kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 21 Ekim 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Datvi şu sıralar kendisine kış uykusu için yer arıyor. 20-30 kadar yer kazmış, hangisi uygun olursa orada yatacak. Aralık, ocak ayı gibi uykuya yatması bekleniyor. Ayılar kışın yiyecek bulamadıkları için uykuya yatıyor. Bu çok derin uyku olmuyor. Arada uyanıyor, etrafta değişik ses duyduğunda kalkıyorlar.

'Herkes bir gün inine döner'

MELİS D. ÇALAPKULU
Rizeli gezgin Cemal Gülas, altı yaşındayken yapmayı kafasına koyduğu evi, 51 yaşında 'köyüne geri dönüp' yaptı. Şimdi, bakımını üstlendiği ayı Datvi, köpeği Pars ve ailesiyle, hayal ettiği yaşamı sürüyor. Gülas'ı, orman içinde zevkine göre döşediği evinde ziyaret edip doğadaki yaşamı, Datvi'yi ve hayata bakışını konuştuk..
"Dünyada gezip görüp, yapabileceğim pek çok şeyi yaptıktan sonra, artık inime dönme ihtiyacı duydum. Benim dedem de dönmüştü, babam da dönmüş. Çocuklarım bugün hiç dönmeyecekmiş gibi görünse de biliyorum ki onlar da dönecek..." diyor, gezgin ve doğa fotoğrafçısı Cemal Gülas. 'İn' konusuna gelince, onunki gerçekten "Burada insanın ömrü uzar!" dedirtecek türden. Rize Çamlıhemşin'in Boğaziçi Köyü'nde, sırtını Avup Dağı'na dayamış, dört bir yanı nefes kesici güzellikteki ormanla çevrili ahşap bir ev hayal edin. Sabah uyanınca gözünüzü yeşilin binbir tonuna açıyorsunuz. Evin bahçesinde ise bir ayı ile kangal cinsiköpek oynaşıyor...

GÜNDE ALTI LİTRE SÜT İÇİYOR
Bir süredir Cemal Gülas gazetelere, Datvi adındaki bu ayı yavrusu vesilesiyle haber oluyordu. Neşeyle oynarken fotoğrafları çıkıyordu Datvi'yle. Biz de merak ettik, gidip bir bakalım dedik Cemal Bey dağ başında ne yapıyor bu ayıyla diye... İşin en önemli boyutunu hemen söyleyelim, Cemal Bey'in amacı Datvi'yle oyun oynamak ya da onu bir köpek gibi sahiplenip beslemek değil! Olayın gelişimini şöyle anlatıyor: "Datvi eğlence olsun diye buraya alınmış bir hayvan değil. Ben yıllardır, doğadan alınan vahşi hayvan yavrularına ilgi duyuyorum. İnsanların egoları için doğal ortamlarından kopan bu yavrular için endişeleniyorum. Bir gün bir haber gördüm, Çamlıhemşin'de, annesi avcılar tarafından vurulmuş bir ayı yavrusunu valilik korumaya almış. Karacabey'deki hayvan barınağına gönderilecekmiş. Orası maalesef bazı imkansızlıklar yüzünden rehabilitasyon merkezi olmaktan çıkmış, doğadan alınıp sonra başa çıkılamayan ayıları oraya götürüp bırakıyorlar. Sınırları belli, bir tür hapishane." Bu yavru kendisine yakın bir yerde olduğu için dayanamamış, valiliği aramış Gülas. "Onu göndermeyin oraya," demiş; "Çünkü daha yavruydu. Düşünün ben aldığımda gözleri yeni açılmıştı, avucumun içine sığıyordu. Orada diğer hayvanlara yem olacak. Ya da hadım edilip ölümü bekleyecekti." Bu hayvanı, evinin çevresindeki doğal ortamda besleyebilirse, bir gün ormana dönüp kendi yaşayabilir diye düşünmüş. Ve kendisine teslim etmişler Datvi'yi... Datvi, Gürcü dilinde 'ayı' demek. Şimdi yaklaşık beş aylık. 80 kilonun üzerinde. Günde altı litre süt içiyor, biberonla... Normal koşullarda gelişimini sürdürürse, 350 kilo ve 2.5 metre boyunda olacak. Ama şimdilik kendisine kızılınca küsüyor, bir elini ağzına alıp gurultu gibi bir ses çıkarıyor. En sevdikleri Cemal Bey ve arkadaşı Pars, yani bir kangal. Ancak Cemal Gülas onun insanlara çok fazla alışmasını istemiyor: "Vahşi hayvanlar, insanı tanıdıktan sonra ne vahşi olabiliyor ne de insan! Biz burada, bu hayvanın doğasından kopmaması ve bir gün kendi başına yaşamaya başlaması için bildiğimiz bütün şartları yerine getiriyoruz. Hayvanı sınırlayan herhangi bir şey yok burada. Ama o, her canlıda olduğu gibi bir ebeveyn sevgisi istiyor. Ormanda yaşayabilmesi için atasından bir şey görmek zorunda.

İSTANBUL'U NEDEN TERK ETTİ?
Ben bir ayı değilim. Ama elimden geleni yapıyorum. Onunla balık avlıyorum, boğuşuyorum... Şimdi beni ebeveyn olarak görüyor. Ama bir gün gelip ormana dönmesi gerektiğinde, kontrollü bir şekilde canını yakarak onu buradan uzaklaştırmayı planlıyorum." İstanbul'dan uzaklaşma sebeplerinden birini de şöyle anlatıyor Cemal Bey; "Yaşamla ilintiyi kurmanın bir evresi, yaşadığın topraktır. O toprağı tanımıyorsan, o kültürü bilmiyorsan, senden önceki nesillerin başına neler geldiği ile ilgili fikrin yoksa, İstanbul gibi bir gudubet yaratırsın, ondan sonra da ne zaman yıkılır diye korku içinde yaşarsın. Ne olurdu büyük sermaye sahipleri, İstanbul'da orman kesip kurdukları üniversiteleri Anadolu'nun çeşitli yerlerine yaysalardı." Bu yaşam biçiminin bir diğer nedenini ise yakın zamanda olacağını tahmin ettiği ani iklim değişikliğine bağlıyor. Ve şu üç soruyu soruyor... "Nasıl oluyor da Sibirya savanlarında etleri hiç çürümeden donup kalmış mamutlar bulunuyor? Bütün semavi dinler neden Ortadoğu'dan çıkmış? Ve ABD'nin Irak'ı işgal etmesinin gerçek sebebi ne?" Bunların yanıtının da, dünyada belirli periyodlarla gerçekleşen ani iklim değişikliği sırasında, belli enlemlerde yaşayanların hayatta kalabilmesi olduğunu söylüyor.
Haberin fotoğrafları