığı 'Hayata Dönüş' operasyonuna katılan jandarmalar hakkında açılan dava, yedi yıl sonra zamanaşımı nedeniyle düştü. Yedi yılda, iki celse yapıldı, tüm sanıkların ifadesi bile alınamadan sona erdi. Bu ülkede avukat değil, hâkim ve savcı olmak, bundan da geçtim, hukuk fakültesinden mezun olmak, bu utançla yaşayacağımız anlamına gelir. Bırakın 12 yurttaşın yakınlarına, biz hukukçular birbirimize adalet kavramını nasıl anlatabileceğiz? Bu ülkede namuslu bir hukukçu, yüzü kızarmadan sokakta dolaşamaz.

- E-muhtıralar, y-darbeler, yargı siyasallaştı tartışmaları...
- Yargının siyasallaşmasıyla, ilk kez karşılaşmıyoruz. Üstelik bu siyasallaşmanın, öyle sandığımız gibi, sadece yürütmeyle, yani hükümetle doğrudan ilgili çatışmalarla oluştuğunu söylemek, çok eksik kalır. Bence yargı, en başından 'siyasal olan' üzerinden kendini kurdu. Hrant Dink ve Malatya davası, daha yürürken skandala dönüştü. Yargı bize, devlet aleyhine suçlarla, devlet için işlenen suçlara, 'bağımsız mahkemeler'in nasıl yaklaştığının sayısız örneklerini verdi. Son bir yılda mı? 10 yıl? 20 veya 50?