kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 27 Nisan 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Yol filmleri aynı zamanda bilimkurgu sinemasına da ilham kaynağı oldu.

Bu filmlerde 'yol'unda gitmeyen şeyler var

Nuh KÖKLÜ
Easy Rider'dan Thelma ve Louise ve Katil Doğanlar'a kadar birçok filmin ortak noktası, hikâyenin yolda geçmesi. Jack Sargent ve Stephanie Watson'ın derlediği Kayıp Otobanlar Yol Filmlerinin Sıradışı Tarihi, yol filmlerinin izini sürüyor..
Dennis Hopper'ın yönettiği Easy Rider'dan bir sahne: Billy (Dennis Hopper) ve Wyatt (Peter Fonda) motosikletleri bozulunca, bir çiftlikte atlara nal çakan köylülere yanaşır. Atlar ve motosiklet karşı karşıyadır. Kamera nikelajın üzerinden atlara doğru yükselir. Yönetmen bu şekilde bize motosikletin "modern zamanların atı" olduğu söylemiş olur. Easy Rider'ı sinema tarihinde kült mertebesine sokan, yalnızca tek başına savaş sonrası kuşağının çelişkilerini anlatması değildir. Easy Rider, eski Western filmlerin izini süren bir film. John Wayne, sıradışı kahraman olarak at sırtında gezinirken, Billy ve Wyatt da motosikletleriyle Amerika'yı kat ediyor. Jack Sargent ve Stephanie Watson'ın derlediği Kayıp Otobanlar Yol Filmlerinin Sıradışı Tarihi, yol filmleri üzerine bir kitap. Wim Wenders'ın Paris, Texas'ı ve Grease gibi gençlik filmleri de yol filmleri kategorisi içerisinde yer alıyor. Yazarlar, aslen Amerikan sinemasının bir alt kategorisi olarak gördükleri yol filmlerinin, western filmleriyle asi gençlik filmlerini buluşturduğunu iddia ediyor. John Wayne'la birlikte belirginleşen, kendi kurallarını belirleyen kahramanlarla, yollara düşüp farklı bir hayatın peşine düşenler, onlara göre arabalarını gazlayıp ölüme meydan okuyanlarla aynı kumaştan.

YOLDAKİ ÇOCUKLAR

Underground filmler üzerine uzman olan Sargent'ın Naked Lens: Beat Sinema isimli kitabı daha öhce yine Altıkırkbeş Yayınları'ndan çıkmıştı. Underground film turları da düzenleyen yazar, yol filmleri üzerine yaptığı çalışmalarla tanınıyor. Stephanie Watson ise Boston Üniversitesi'nde akademisyenlik yapıyor. Yazarlar Kayıp Otobanlar'da, öncelikle yol filmleri hakkında genel bilgiler veriyor, türün özellikleri, türü var eden filmleri anlatıyor. Jim Morton imzalı Motorcu Filmleri makalesi, isyanın eşiğine gelmiş karakterlerin ruh halini yansıtıyor. Alistair Daniel, ilk bakışta motosiklet kullanan iki adam hakkında bir film zannedilebilecek Easy Rider'ın nasıl bir 'karşı-kültür' filmine dönüştüğünü ortaya koyuyor. Kay Dickinson'ın kaleme aldığı Yoldaki Çocuklar ise, filmlerdeki kahramanlarla edebiyat dünyasının nasıl bir araya geldiği üzerine. Dickinson'ın üzerinde durduğu ilk film, Victor Fleming'in 1939'da çektiği ve bilimkurgu filmlerine ilham kaynağı olan Oz Büyücüsü. Arabalı hiçbir sahnesi olmadığı halde, Oz Büyücüsü'nün kötü cadısı da yolu süpürgeyle kat eder. Türk sinemasından örnek olarak da Yılmaz Güney'in Yol filmi veya Zeki Ökten'in Sürü'sü verilebilir. Aynı biçimde David Cronenberg'in Crash filmine, arabalar ve araçların kutsanması üzerine bir film olduğu için, kitapta özel alaka gösterilmiş. Cronenberg, belirsiz bir zaman ve mekan kavramı yarattığı için, yol filmleriyle bilimkurgu filmlerinin kesiştiği bir noktada duruyor. Zaten yazarlar da Mad Max gibi kült yol filmlerini örnek vererek, 'yola düşenlerin tekinsiz ruh hali'nin en çok Mad Max'te gösterildiğini belirtiyor. David Lynch'in kitaba da ismini veren Kayıp Otoban filmi ise, aslında bütün kitabın özetini sunuyor. Sargent ve Watson'ın kitabı, sinema üzerine önemli bir kitap olarak değerlendirilmeli. Kitabın alışılmadık yanı, yalnızca belirli bir tür üzerinde yoğunlaşmaktansa, yol filmlerini çerçeveleyen politik ve kültürel bağları ortaya sermesi. Yazarların ele aldığı filmleri okurken, Türk sineması içerisindeki yol filmleri üzerine düşünmenizi sağlayacak bir bakış açısına da kavuşuyoruz. Kitabın sayfaları arasında sürüklenirken akla Amansız Yol, Sürü ve Fatih Akın'ın Temmuzda filmleri geliyor ve neden Türk sineması üzerine üzerine benzer bir çalışma olmadığına insan hayıflanıyor.
Haberin fotoğrafları