kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 12 Ocak 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Cumartesi SABAH 
SUNAY AKIN

Umarım o, çok yaşar!

Amerikan savaş uçaklarının kullandığı Adana'daki İncirlik Üssü'yle ilgili pek çok haber duymuşsunuzdur. Bunların hepsi de ne yazık ki savaş, bombalama ya da saldırı içeriklidir. Bu hafta, köşemizde okuyacağınız, duyduklarınızdan çok ama çok farklı bir İncirlik öyküsüdür. İncirlik'teki Amerikan askerlerinin çöpe attıkları şişeleri toplayan kimi Adanalılar, bunları üç tekerlekli seyyar arabalara koyarak "Booooş... Booooş..." diye bağırarak sokaklarda satarlar. Bu yüzden adları kısa sürede 'Boşboşçular'a çıkar. Zamanla seyyar arabalarda, İncirlik Üssü'ndeki Amerikalıların kullanmadıkları, elden çıkardıkları ayakkabı, elbise, radyo, oyuncak gibi eşyalar da görünmeye başlar. İşler o kadar iyi gider ki 'Boşboşçular' seyyarlığı bırakır ve kentin bir köşesinde Amerikan Pazarı'nı kurarlar. İşte, öykümüzün kahramanı olan delikanlı da ilk gitarını ikinci el eşya satan bu dükkânların birinden satın alır. Bu, İncirlik'teki bir askerin çelik dolabında sakladığı, barakalarda etrafına toplanan arkadaşlarına şarkılar söylediği, kırık, eski bir gitardır.

YURTTAN SESLER
Genç adam, gitarı evine getirir getirmez radyonun düğmesini Radyo One adlı kanala getirir. Bu kanal, İncirlik'teki Amerikalılar için kurulmuştur ve 'yurttan sesler' tarzında yayın yapmaktadır. Müziğe sevdalı Adanalılar, Elvis Presley, Beatles gibi döneminin ünlü şarkıcılarını, gruplarını çatıya koydukları kaçak antenler sayesinde yıllardır dinlemektedirler. 16 yaşındaki delikanlı, radyonun başında, elinde ilk gitarıyla Carlos Santana'nın şarkısını beklemektedir. O genç adamın adı Yaşar'dır. Bugün, şarkılarını büyük bir hayranlıkla dinlediğimiz, edebiyat sevgisi ve birikimiyle öne çıkan Yaşar!.. TV 8'de, pazartesi akşamları canlı olarak yayınlanan Hayat Deyince adlı programıma konuk olan Yaşar'ın anlattığı yukarıdaki öyküden çok etkilendim. Bu, hayatımda İncirlik adına duyduğum yegâne güzel öyküydü. Yaşar, hava üssündeki Amerikalılar için yayın yapan Radyo One'da çalınan şarkıların, Adana'dan Haluk Levent, Feridun Düzağaç gibi çok değerli müzisyenlerin yetişmesinde etken olduğunu söylüyor. Cemal Süreya'yı çok seviyor Yaşar... Öyle ki bir klibinde şairin Can Yayınları'ndan çıkan Sevda Sözleri adlı kitabına bile yer vermiştir. Cemal Süreya'nın toplu şiirleri bir başka yayınevine geçince, klibi izleyenleri yanlış yönlendirdiği hissine kapılır sanatçı... Ve kitabın yeni baskısını, yeni kapağıyla başka bir klibinde gösterir. Yaşar'ın yolu gitarıyla birlikte Fransa'nın Nice kentine düşer, 2001 yılında... Bir taksi tutan sanatçı şoföre Saint Paul de Vance'a gitmek istediğini söyleyince adam şaşırır. Yaşar'ın söylediği yer, başı karlı bir dağın eteğine kurulu küçük bir köydür. Yaşar, köyün mezarlığının kapısında indiğinde şoförün şaşkınlığı bir kat daha artar. Her halinden buralara ait olmadığı belli olan bu adam, ne aramaktadır bu köy mezarlığında? Aradığı mezarın nerede olduğunu bilmemektedir sanatçı. Bu yüzden, sabırla, tek tek okur mezar taşlarını... Zaman ilerlemekte, hava kararmaktadır. Mezarlıkta karı koca yan yana yatmaktadır. Yaşar, bir süre sessizce durur başuçlarında. Sonra kollarını iki yana açar ve sanki Adana'da yatmakta olan akrabalarının mezarındaymış gibi dualar okur. Sanatçı, mezarda yatanların müslüman olmadıklarını gayet iyi bilmektedir. Zaten, o köy mezarlığına gömülü kendi inancından bir kişi bile yoktur. Nasıl olsun ki? Ülke Fransa... Yer, rüzgârın kar soğuğu taşıdığı bir dağ köyü... Birden, mezarda yatanların Musevi olduğunu anımsar Yaşar. Museviler'in geleneğinde ziyaret ettikleri mezarda yatanlara saygı göstergesi olarak taş bırakmak olduğunu bilmektedir. Taş aramaya koyulur. Ama yakınlarda bulamaz. Kararan hava, arayışını zorlaştırsa da sonunda bulur taşı... Ve saygısını belirtmek için onca yolu geldiği adamın mezarının üstüne koyar. Yaşar, mezarlıktan uzaklaşırken, biz de gecenin siyah pelerini iyice üstümüze örtülmeden, sanatçının başucunda hoşgörünün, dinlerarası saygının en güzel örneğini sergilediği mezartaşında ünlü bir ressamın adını okuruz: CHAGALL.