kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 22 Haziran 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Eda Taşpınar, kestiği elbisesiyle.

Taklit etmek ayıp değil...

Ayşe Ferhangil
2000'lerin moda anlayışını açıklayacak tek bir cümle varsa bu kesinlikle 'Tarzını yarat!' olmalı. 90'larda kadına 'İş sahibi ol, olmuyorsan da öyle görün,' diyen, 80'lerde ise 'Dikkat çek, abarttıkça abart, saçını başını kabart,' diyen modacılar şimdi de 'Bizi kopyalama, bizden ilham al,' diktesinde bulunuyor. Buna göre artık başkalarını kopyalamak ayıp! Eskiden kuaföre saçlarını Ajda Pekkan gibi kestiren, Lady Diana gibi giyinen ve bunu açık yüreklilikle söyleyen hatta bu durumdan gurur duyan kadınlar şimdilerde özgün olma, kimseye benzememe derdinde. Başkalarını bilmem ama bizim stil ikonlarımızın taklit oldukları bir gerçek. Buna en çarpıcı örnek istisnasız her gün gazetelerin baş sayfalarında, dergilerin kapaklarında yer alan Eda Taşpınar. Geçtiğimiz sene dünyaca ünlü moda evlerinin kreasyonlarını birebir kopyaladığı ortaya çıkan Türkiye'nin 'stil ikonu'nun kopyaladığı tek şey kıyafetler değil. Özgün ve yaratıcı olma kisvesi altındaki Taşpınar, dünya basınını yakından takip ediyor ve ünlü kadınların davranışlarını da birebir taklit ediyor. Basına poz verirken Kylie Minogue gibi dönüyor, Kate Moss'un yaptığı gibi basının önünde elbisesini kesiyor. Hollywood'un tamamı ise tek bir terzinin elinden çıkmış gibi. Lindsey Lohan, Mary Kate ve Ashley Simpson kardeşler, Nicole Ritchie, Mischa Barton ve daha birçok yeni jenerasyon ünlü tek bir kadın tarafından giydiriliyor. Rachel Zoe adlı bankacı eşinden bozma stil danışmanı tüm müşterilerini tepeden tırnağa kendisine benzetmekle suçlayanlara "Aklın yolu birdir. Zevkin de öyle," cevabını yapıştırıveriyor. Yani taklit, sofistike ellerde ilhama hatta yaratıcılığa dönüşüveriyor. Kılık kıyafetine ömrünü adayan kadınlar 'taklit' ediyorken bizim kendimize birilerini örnek almamız ayıp mı? İnanın değil! www.asos.com internet sitesi açıldığı yıldan beri en saygın ve daha da önemlisi en çok satış yapan alışveriş sitesi seçiliyor. Bu adamlar ünlülerin kıyafetlerinin aynısını, birebir kopyasını ya da çok benzerini satıyorlar hem de sattıkları ürünün yanına taklit edilen ünlünün resmini de iliştirmeyi ihmal etmiyorlar. Dev moda evlerinden onlarca kat daha fazla kâr eden Topshop, Zara, H&M gibi 'high-street' markalar ise işlerini tamamen taklit üzerine kuruyor. Sezon başında satın aldıkları pahalı malları ucuz kumaşlarla 'azıcık' değiştirerek tekrar üreten bu markalara, kimse taklit muamelesi yapamıyor hatta modanın kutsal kitabı Vogue dergisi bunların ilanlarını en ön sayfalara koyuyor, modacılar da bunlarla birlik olup markaya özel koleksiyonlar üretiyor. Anlayacağınız kimse kimseye ne hırsız ne de taklitçi muamelesi yapabiliyor. Bu durumda taklitçi olarak geriye sadece sanki babaları Anadolu'nun bağrından kopup gelmezmiş gibi İngilizce aksanla Türkçe konuşup etrafta 'Şimdi orjinal olmak şart!' diye ahkam kesen, takıp takıştırıp, saçma sapan karıştırıp 'tarz' yaptığını sanan moda bilmişleri kalıyor. Halbuki çalıp çırptıklarını, cilalı imajlarını ondan bundan aşırdıklarını cümle aleme ilan etseler ne kadar rahat edecekler.