kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 3 Kasım 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

'Solcuların da sağcıların da çok sevdiği bir adamım'

BEDİA C. GÜZELCE
27.10.2007
Anadolu rock müziğinin en önemli gruplarından Ersen ve Dadaşlar, 14 yıl aradan sonra müziğe geri döndü. Ama eski şarkılarla... Ersen Dinleten, bunu şöyle açıklıyor: "Bizi tanımayan bir nesil söz konusu. Önce onlara kendimizi eski şarkılarımızla tanıtalım istedik. Ama bundan sonraki albümlerde yeni parçalar söylemek istiyoruz."..
Sonbaharın en sıcak günlerinden birinde, Ersen ve Dadaşlar'la Fenerbahçe Parkı'nda buluşuyoruz. Deri ceketi, boynunda fuları ve yeşil camlı gözlükleriyle ilk önce Ersen'e takılıyor gözlerim. Saçları ve bıyıkları hiç değişmemiş. İkimiz de çok heyecanlıyız. O, yıllar sonra bir efsaneyi tazelemenin heyecanını bense çocukluğumun 'iyi' kahramanlarından birini görmenin telaşını yaşıyorum. Ersen ve Dadaşlar, 14 yıl aradan sonra, yeni müzikal altyapılarıyla geri döndü. Grup yeni isim Volkan Şanda ile birlikte Ersen Dinleten, Cevdet Canel, Mehmet Mısır, Zafer Şanlı ve Ercan Yazıcı'dan oluşuyor. Ersen Dinleten'le aradaki 14 yılda neler yaptıklarını, geri dönme kararını nasıl aldıklarını ve bundan sonraki projelerini konuştuk.

- Bu uyanış nasıl gerçekleşti? Bir sabah uyandınız ve yeniden sahnelere geri dönmeye mi karar verdiniz?
- Ersen ve Dadaşlar, Türkiye müzik tarihi açısından çok güzel bir çıkıştı. O ruhun aslında hiç kaybolmadığını görebiliyorduk. Ben 1993'te bu işi bıraktığımda kesinlikle yeniden müziğe dönmeyi düşünmüyordum. Ama bu işe benden fazla grup üyeleri önayak oldu. Geri dönme kararı ise bundan altı ay önce Cevdet Canel ve Zafer Şanlı'nın girişimiyle, ciddi anlamda, gündeme geldi. Biz zaten sürekli görüşen bir grubuz ve yine bu toplanmalardan birinde neden bir şey yapmadığımızı düşündük ve çocuklar bana sahneyi özleyip özlemediğimi sordu. Ardından klavyede Volkan Şanda gruba katıldı, gitarda da yine grubun eski üyesi Mehmet Mısır hazırda bekliyordu. Filmlerdeki gibi bir geri dönüş hikâyesi oldu yani, herkes kendi köşesine çekilmişken, yeniden bir araya geldik.

- Neden yeni parçalarla çıkış yapmak yerine eski şarkıları yeniden söyleme ihtiyacı duydunuz?
- Aradan geçen ciddi bir zaman var ve bizi tanımayan bir nesil söz konusu. Önce onlara kendimizi eski şarkılarımızla tanıtalım istedik. Hem onlara merhaba demek, hem de bizi tanıyanlara Ersen ve Dadaşlar'ı hatırlatmak için bu yolu seçtik. Ama bundan sonraki albümlerde yeni parçalar söylemek istiyoruz zaten.

- O dönemde muadilleriniz vardı, şimdi durum nasıl?
- O dönem; Barış Manço, Cem Karaca ve Ersen ve Dadaşlar, Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray gibiydi. Bugünden farklı olarak birbirimiz için yapamayacağımız şey yoktu. Ben zaten Cem Karaca ve Moğollar okulundan yetiştim ve bu müziğin nasıl yapılması gerektiğini hem bu okulda, hem de kendi birikimimle öğrendim. Anadolu rock yapabilmek için bu ülkeyi iyi tanımak, bu ülkenin geçmişini, kültürünü ve insanını bilmek ve müzikten anlamak gerekiyor. En önemlisi de ülkeyi sevmek gerekiyor. Genç arkadaşlara saygı duysam da, şimdilerde bunların hepsini hakkıyla yapan birilerini göremiyorum. Bu nedenle de eğer grup üyeleri istemeseydi benim yeni jenerasyondan insanlarla geri dönmem mümkün olamazdı. Ben zamanında bu işten büyük paralar kazandım. Ancak gördüm ki müzik piyasası kendini bitirdi. Albüm çıkmadan korsanının çıkması zaten bunun göstergesi. Vergiden kaçırmak, sanatçı haklarından, teliflerden ve kısacası her şeyden para kazanmaya çalışmak bu işi bitirdi.

- Aradan geçen 14 yılda neler yaptınız?
- Benim sosyal ve özel yaşamım çok farklı. Gönlü 35 yıldır bu müzik sevgisiyle dolmuş bir adamım. Elimden hiçbir zaman gitarım, dilimden şarkılarım eksik olmadı. Ama öyle bir dün yaşadım ki aradaki bu 14 yılın da nasıl geçtiğini pek anlamadım. Sosyal çalışmalarım, güzel ilişkilerim oldu. Ben asker ve polis aşığı olan bir adamım. Atatürk ve Türk milliyetçiliğini 1970'li yıllarda da çok benimseyerek ifade ediyordum. Ama sonuçta bu şarkıların sözlerini de büyük ozanlardan alıyoruz. Âşık Veysel'le, Pir Sultan Abdal'la, Karacaoğlan'la hep birlikteydim. Kalbimdeki milli sevda ve Atatürk sevgisi beni hep besledi ve deyişlerimiz, türkülerimiz de buna eşlik etti. Yüreğimdeki o manevi aşk olduğu müddetçe de içimdeki sevgi hep devam etti. Siyasi olarak da hep söylüyorum, Âşık Veysel ne kadar milliyetçiyse, ben de o kadar milliyetçiyim. Ama ben her zaman ne çok sağda ne de çok solda olan biri oldum. Solcuların da sağcıların da çok sevdiği bir adamım.