kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 21 Ekim 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Alper Yalman, Serdar Soyergin'in çocukluk ve iş arkadaşı.

'Yüzbaşıyı Süleyman öldürdü onun yerine Serdar'ı astılar'

Müjgân HALİS
Serdar Soyergin, bir yüzbaşıyı öldürmek suçuyla 14 Eylül 1980'de yakalandı ve 25 Ekim 1980'de idam edildi. 27 yıl sonra ailesi ve yakın bir dostu Serdar'ın suçsuz yere idam edildiğini iddia ederek davanın yeniden açılmasını istiyor ve bunun Türkiye'nin geçmişiyle hesaplaşması açısından gerekli olduğunu düşünüyor..
Serdar Soyergin (22) bundan 27 yıl önce 14 Eylül 1980 günü bir çatışmada yaralı olarak gözaltına alındı ve bir yüzbaşıyı öldürmekle suçlandı. Beş gün içinde duruşması yapıldı, 40 gün içinde de 25 Ekim 1980'de de idam edildi. Ancak ölene kadar yüzbaşıyı öldürmediğini haykırdı. Onu kimse dinlemedi ve 22 yaşında Adana Kapalı Cezaevi'nde asıldı. O sırada yanında olan arkadaşı Süleyman Aydemir de 15 Mart 1981'de bir çatışmada ölene kadar, "O yüzbaşıyı ben öldürdüm, Serdar'ı benim yerime astılar," dedi durdu. Şimdi yıllar sonra bir tanık ortaya çıktı ve Soydemir'in işlemediği bir suçtan asıldığını, esas suçlunun yedi ay sonra ölen Süleyman Aydemir olduğunu söylüyor.

- Serdar Soyergin'i ne zaman tanıdınız?
- Serdar Soyergin 14-15 yaşlardan beri tanıdığım mahalle arkadaşımdı. Son derece barışçı, neşeli ve yurtsever biriydi. Solcu ve devrimciydi. 14 Eylül 1980'de tutuklanıncaya kadar hem Çukobirlik'te geçici işçi statüsünde çalışıyor hem de hızlandırılmış Eğitim Enstitüsü kurslarına gidiyordu. Başarılı bir öğrenciydi ve kurstan sonra öğretmen olarak atanmayı ümit ediyordu.

- Yüzbaşının öldürüldüğü eylemin nasıl geliştiğini anlatır mısınız?
- 12 Eylül 1980 hafızam beni yanıltmıyorsa bir cuma günüydü. Gece sokağa çıkma yasağı uygulanmaktaydı. 13 Eylül akşamı buluştuk ve tedbir olsun diye o gece evlerimizde kalmayalım dedik. Başka bir mahallede oturan yine Çukobirlik'te işçi olan bir ağabeyimiz de bizi davet etmişti. 13 Eylül'ü 14 Eylül'e bağlayan geceyi gayet neşeli ve aynı zamanda endişelerle geçirdik. Elbette ki temel konumuz cuntanın yapacakları ve acaba işten atılır mıyız endişesiydi. Serdar 14 Eylül sabahı, 'Ben Kuruköprü'deki kahveye gidip arkadaşlarla buluşacağım,' diyerek evden ayrıldı. Ben de kendi oturduğum semte gittim.

- Olayı nasıl duydunuz?
- Serdar'ın gittiği kahvehanede kavga çıktığı, yoldan geçmekte olan bir askeri birliğin kavgaya müdahale ettiği ve silahlı çatışma çıktığı haberi gecikmedi. Başka bir sol grupla aralarında tartışma çıkmış ve o sırada devriye gezen askerler olaya müdahale etmiş, silahlar patlamış. Tankçı Yüzbaşı Bülent Angın çatışmada ölmüş, Serdar Soyergin bacağından yaralı olarak yakalanmış. Yüzbaşıyı asıl öldüren Süleyman Aydemir ise kaçmış. Görenlerin daha sonra anlattıklarına göre Serdar'ı yaralı olarak yakalayan askeri birlik, onu bir cemsenin arkasına ayağından bağlayarak şehrin ortasında sürüklemiş.

- İddianamede neler yazıyordu?
- İddianamede, Serdar Soyergin'in olay esnasında bir güvenlik görevlisinin göğsüne silah dayayıp tetiğe bastığını, fakat silahın ateş almadığı, resmi görevliyi öldürmeye tam teşebbüsten yargılanması gerektiği ve yasadışı THKP-C (Türkiye Halk Kurtuluş Partisi- Cephesi) örgütü üyesi olduğu suçlamaları yer alıyordu. Daha sonra Serdar'ın elinde olduğu ileri sürülen ve patlamayan silahın ne olduğu konusunda hiçbir bilgiye rastlanmadı.

- Süleyman Aydemir''i tanıyor musunuz, olaydan sonra görüşebildiniz mi?
- Süleyman Aydemir aslen Denizliliydi. Siyasi ortamlardan tanışırdık. Adana İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nde öğrenciydi. Devrimci ve solcuydu. 14 Eylül'deki olaydan sonra Adana'yı terk etmişti. Serdar'ın idamından sonra yakın arkadaşlarından onu nerede bulabileceğimi öğrendim. 1980 yılının son ya da 1981 yılının ilk günleriydi sanıyorum, İstanbul Merter'de salaş bir kahvehanede buluştuk. Yanında tanımadığım birkaç arkadaşı daha vardı. Çok samimi olarak bana aslında Serdar'ın cuntacılar tarafından kendisinin yerine idam edildiğini anlattı. 'Beni yakalayamayınca Serdar'ı astılar, Serdar benim yerime idam edildi,' diyerek üzüntüsünü dile getirdi. Bunları anlatırken gözlerinin buğulandığını ve çok üzgün olduğunu hatırlıyorum. Aydemir daha sonra, üç arkadaşıyla birlikte sanırım 1 Mart 1981'de, İstanbul Bahçelievler'de polisle giriştiği çatışmada öldürüldü. Serdar'ın idamı bana göre intikam duygularıyla işlenmiş siyasi bir cinayettir. Bu davanın yeniden görülmesi, Türkiye'nin geçmişiyle hesaplaşması bakımından hem gerekli hem de elzemdir.
Haberin fotoğrafları