kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 12 Ocak 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Ashura'nın ekibi, sanki göç sırasında su kenarında mola vermiş gibi sık sık su içiyor.

Sahnede aşure pişiyor

FİGEN YANIK
Garajistanbul'da sahnelenen Ashura adlı müzikli oyun, Türkçe, Rumca, İbranice, Kürtçe, Lazca şarkılarla Anadolu topraklarında yaşanan göç hikâyelerini anlatıyor. Oyunun sonunda da izleyicilere aşure ikram ediliyor..
Üniversitede, Latince hocamız rahmetli Sina Kabaağaçlı, "Türk milleti aşureye benzer. İçinde o kadar farklı çeşitte malzeme olup, böyle bir bütünlük oluşturan başka yiyecek yoktur. Türkiye'de de aynı aşuredeki gibi çok farklı kültürler bir arada yaşamayı başarır,'' derdi. Garajistanbul'da sahnelenmeye başlayan Ashura oyunu hakkında 5. Sokak Tiyatrosu kurucuları Mustafa ve Övül Avkıran'la konuşurken, hep Sina Bey'in bu sözlerini düşündüm. Ashura'nın hem yönetmenliğini hem de oyunculuğunu üstlenen Avkıran çifti de bu düşünceden hareketle izleyenleri çok etkileyen bu müzikli oyunu sahneye aktarmış: Anadolu topraklarında yaşayan bütün kültürlerin, dillerin ışığında, zorunlu göçlerin insanlar üzerindeki etkileri ve tabii ki hüzünlü göç hikâyeleri bir araya getirilip sahnelenebilir mi? İşte Ashura, bütün bu göç hikâyelerini anlatan müzikli bir oyun.

HERKESİN BİR GÖÇ HİKÂYESİ VAR

Garajistanbul da Hicri takvime göre Muharrem ayı olarak bilinen ve evlerde 'aşure' pişirilen bu ayı, Ashura adlı oyunla karşılıyor. Türkçe, Ermenice, Rumca, İbranice, Süryanice, Zazaca, Kürtçe, Lazcanın da olduğu 12 ayrı dilde 25 şarkının söylendiği Ashura'nın şarkılarını Sema, İhsan Kılavuz, Harun Ateş seslendiriyor. 16 akşam aralıksız devam edecek oyun, Aleviler, Rumlar, Museviler, Süryaniler ve Ermenilerden gelen talep üzerine farklı dini gruplar için özel gecelerde sahnelenecek. İlk olarak 2004 yılında İstanbul Tiyatro Festivali'nde sahnelenen Ashura, Hollanda, Danimarka, İsviçre ve İtalya'da da çeşitli festivallere konuk oldu ve büyük ilgi gördü. Ashura'nın aslında bir ütopya olduğunu söyleyen Mustafa Avkıran, birlikte yaşanabilir bir dünya da olabileceği fikrinden hareketle işe başladıklarını anlatıyor: "Ashura, insanların hakikaten 'öteki'ni anlaması üst başlığı altında konuşabileceğimiz her şey üzerine yapılan bir ütopya. Aslında çok kişisel bir hikâyeden yola çıktık. 2003 yılında anneannemi kaybettim. Onun vefatından sonra konuşurken, Övül'ün baba tarafının Yunanistan'dan, anne tarafının Makedonya'dan geldiğini anladık. Benim anne tarafım da Yunanistan'dan, baba tarafım Yemen'den... Bunları konuştukça çevremizdeki herkesin ailesinin bir yerlerden göçle geldiğini, bütün Anadolu'nun göç hikâyesi olduğunu gördük. Mübadeleler ve göç süreçleri çok zor dönemlermiş aslında. Hakikaten bu topraklar üzerinde ne kadar çok kültürün zorla göçtüğünü, kültürlerin nasıl hızla yok olduğunu, üç din arasındaki savaşların nedenlerini konuşmaya başlayınca da ortaya Ashura çıktı. Ashura, bir yandan üç semavi dinin ortak günü: Hicri takvimin ilk ayı olan Muharrem'in 10. günü, bir inanca göre dünyanın yaratıldığı gün, Hz. İbrahim'in doğduğu gün, eski ahitte Hz. Musa'nın Mısır'dan göçtüğü gün. Aşure yiyeceği de içinde çeşitli lezzetleri barındıran ve kendisi de bir bütün olan bir şey. Biz de 'Böyle bir dünya mümkün olabilir mi?' diye düşündük." Avkıran, Ashura'yı, şarkılarla sahnelendiği için tiyatrodan çok, müzikli tiyatro olarak tanımlıyor ve "Sahnelenmiş bir konser de diyebiliriz,'' diyor. Sahnede oyuncular, müzisyenler ve şarkıcılar hep birlikte, geride acılar bırakan göç hikâyelerini seslendiriyor. Özetle; oyunun metni, şarkıların sözünden oluşuyor.

MİLLİYETÇİLİK DÜNYA SORUNU
Övül Avkıran da tiyatroda artık alışılmış kalıpların yıkılmaya başladığını, farklı disiplinlerin işbirliğine gidildiğini, Ashura'nın da buna iyi bir örnek oluşturduğunu söylüyor: "Biz tiyatro olarak eski olan hiçbir şeyle ilgilenmiyoruz. Tiyatro da artık yeni arayışlara girdi. Farklı disiplinler birbirinden etkileniyor. Tiyatronun; dansın, hareketin, sözün, ışığın, mekânın birlikte tasarlandığı bütüncül bir yapı olduğunu düşünüyoruz. Ashura da bu anlamda bizim için böyle bütüncül bir oyun. Ayrıca yaşanan toplumsal sorunlar, yükselen milliyetçilik kavgaları, bütün dünyaya ait sorunlar. Yurtdışında da oyunu sahnelemek için gittiğimiz yerlerde de bunu anlatabildiğimizi düşünüyorum. Oyunu izleyenler bize Türkiye'deki azınlık sorunu, diller ve kültürlerin öldüğü şeklinde sorular yönelttiğinde 'Bu aslında sizin de sorununuz,' diyoruz. Sanatçı tabii ki kendi topraklarındaki değerlerden, kültürlerden beslenerek bir iş üretir, ama biz çağdaş sanat adı altında iş üretiyoruz ve en önemli noktamız bunun evrensel olması. Sözün sadece buraya ait olması değil. Biz buradan beslenerek üretiyoruz, ama karşılıkları dünyada da var bunun. Sadece bizde diller, kültürler yok olmuyor. İtalya'da, Almanya'da, Fransa'da, her yerde yaşanıyor bu.'' Avkıran çifti, oyunu hazırlarken tam iki yıl boyunca arşiv araştırması yapmış. Dergiler, gazeteler, şarkılar tek tek taranmış. Oyunun hikâyesini anlatan metin, şarkıların sözlerinden oluştuğu için bütün bu şarkılar özenle seçilmiş. Ashura'nın şarkılarını içeren albüm de Kalan Müzik tarafından piyasaya çıkarıldı. 24 Ocak'a kadar her akşam saat 20.30'dan itibaren sahnelenecek oyunun sonunda da Övül Avkıran ve Sema izleyicilere, lezzetli bir aşure ikram ediyor. Tel: (0212) 244 44 99
Haberin fotoğrafları