kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 31 Mayıs 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Demet Akalın, yaptığı gaf üzerine Diyarbakırlılardan özür dilemişti.

Bir tosunun isyanı

SAMİ TOSUN
24.05.2008
'Soyunma' fikrimi çalan İngiliz dizi oyuncularını protesto ediyorum. 30 bin Türk hep birden soyunursa ne olur, soruyorum. Herkesi Demet Akalın'ın sözlerine ses çıkarmamaya çağırıyorum, belki kendiliğinden geçer gider.....
Efendim, sözlerime başlamadan evvel, Diyarbakır ahalisine seslenmek istiyorum: Demet Akalın türünden arkadaşların ettiği lafları ciddiye aldığımız ölçüde, burnumuz gübreden, zihnimiz ise söz konusu arkadaşın en popüler şarkısındaki, "Sana bayılan biri olarak / En büyük hakkım banane banane!" dizelerindeki zihinsel düzeyden kurtulamaz. Dolayısıyla, bırakın, "Yanlış anlaşıldım ama banane banane," desin, kendini affettirmek için okul yaptırsın, sahnede ayakta duramayıp yuvarlansın, selülitleri magazin basınının kemerini süslesin, falan... Hiç ses çıkarmazsak belki geçer! Evet, toplumumuzun önünde kocaman bir sorun var. Magazin âleminde gayet keyifle yaratılan figürler, artık konuşmaya meyil ediyor ve bu 'konuşma hali' kendi aralarındaki balon kavgaların, tipik Gülben-Hülya atışmalarının ötesine geçmeye başlıyor. Kendilerine ekranda biçilen rolün, yine kendilerini 'mühim şahsiyet' haline getirdiğini sanmaya başlıyor ve türlü vehimlere kapılıyorlar. Halbuki ortada bir 'şov' olduğunu ve kendilerinin o 'şov' âlemine nesnelik ettiklerini, hiç de zihinsel kapasitelerinden dolayı orada tutulmadıklarını, acayiplik kontenjanından ortalıkta dolandıklarını anlayamıyorlar. Tabii anlayamayınca n'oluyor? Nispi temsil ile cinsi temsili birbirinden ayıramadıkları halde, kendi oylarıyla çoban oylarını bir tutmamaya, acayip acayip laflar etmeye başlıyorlar. Saçma bir döngü...

MEMİŞLERE KİLİTLENDİM
Aslında bu işlere hiç girmeyecektim, geçen haftadan başladığım soyunma mevzuunda gelinen son duruma dikkat çekmek istiyordum ama tutamadım kendimi... Efendim, geçen hafta okumayanlar için kısa bir özet geçeyim; DJ adı verilen türden bir kızımız, Kral TV ödül gecesinde kameraları görünce soyunmuş, mahrem yerlerini kamuya açmış, muhtemelen böyle yaparak meşhur olacağını düşünmüştü. (Sonra bu kızımız da yanlış anlaşıldığını, kendisinin de bir ailesi olduğunu, topluca çok üzüldüklerini beyan etti ki, ne diyeyim artık ben?) Neyse, ardından, o sıra ülkemizi ziyaret etmekte olan Britanya Kraliçesi'ni kolladığımı, kendisine yaklaşabilirsem civarında bizzat soyunup uluslararası üne kavuşmayı planladığımı yazmıştım. İşte daha yazdıklarımın mürekkebi kurumadan, bu sefer Britanya'dan bir soyunma haberi geldi! Evet sayın okurlar, Britanya'da yayınlanan romantik komedi dizisi Lady Godiva'nın hanım oyuncuları topluca ve anadan üryan bir halde soyunmuş, ata binmiş, at üstünde üryan fotoğraflar çektirmiş ve bu fotoğrafları ajanslar aracılığıyla dünyaya dağıtmıştı! Ayıptır! Bu yaptıklarına resmen entelektüel hırsızlık derler. Sami Tosun düşünüp üretsin, elin İngiliz dizisi fikri araklasın, reyting artırsın! Neymiş, kanserle savaşan derneklere dikkat çekmek istiyorlarmış. Elin tıp adamı aptal tabii, deneymeney yapıp vakit geçiriyorlar; halbuki bi soyunsalar ne kanser kalacak, ne Alzheimer!.. Kaldı ki, kendi adıma fotoğraflara bakarken dikkatim ne derneklere çekildi, ne vakıflara, doğrudan memişlere kilitlenip kaldım...

BANA ACIMAYIN...
Vallahi bu dikkat çekme, ünlü olma, ortamlara zıplama hevesi dünyada nereye kadar gider bilinmez ama güzel yurdumuzun güzel insanları, sadece 13 casting ajansına 30 bin ünlü adayı olarak başvurmuş vaziyetteymiş. Maazallah, hepsi birden soyunup at sırtında ilerlemeye kalkışırsa, memleketin hali nice olur bilinmez... Neyse efendim, sizi şahsi sorunlarımla sıkıyorum ama, "Şu tipini, fotoğrafını düzelt!" diyen mesajların ardından, teselli ikramiyesi gibi mesajlar almaya başladım, iki laf etmeden duramayacağım. Bir hanım okurumuz, "Resminizi kaldırmanıza hiç de gerek yok, bilmenizi isterim. Önemli olan güzellik ve yakışıklılık değil, her canlı bir fanidir. Önde gelen sizin içinizdeki o sevgi ve kişiliğinizdir, bunun her daim olması dileklerimle," demiş. Özellikle hanım okurlarımıza sesleniyorum, benden nefret edin ama bana acımayın. Sonra, benim içimde sevgi olduğunu nereden çıkarıyorsunuz? Fesatlıktan ölüyorum... Ah, ah, dondurma reklamlarında hanımların bacaklarına damlayan dondurmaları silerken gördüğümüz LOST kahramanı Sawyer'ın yerinde olmayı ne çok istiyorum, bilseniz!