kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 25 Kasım 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
EMRE AKÖZ

"Türkiye Modeli"

Sorunlara çözüm ararken modellerden söz ediyoruz. Ancak " model " dediğimiz... Yani " örnek almaya değer bulduğumuz " şeylerle ilişkimizin "aksak" olduğunu düşünüyorum.
Demek istediğim şu... Neler örnek alınabilir, neler alınamaz? Bunu doğru dürüst kavrayabilmiş değiliz.
Şimdi vereceğim iki örnekle bunu anlatmaya çalışacağım...
Geçen gün taksideyim...
Şoförle İstanbul'un giderek ağırlaşan trafiğinden konuşuyoruz... Birden yavaşladık... Adım adım gitmeye başladık...
Ben yakınırken, şoför, " Baksana abi " dedi, "iki şerit teke düşüyor..." Gerçekten de, görünürde hiçbir mantıklı nedeni olmadığı halde yol daralıyor, bu yüzden de trafik duracak kadar yavaşlıyordu.
Aslında neden belliydi: Yolun planı yapılırken bu durum öngörülmemişti.
Halbuki Batı ülkeleri karayolu taşımacılığına bizden önce geçmişti. Çeşitli sorunlar yaşamış ve bunları çözmüşlerdi. Kent yollarını planlamadan önce, gidip onların tecrübelerinden yararlanmak, sonra da Türkiye'de uygulamak kolay ve ucuz bir yöntem olurdu.
Ben bunları söyleyince, " Haklısın abi " dedi şoför, " yeniden keşfetmeye gerek yok. "
Dikkat ederseniz buradaki "model alma" şekli, " teknik " bir yaklaşım. "Tekniktir" çünkü motorlu araç trafiğinin olduğu her ülkede uygulanabilir. Kültürden kültüre, dilden dile, dinden dine değişmez.
Gelelim ikinci örneğe...
PKK'nın, " tasfiye " edileceği ya da en azından, Türkiye'ye saldıramayacak biçimde " pasif " hale getirileceği belli oldu.
Ancak " Kürt sorunu " olduğu gibi duruyor.
Peki, şiddet biterken, Kürt vatandaşlar için Ankara ne yapacak? Haklar ve özgürlükler nasıl şekillenecek? Bölge ekonomisi nasıl kalkınacak?
İşte bu soruya cevap aranırken çeşitli modellerden söz ediliyor: İspanya'da uygulanan " Bask Modeli " üzerinde duran da var, " Bulgaristan Modeli "nden söz eden de...

Ben de diyorum ki:
Bu arayış yanlıştır.
Diğer ülkelerdeki uygulamalar elbette ayrıntısıyla incelenmelidir. Ancak bu uygulamalar model alınamaz.
Çünkü... "Teknik" modellerde bir " girdi " olmayan, " kültür, dil, tarih, din " gibi faktörler... İnsan toplulukları söz konusu olduğunda, " temel girdi " haline gelirler.
Yani mesela, " Hadi Bask modelini uygulayalım " denilemez. Denilmemelidir. Hata olur.
O halde... "Teknik" değil, " siyasi " tedbirlerden konuştuğumuza göre... Model de " siyasi süreç " içinde belirlenmeli: Talepleri saptayarak, tartışarak, icabında kavga ederek ama mutlaka "konuşarak"!
Yani Ankara, model ithal etmemeli; " Türkiye modeli "ni geliştirmeli.

İşte bu yüzden, DTP'nin siyasi faaliyete devam etmesi gerekiyor. "Arkamızda Cudi dağı var " yerine " Arkamızda Diyarbakır'ın yoksul sokakları var " diyen bir DTP, "Türkiye modeli"ne büyük katkı yapar.
Şu da önemli: Bu iş, bürokratlarla olmaz! Onların yapacağı, nihayetinde, "tepeden inmeci" bir yaklaşımdır. Yani, iyi niyetli de olsa, doğası icabı "dayatmacıdır".
Halkın taleplerini merkeze taşımakta... DTP kadar, hatta ondan da fazla, 22 Temmuz seçimlerinde Güneydoğu illerinde oy patlaması yapan AKP'ye büyük görev düşüyor.
Mevcut şartlarda, bu işi AKPDTP diyalogu çözer... Yeter ki " şahin " bürokratlar ve onların siyasi uzantıları taş koymasın!
Not: Model ya da örnek almaktan söz ettik de aklıma geldi. Hani Alman hoca Daum, F.Bahçe'ye geldiğinde çocuklara kötü örnek olacaktı? Bana onun yüzünden kokaine başlayan " bir " genç gösterebilir misiniz? " Uydurmayın " dediğimde köpüreceğinize, önce desteksiz atmamayı öğrenin.