kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 4 Mayıs 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Soldan sağa kayan yıldızlar

KAYA GENÇ
Usta oyun yazarı David Mamet da geçen ay artık 'aptal liberal'lerden olmadığını açıkladı ve siyasi görüş değiştirmek üzerine bir tartışma başlattı. Edebiyat dünyasında politik duruşunu değiştiren Mamet gibi pek çok başka yazar da var..
Amerikalı edebiyatçı ve film yönetmeni David Mamet, Wag the Dog, Glengarry Glen Ross, The Untouchables, Hannibal gibi pek çok filmin senaristi ve Reunion, American Buffalo gibi Amerikan edebiyatına damgasını vurmuş oyunların yazarı olarak tanınıyor. 1947 doğumlu Mamet, aynı zamanda '68 kuşağının bir temsilcisi olarak ABD'de 'liberal' değerleri savunmasıyla da ünlü. ABD'de sağ ideolojiyi benimseyenler cumhuriyetçi, solcu ideallere inananlar ise liberal olarak adlandırılıyor ve Mamet bugüne kadar hep demokratların tarafında yer aldı. İdam cezasına karşı çıkan, kürtaj hakkını savunan, devletin daha sosyal bir mahiyeti olması gerektiğini söyleyen ABD'li liberaller, sağ kesimin 'her koyun kendi bacağından asılır' ideolojisine karşı çıkıyor. Cumhuriyetçi kesim ideal Amerikalı imgesini özgür ve istediğini yapan, kovboyumsu bir karakter olarak görüyor ve devletin bu kovboyun yoluna hiç çıkmayacağı politikalar öneriyor. Liberaller ise ücretsiz sağlık hizmetlerinden, fakirlere maddi yardım yapılmasından, çok para kazanandan çok vergi alınmasından yana. David Mamet, geçtiğimiz ay liberallerin en önemli yayın organlarından Village Voice'a , "Neden artık 'aptal liberal'lerden değilim?" başlıklı bir yazı yazdı. Mamet yazısına, fakirlere hayatı zehir eden resesyonlar ve bunalım dönemlerinde devletin ekonomiye müdahele etmesini savunan İngiliz ekonomist John Maynard Keynes'in şu sözleriyle başlamış: "Gerçekler değiştiğinde, ben de onlar hakkındaki fikrimi değiştiririm." Mamet, yıllar önce sahnelenen November isimli siyasi oyununun yazım sürecinde siyasetle ilgili düşünmeye başladığını, oyununun merkezinde de kendi çıkarını koruyan, yozlaşmış ve gerçekçi bir başkanla onun solcu, lezbiyen ve ütopyacı sosyalist metin yazarı arasında geçen tartışmanın olduğunu söylüyor:

ÖNYARGILIYDIM
"Oyunum akıl ve inanç arasındaki, dünyaya muhazafakâr (veya trajik) bir biçimde bakmakla ona liberal (veya mükemmeliyetçi) biçimde bakmak arasındaki çekişme üzerineydi. Muhafazakâr karakter, herkesin kendi başının çaresine bakmasını, devletin yapması gerekenin de 'onun yolundan çekilmesi' olduğunu söylüyor. Çünkü ona göre serbest piyasa sisteminin sorunlarının kaynağı, devletin müdahaleci olmaması değil, aksine müdahaleci olmasıdır." Uzun yıllardır solcu bakış açısını benimsediğini, ama artık fikrini değiştirdiğini söyleyen Mamet, "'60'lı yıllarda yetişmiş biri olarak devletin yozlaşmış, şirketlerin sömürücü, insanların da temiz kalpli olduğunu bir inanç gibi benimsedim. Bu görüşlerim, zaman içinde artık hayatla bağlantısı kopmuş önyargılara dönüştü," diyor. Mamet bir gün solcu NPR radyosunu dinleyerek karısıyla birlikte arabada giderken kendini daha fazla tutamamış. Kendi kendine: "Kapa çeneni, yeter artık!" demiş. "Yıllardır bu radyoyu dinliyordum. Kendimi yıllardır 'aptal liberal', NPR'ı da National Palestinian Radio (Ulusal Filistin Radyosu) olarak adlandırıyordum. Artık beni hayal kırıklığına uğratan dünya görüşümün özü de şuydu: Dünyadaki her şey her zaman yanlıştır." Mamet daha sonra aslında hayatında her şeyin yanlış olmadığına, içinde yaşadığı toplumda da her şeyin yanlış olmadığına karar vermiş: "O zaman nasıl on yıllar boyunca hem insanların temiz kalpli olduğunu hem de her şeyin yanlış olduğunu aynı anda düşünebilmiştim? Birinden biri doğru olmalıydı. Düşüncelerimi sorguladım ve insanların temiz kalpli olmadıklarını, kırk yıllık yazarlığımda insan doğası hakkında bu şekilde düşünerek kalem oynattığımı da fark ettim. Bana kalırsa insanlar, stres altında iğrenç işler yapabilirler, bu da tiyatroya en uygun konudur."

BUSH KÖTÜ DE KENNEDY İYİ Mİ?
Mamet daha sonra hırs, kıskançlık, öfke gibi duyguların hâlâ güçlü olduğunu, ama insanların bir biçimde hayatlarını yaşadıklarını gözlemlemiş. ABD'de olağanüstü koşullar altında yaşadıklarına, hiç de 'bazı yurttaşlarımızın ve diğer ülkelerdeki insanların düşündüğü gibi' kötü adamlar olmadıklarına, ABD Anayasası'nın da kısa ve çok işlevsel olduğuna karar veren Mamet, "Bu anayasaya sahip olduğumuz için şanslıyız," diyor. Mamet'ın ilginç görüşlerinden biri de, şu anki yönetime güvenmediğini ve George W. Bush'u bir canavar olduğunu gördüğünü söyledikten sonra sarf ettiği şu sözler: "Evet, Bush bizi Irak Savaşı'na soktu, ama JFK de Vietnam Savaşı'na sokmuştu. Bush, Florida'daki seçimlerde oy hırsızlığı yaptı; Kennedy ise Şikago'da aynını yapmıştı. Bush, bir CIA ajanının kimliğini açık etti; Kennedy'nin yüzlercesini Domuzlar Körfezi'nde ölüme terk ettiğini hatırlayalım. Bush, Suudi'lerle ahlaksız ilişkiler kurdu, ama Kennedy de mafyayla takılıyordu." Mamet hemen sonra da büyük şirketlere karşı hissettiği nefreti sorgulamaya başlıyor: "Onlara karşı olan nefretim, ürettikleri ve onlarsız yaşayamayacağımız mallar ve sundukları hizmetlere olan açlığımla benzeşiyordu." Mamet'ın ordu hakkındaki görüşleri de değişmiş: "Onların, ülkemize düşman bir dünyadan bizi korumak için hayatlarını tehlikeye atan insanlardan oluştuğunu görüyorum artık." David Mamet ayrıca sınıf çatışmaları hakkındaki Marksist görüşe de itiraz ediyor: "Marksistlerin söylediği gibi ABD'deki 'imtiyazlı sınıflar' statik değildir, aksine sürekli hareket halindedir, mobilitesi vardır. Göçmenler ceplerinde beş para olmadan ABD'ye gelmiş ve zengin olma şansına sahip olmuş, bunu da başarmıştır; inek bir bilgisayar programcısı trilyonlarca dolar kazanıyor. İngilizce bilmeyen, fakir bir anne, iki çocuğunu üniversiteye gönderme imkânı buluyor (büyükannemden bahsediyorum)." David Mamet'ın ideolojik taraf değişiminin son aşaması ise, Nobel Ödüllü neo-liberal ekonomist Milton Friedman'ın kitaplarını okumasıyla gerçekleşmiş: "Onun gibi bu muhafazakâr yazarları okuduğumda, savundukları fikirlere katıldığımı gördüm; gerçekten de benim solcu dünya görüşüme oranla onların serbest piyasa anlayışı dünya gerçekleriyle daha uyumluydu."