kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 22 Haziran 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Pazar SABAH 
ÖNCEL ÖZİÇER

İki ucu pis değnek

İnsan evlenince özel hayat kavramı son mu bulur? Evlilik kurumu, insanın kendine ait nesi varsa alıp götürür mü? Evlilikte yan yana mı yaşamak gerekir, yapışık olmak mı? Geçenlerde bir mahkeme kararından şu sonuç çıkmış: Evli bir insanın özel hayatı diye bir şey olamaz! Efendim şehir, yer, isim önemli değil, bir kadın, kocasını sanal ortamda aldatıp, sevgilisine kamerada orasını burasını açıyormuş. Adam da bir süre dedektif gibi karısını takip edip, bu 'bilgisayar sevişmelerini' kayda almış ve görüntüleri, konuşmaları, boşanma davasında mahkemeye delil olarak sunmuş. Kadınsa ayıbıyla kırıp dizini oturacağı yerde, hemen karşı dava açmış: "Bu, benim özel hayatım, sen nasıl müdahale edip görüşmelerimi benden habersiz kaydedersin," diye. Abla biraz yüzsüzmüş yani... Fakat mahkeme kocanın lehine karar almış: "Evli bir insanın özel hayatı diye bir kavram söz konusu değildir. Kocanın yaptığı müdahale, gayet yerindedir." Ki bence kocanın yaptığı da doğru değil. Kovala o hormonları fazla mesai yapan kadını hayatından, nereye istiyorsa oraya gitsin. Ama illa ipliği pazara çıkarma hırsı neden? Hem böyle bir rezilliğin gelişi, önceden bazı alarmlar verir. Kocada da biraz hainlik var yani... Aylar öncesinden anlamış ama hemen boşanmak yerine işin macera filmi yanına meyletmiş. Kader denen de bir şey var! Yaşlıların kendilerini 'bir ayağı çukurda' hissetmeleri bile ömürlerinden bir miktar çalıyormuş. Araştırmayı ABD'deki koskoca Yale Üniversitesi yapmış. Yani, "Toprak artık beni çağırıyor," diyen yaşlılar, ömürlerinden tam yedi yılı yok ediyormuş. Buna göre üzerimizde müthiş bir güç taşıyoruz yani... Düşünsenize, amca gelmiş 70 yaşına, kendine çok iyi bakmış, hâlâ çakı gibi bir ihtiyar delikanlı ama kafasında sürekli, tek yön gidiş biletinin kesilmek üzere olduğunu düşünüyor. Ve bu olumsuz düşüncenin etkisiyle de kaçınılmaz yolculuğu farkında olmadan öne çekebiliyor. Baykuşluk yapmamanın, olumlu düşünmeyi öğrenmenin faydalarına ben de inanıyorum tamam, ama inandığım bir şey daha var: Vade dolmadan, hiçbirimize bir şey olmayacağı! Doğumevlilik- ölüm üçlüsünün alın yazısı olduğuna, sadece aralarda yaşananların bizim elimizde olduğuna da inananlardanım. Yaşlı birinin "Benim artık vaktim doldu," diye düşünmesi, ona biçilen ömrün vadesini değiştirmez belki ama yaşam kalitesini bozabilir. Buna eyvallah! Ama "Olumlu düşün ömrün uzun olsun!" Yok artık, o kadar değil hani!