kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 18 Kasım 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Özlem ve Serdar Gükrer, mutluluklarının kızları Merve'yle perçinlendiğini söylüyor.

Anne olmak için her şeyini verdi

ESRA TÜZÜN / SAĞLIK EDİTÖRÜ
04.11.2007
Özlem Gükrer'i birçoğunuz tanıyabilir. Meme kanserine karşı verdiği amansız mücadele, bir süre önce SABAH gazetesine manşet oldu. 15 yaşında meme kanserine yakalanan ve iki memesi de alındığı halde hamile kalan Gükrer, sonunda bebeğini kollarına aldı. Kanser savaşçısı bu genç kadın yalnızca Türkiye'de değil, dünyada da sayılı memesiz anneden biri..
Henüz lise öğrencisiyken kansere yakalanan Özlem Gükrer, kansere iki memesini vermiş bir kadın. Ama o her şeye inat, anne olmayı başardı ve bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Şu an bir anne olarak tek bir eksiği var, o da bebeğine veremediği sütü... Onun hikâyesi aslında tam bir film senaryosu gibi. Özlem 15 yaşındayken, bir gün okula kanser konusunda eğitim vermeye geliyor doktorlar. O zamanlar göğüsleri yeni yeni çıkıyor... Doktorlar elle nasıl muayene yapılacağından bahsediyor, her kadının bunu yapması gerektiğini anlatıyorlar. Kanserin kadınları özellikle orta yaştan sonra etkilediğini, ancak her yaşta kontrol etmenin önemini vurguluyorlar. Özlem eve gidince, doktorların gösterdiği şekilde muayene ediyor kendini ve eline gelen küçük bir şişlik dikkatini çekiyor. Annesine söylüyor hemen, ertesi gün doktorun yolunu tutuyorlar. Kontroller yapılıyor ve henüz birinci evrede olan kanser teşhisi konuluyor. Bunun üzerine doktorlardan oluşan bir heyet bir araya geliyor. Bu kadar genç bir kızda meme kanserine rastlanması, onların da ilk kez karşılaştıkları bir vaka oluyor. Cerrahi müdahale yapılmasına karar veriyorlar. Ancak Özlem bedenini daha kendisi bile tanımadan böylesi bir tehlikenin anlamını tam olarak çözemiyor. Doktorlar durumu ona tüm açıklığıyla anlatıyor. Özlem, "Henüz 15 yaşındaydım ama doktorlara ilk sorum 'Çocuğum olacak mı?' oldu. O yaşta bile kanser nedeniyle bebeğimin olmamasından korktum," diyor.

TARİFSİZ MUTLULUK
Onun durumu, tıp literatüründe bile ender rastlanan vakalar arasında. Sonrası tam bir savaş. 12 yıl içinde tam 14 operasyon geçiriyor. Her yıl memesinden bir parça alınıyor. Tümörler tedavi ediliyor. Radyoterapilerin arasında sınavlarına giriyor, üniversiteyi kazanıyor. 2003 yılında evleniyor. "Evlenmeyi hiç istemedim. Eşim Serdar, bu konuda çok mücadeleci çıktı. Ben bu hastalıkla savaşmayı öğrenmiştim ama bir erkek için daha zor olduğunu biliyordum. Meme kanseri nedeniyle eşleri tarafından terk edilen pek çok kadın gördüm. Serdar'ı bu konuda çok uyardım. Ama inat etti, birbirimizi sevmiştik. Evlendik," diye anlatıyor evlilik öyküsünü. Bir yıl sonra kitleler artınca iki memesi birden alınıyor. Ve doktorlar bu sırada kesinlikle hamile kalmasına izin vermiyor. Hamilelik sırasında hormonal faaliyetler nedeniyle kanserin yeniden nüksetme ihtimali fazla olduğundan, hamileliği önleyecek özel hormonlu spiral kullanmasını istiyorlar. "Anne olmak istiyordum, ama ümitlerim bazen zayıflıyordu. Göğsüm alındığında değil, ama spiral takıldığında artık anne olamayacağım diye düşünmeye başladım," diyor. Bir yıl sonra doktorlar spirali çıkarıyor. Ancak bu kez rahim duvarı tedavi sırasında kalınlaştığından, yeni bir tedavi aşaması başlıyor. Bu da tam bir buçuk yıl sürüyor. Doktorlar 'hamile kalabilirsin' izni verdiklerinde, Özlem gerçekten hamile kalıp kalamayacağından şüphe duyuyor. Ancak tam üç ay sonra gebelik testi yaptırıyor ve bağıra bağıra ağlamaya başlıyor: "Bu benim hayatımın anlamıydı, hep anne olmak istiyordum ve o anı hayal bile edemiyordum!" 'Hamilelik döneminde kanser yeniden canlanıp sıçrama yapabilir' gerçeğini bildiği halde, Özlem anne olmaktan bir an bile vazgeçmemiş. 19 Ekim'de Merve bebek sezaryenle dünyaya geldiğinde, anne de bebeği de çok sağlıklıydı. Buna karşın kordon kanı saklandı. O, sürekli kahkaha atan, en küçük bir pürüz karşısında paniğe kapılmak yerine, "Hallederiz," demesini bilen bir genç kadın. Dokuz aylık hamilelik dönemi boyunca onunla sık sık konuştuk. İzmir'e onları görmeye gittim. "Altın topum," dediği minik kızının mamasını hazırlarken, bir taraftan da sorularımı yanıtladı.
Haberin fotoğrafları