kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 13 Temmuz 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Ferhat Çalapkulu, sponsor sorunlarına dikkat çekerken "İnsanlar birilerinin kendilerinden daha yetenekli olmasını kabul ediyor ama daha zeki olmasını kabullenemiyor," diyor.

Türk insanı televizyonda salak yerine konuluyor

ECE KOÇAL
06.07.2008
Türk Beyin Takımı kaptanı Ferhat Çalapkulu, şans oyunlarını seven Türk toplumunun akıl oyunlarına olan ilgisizliğinden şikâyetçi. Var mısın Yok musun? gibi programların da insanları kandırdığı düşüncesinde..
Zekâ oyunlarıyla 16 yıl önce katıldığı Türk Beyin Takımı elemelerinde tanıştı. Bu takımda oyuncu, teknik direktör olarak görev aldı. Şimdi kaptanlığını yapıyor. Türk Beyin Takımı ve Türk Sudoku Takımı ile yılda iki kez dünya şampiyonalarına katılıyor. Bu arada bir elektronik firmasında çalışıyordu. İşinden zevk almadığını fark etti. Oyunevi firmasını kurarak, şirketlere oyun bazlı eğitimler vermeye başladı. Diğer yandan Akıl Oyunları dergisini çıkarmaya girişti. Tüm bu yaptıklarına rağmen, en çok geçtiğimiz hafta Var mısın Yok musun? yarışması hakkında yaptığı yorumlarla dikkat çekti. Ferhat Çalapkulu'yla bu yarışma ve zekâ üzerine sohbet ettik...

- 17 yıldır zekâ oyunlarıyla uğraşıyorsunuz. Ama Var mısın Yok musun? programı hakkında söylediklerinizle dikkat çektiniz. Bunu neye bağlıyorsunuz?
- Popüler birilerine, Acun Ilıcalı'ya laf atılıyor olması ilgi çekti. Keşke yaptığım işlerle hatırlansaydım ama ne yapayım, onlar da düzgün işler yapsınlar, biz de bir şey söylemeyelim...

- Bu yarışmanın kötü bir iş olduğunu mu düşünüyorsunuz?
- Programın formatını öyle hale getiriyorlar ki, insanları salak hallere sokuyorlar. Acun, çok iyi, devamlı para dağıtan bir adam olarak görülüyor. Ama öyle bir durum yok. Programda olabildiğince cimri davranıyor.

- İnsanlar kandırılıyor mu yani?
- Bu yabancı formatta bir oyun. Kutular seçiyorsun, ona göre banka sana bir teklifte bulunuyor. Yabancı formatlarda verilen teklifler, Hamdi Bey'inkine göre çok daha yüksek oluyor. Burada hem verilen teklif ortalaması düşük hem de bazen öyle acayip teklifler veriliyor ki... Toplam ödülün kutu sayısına bölünmesiyle oluşan rakamın, teklif edilmesi beklenir. Matematiksel olasılığa göre verilmesi gereken budur. Ama bu bir yarışma programı, heyecan katmak için daha az veriyorlar. Türkiye'nin gelir ortalamasına göre de düşük veriyor olabilirler. Türk insanı için 30 bin YTL iyi para. "30 bin YTL verelim, yeter," diyor olabilirler.

- Neden kimse 500 bin YTL kazanamadı?
- Aslında bazen insanları zorla yarışmaya devam ettiriyorlar sanki. Bir adamın dört tane kutusu var diyelim. Kutusunda 500 bin YTL, 100 bin YTL, iki tane de küçük var. Banka, o adama 40 bin YTL veriyor. Normalde ortalaması, yani bankanın vermesi gereken para 125 bin YTL. O zaman yarışmacı teklifi almaya değmez diye düşünüyor ve devam ediyor. 40 bin YTL ile kimse hayatını değiştiremez. Ama 500 bin YTL ile ev alırsın, borçlarını ödersin, hayatının güvencesi olur. 40 bin YTL ile yarışmacının hayalleri suya düşüyor. İnsanlar yarışmanın sonuna kadar çok az gidiyor. Halbuki sekizde bir şans var.

- Bu programda sizin ilginizi çeken nedir?
- Orada insanların psikolojisi çok acayip. Yarışmacı için büyük kutu açan bir adam aslında üzülmüyor. Çünkü kendisi çıksaydı, elindeki büyük kutuyla büyük ödüle gitme şansı olacağı için, büyük açıyor olmak onlar için bir gurur meselesi.

- Bu yarışmaya katılsanız şansınız daha yüksek olur muydu?
- Hayır olmazdı. Şans kurayla belli oluyor. Daha mantıklı davranma da bir yere kadar olur. Ama daha cesur davranabilirdim. Bir yarışmaya katılmadan önce o program hakkında ön çalışma yapmak gerekir. Geçmiş programları izleyip, analiz yapılmalı. Yarışmayı hazırlayanlar kutulara rakamları belli bir mantıkla koysalar ve onu çözdürmeye çalışsalar, çok keyifli olur. Örneğin tüm yarışmacıların isimlerinin alfabetik sırasına göre ödülleri yerleştirseler. Her programda diziliş farklı bir mantığa göre olsa, insanlar onu bulmaya çalışsa daha keyifli olur.

- Türk milleti bu programı neden sevdi? Risk almayı seven bir toplum muyuz?
- Türkiye'de aynı format iki kere daha denenmişti. Ama tutmamıştı. Bu İtalyan formatı. Acun'un olması da önemli bir faktör. Biz aslında toplum olarak risk almayı sevmiyoruz ama şans oyunlarını seviyoruz. Küçük çabalarla büyük şeyler yapmak istiyoruz. Bu durum özellikle gençler için büyük tehlike. Hayatlarını hep şans faktörüne göre belirlemeye çalışıyorlar. Ama hayat öyle belirlenmiyor. Var mısın Yok musun? yarışmasında büyük ödülü kimse kazanamadı.
Haberin fotoğrafları